ANKARA ÇANKAYA seçimi öncesinde Ankara'nın sessizliği herkesi şaşırtıyor.
Kimi "fırtına öncesi sessizliğe" yoruyor, bazısı teslimiyete bağlıyor.
Oysa size çok aykırı gelebilir; ama bence Ankara'da değişen saf yok!
Yani, ateş yine aynı ateş, barutsa her zamanki gibi patlamaya hazır.
Ne var ki, eskisi gibi yan yana gelmeleri mümkün değil.
Karışık geldiyse açalım;
1) Türk Silahlı Kuvvetleri tabii ki Tayyip Erdoğan'ı Köşk'te istemiyor.
2) Medyada Erdoğan karşıtı yorum ve haberlere az da olsa rastlanıyor.
3) İş dünyası Erdoğan'a açıkça "Çıkma, başbakan olarak kal" diyor.
Ama TSK, iş dünyası ve medya Erdoğan'a karşı cephe kurma anlayışından çok uzak.
Geçmiş örneklerde olduğu gibi ateş ve barut mantığıyla hareket edilmiyor.
Darbenin kimyasal reaksiyonu tetiklenmiyor!
Neden derseniz, herkesin kendine göre hesabı var. Örneğin iş dünyası ekonomik istikrardan ve AB rüzgárından çok kazandı. Şirket değerleri 4-5 katına çıktı.
AB sürecini kesintiye uğratmaya, geri çevirmeye kimsenin cesareti yetmiyor.
* * *
MHP'nin Özden Örnek'e ait olduğu ileri sürülen günlüklere tepkisine dikkat edin.
Yalanlanan günlüklerde MHP'li eski Meclis Başkanı Ömer İzgi'nin de ismi geçiyor.
İddiaya göre İzgi, askerlere, darbe için acele etmeleri gerektiğini söylüyor.
Ömer İzgi, hemen bir açıklama yaptı, "Ne 'darbe' ne de 'ulusal hareket' adlı hiçbir toplantıya davet edilmedim, dolayısıyla da katılmadım" dedi, ama mesele kapanmadı.
MHP Genel Sekreteri Cihan Paçacı,İzgi'yi aradı, bilgi istedi.
Genel Başkan Devlet Bahçeli'nin tepkisi çok daha sert oldu:
- Siyasi partilerin ilk görevi demokrasiyi koruyup kollamaktır. MHP'nin çizgisi milliyetçilik, demokrasi ve kalkınmaya dayanır. Buna karşı hareketin içinde olan ismin partiden ayrılması veya uzaklaştırılması şarttır.
Sanmayın ki Bahçeli'nin bu tavrı lafta kalıyor.
Darbe heveslileri MHP'yi, PKK bahanesiyle sokağa dökmeye uğraşıyor.
Ama Bahçeli'nin devlet adamı kimliği 12 Eylül öncesi çılgınlığa geçit vermiyor.
O yüzden Bahçeli'nin sadece MHP değil, Türkiye için de şans olduğunu kabul etmek gerekiyor.
* * *
Darbe günlüklerinin medyaya yansıdığı günlerde hükümetin çok önemli bir ismiyle sohbet ettik.
"Yazılanların hepsi doğru" dedi ve ekledi: "Çok yakından izledik; sağlam durmasaydık, her şey çok farklı olabilirdi." Hiçbir itirazımız yok, sadece tek "sağlam duranın" kendileri olmadığının bilincine varmaları koşuluyla.
Tersi mümkün mü?
AHMET Hakan dostumuz, merhum Turgut Özal'ın Tayyip Erdoğan'a özel kalem müdürlüğü teklifini yazdıktan sonra, "Buyrun atış serbest" diyor. O zaman soralım: "Tersi de mümkün mü?" Yani başı açık Semra Hanım'ın eşi Turgut Bey, Tayyip Erdoğan'ın devri iktidarında önemli bir göreve gelebilir miydi?