ANKARA SİYASETİN saha müşahitlerinden birisiyle öğle yemeği için buluştuk. Söz döndü dolaştı, önümüzdeki seçimde oluşacak parlamento tahminlerine geldi.
Bu yaz sıcağında hálá siyaset okumaya niyetliler için diyalog özetini sunuyorum:
- Bence Ak Parti için konuşulan oranlara bir beş puan daha eklenmeli...
- Neden, tam tersine iktidar yıpranması söz konusu değil mi?
- Yıpranma olabilir ama birinci parti her zaman son anda oyunu artırır.
- Neden artırsın ki?
- Tapuda, adliyede, askerlikte işi olan kanaat önderi iktidara yatar.
- Peki parlamentoya kaç parti girer?
- 3 de olsa 4 de, mutlaka buçuğunu eklemek lazım.
- Buçuk hangi parti oluyor?
- Buçuktan kastım bağımsızlar, 40-50 kişi gelebilirler.
- Kürt bağımsızlardan mı söz ediyorsunuz?
- Onlar da olabilir ama asıl parti sadakatinin bittiğini görmek lazım.
- Ne demek parti sadakatinin bitişi?
- Aslında 1999 seçimlerinde başladı, iki kişilik parti yüzde 21 aldı.
- Peki 2002’ye ne demeli?
- O seçimin oy verme dinamikleri farklıydı, ama bu kez iş değişti.
Bu konuşmadan sonra 2002 seçimlerine DEHAP adaylarının bağımsız katılmaları halinde parlamento aritmetiğinin nasıl değişeceğini merak ettim, sordum, DEHAP’a atfen,"En az 37, en fazla 44 milletvekili sokardık" tahminine ulaştım.
Güzin Abla mirası
BASIN tarihinde bir köşenin anneden kıza miras kalmasının başka örneği var mı bilmiyorum... Ama asıl önemlisi, Güzin Abla markasının, yaratıcısının yaşam süresiyle sınırlı kalmamış olmasına seviniyorum.
Bizim nesil için Güzin Abla köşesi bazen mizah kaynağıydı. Ama unutmayın ki bizleri asıl dehşete düşüren köşedeki yanıtlardan çok yöneltilen sorulardı... Efsanevi, "Ablacığım sevgilim elimi tuttu, hamile kalır mıyım?" gibi. Çalıkuşu Feride ile aynı okuldan mezun ana-kız yıllarca bizi halkımızla yüzleştirdi, romandaki idealist köy öğretmenini aratmadı.
İşte o yüzden bana sorarsanız Güzin Aba mirası sadece kızına değil, tüm yaşam tarzı yazarlarına aittir. Kıymetini bilsinler.
Söz verdim, yazıyorum
GERÇİ Kara Harp Okulu Komutanı Reha Taşkesen olayı Genelkurmay kapısındaki sarı zarf haberleriyle manşetten düştü ama verdiğim bir söz boynumun borcudur. Bu sözümü rötarlı da olsa yerine getireceğim.
Taşkesen’in özel yaşamına bu kadar girilmesine tepkili bir dostu -ismi bende saklı- şu yorumu yazmamı istedi: "Türk Silahlı Kuvvetleri eşkıya ile mücadele azmini kaybetmediğini Reha Taşkesen olayında farklı bir tavırla gösterebilirdi. Paşalar böyle bir komutana her şeye rağmen sahip çıkmalıydı. Ne yazık ki, PKK kadar tehlikeli kendi içlerindeki dedikodu çetelerine yenik düştüler."