Bu bir sistem krizi

ANKARA
ÖNCE başkentte yaşananın adını koyalım: Bu bir sistem krizidir.

Anayasa’nın altıncı maddesi hem egemenliğin sahibini, hem de nasıl kullanılacağını tarif eder:

"Madde 6: Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasa’nın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır."

Sokak diline çevirirsek, egemenlik yürütme, yasama ve yargı ile Anayasa’da sayılan diğer yetkili organlarca (Örneğin Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, YÖK gibi) paylaşılır. Anayasa bu organların hiçbirisini diğerine üstün tutmaz. Hepsinin uyum içinde çalışmasını emreder, aralarında ahengi sağlama görevini de Cumhurbaşkanı’na emanet eder.

Yani ahenk varsa sistem çalışır, yoksa sistem aksar.

Yine bugün Ankara’da yaşananlara dönersek;

Yargı görevdeki Cumhurbaşkanı ve hükümet partisi hakkında iddianame düzenliyorsa,

Yürütme, yargının tabi olduğu hukuku işine geldiği gibi değiştirmeye kalkıyorsa,

Kolluk güçleri, dördüncü kuvvet sayılan medyaya sabaha karşı baskın veriyorsa,

ortada ciddi bir sistem krizi var demektir.

Sistem krizinin süresi ve sonuçları öngörülemez.

Sanki aynı rayda ve birbirlerine doğru hızlanan trenleri izliyor gibiyim.

Bu kez iş çok ciddi!

2 savcıya da saygı

DEMOKRASİ çifte standart kaldırmaz. O yüzden Yargıtay Başsavcısı’nın tüzel şahsında hukukun üstünlüğünü savunanlar, kalkıp Ergenekon Savcısı’na hakaret yağdırmasın.

Ama ve fakat, Başsavcı’ya karşı linç kampanyasını yürütenler ve/veya sessiz kalarak suça ortak olanlar, iki ayrı hukuki sürecin benzemezliğini de göz ardı etmemeli:

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, 162 sayfa iddianame yazdı, 17 klasör kanıt topladı.

Ergenekon Savcısı’nın, iddianame olmadan 8 aydır içeride tuttuğu zanlı var.

Tek hukukta bu kadar fark normal mi?

Uzlaşı simgesi sekreter

TÜRKİYE’de sağduyunun emrettiği uzlaşının ölçüsünü fazla uzakta aramayın.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın sekreterine bakın yeter.

Görevde açık, dışarıda türbanlı dolaşıyor, özel yaşamıyla işine gönüllü duvar örüyor.

Keşke, "Üniversite ilk adım, türban kamuya girecek" diyen AKP’li zevat... Ya da, "Üniversiteye türbanlı girerse rejim çöker" iddiasındaki karşı cephede, o sekreterin sağduyusu olsaydı...

Sizce AKP iddianamesine gerek kalır mıydı?
Yazarın Tüm Yazıları