Cemre avından sosyal patlamaya

MESLEĞİN daha ilk gününde tıpkı benim bugünkü halimi andıran az saçlı istihbarat şefim, asık suratını önündeki káğıttan kaldırmadan talimatı verdi:

- Hemen fırla, Sarayburnu'nda suya cemre düşecekmiş, fotoğrafını çekmeden gelme...

Kariyerimi cemre sözcüğünü ilk kez duyacak kadar derin cehaletim ile kapıp da koşacak fotoğraf makinesi olmaması kurtardı desek yalan sayılmaz.

Çünkü utanarak da olsa ‘‘Cemre nedir ki?’’ diye sorduğumuz mesleğin kıdemli kulağı kesikleri basmak üzere olduğumuz yaş tahtayı gösterdi.

Meğer meslekte eski ádetmiş. Stajyerin uyanığı ile şapşalı cemre avında anlaşılırmış. Şefi emretti diye suya düşecek cemreyi saatlerce bekleyen muhabir adayından umut hepten kesilirmiş.

Bildiğim kadarıyla bugünlerde cemre testi uygulayan şef kalmadı.

Belki de böyle bir talimat verseler birkaç saat sonra masalarının üstünde cemre fotoğrafı bulacakları korkusundandır.

Malum, bir başkadır televole gazeteciliği...

* * *

Zaman zaman ilk şefimin talimatına uyup cemre düşmesini izlemeye gitmediğime pişman olmadım değil...

Hiç değilse bugün birlikte çalıştığımız muhabir arkadaşlara, ‘‘Evladım, sosyal patlama bekleniyormuş, varoşlarda biraz dolaş bakalım’’ dediğimde bu kadar utanmazdım karşımdakini aptal yerine koymaktan...

Ahbap-çavuş siyaseti... Ahbap-çavuş ekonomisi... Ahbap-çavuş haberciliği temsili gücünü tamamen yitirdi. Sığ piyasanın fiyatına, tabansız partinin kongresine, eşi dostu ilk kez işsiz kaldı diye pencereden bakıp sosyal patlama bekleyenin kalemine kimse kanmıyor.

* * *

Sosyal patlamanın türevleri zaten her gün gözümüzün önünde...

Mali sisteme güven kaybı evleri küçük banka şubelerine çevirdi, hırsıza uğursuza gün doğdu. Taksi cinayetleri, kapkaç çeteleri cabası...

Muhtemeldir ki fuhuş yaşı düşüyor, uçucu bağımlısı sokak çocuğu sayısı artıyor, yasa dışı kumar cirosu patlıyor.

Ama asıl patlamayı seçim sandığında bekleyin.

Kamuoyu anketleri kararsızların yüzde 50'yi bulduğunu gösteriyor. Her megaloman siyasi de kararsızların tek adresini partisi sanıyor.

Oysa kararsızların aslında -hiç değilse şimdilik- sandığa gitmemeye kararlı olduğunu nedense herkes görmezden geliyor.

* * *

Toplu protestoyu hariç tutarsak, gelecek seçimde ana eksen tok-aç çelişkisi olacak. Her parti açları doyurma vaadiyle oy isteyecek.

Tabii ki varoşlarda örgütlenen partiler, beş yıldızlı otellerde kongre toplayanlara göre daha ikna edici olacak. Bu tabloya bakıp da panik atağa kapılmak ‘‘Totaliter rejim geliyor’’ sanmak yersizdir.

Çünkü siyaset kurumu belki de son 20 yıldır ilk kez halka bu kadar ihtiyaç duyuyor. Giderek ağırlaşan sorunların çözümü için peşinen ve geniş halk desteğine ihtiyaç duyuluyor. Halkın içinden yani örgütten gelmeyen siyasinin güven aşılamadığı iyice ortaya çıkıyor.

Siyaset halkla barışmak zorunda kalıyor.

Darısı bizim aydınların başına.
Yazarın Tüm Yazıları