Paylaş
Eşkıyaya katılmak isteyen acaba hangi adrese gider?
MED TV kliplerine inansak mesele basit... Filmdeki esas oğlan İstanbul'dan atlar otobüse, şoföre ‘‘Haydi dağlara’’ der. Sonraki sahnede elinde keleş, boynunda poşu halay çeker...
Oysa gerçek hayat farklı... İstanbul'la Botan arasında bırakın kentleri, ülkeler var...
* * *
1972 Suruç doğumlu Eşref Kılıç, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi'nde okurken kandırıldı. Sevdiği kızla birlikte PKK'ya katılmak üzere uzun bir yolculuğa çıktı. Genç çiftin ilk durağı Romanya oldu. Örgütün diğer dağ kadrosu adaylarıyla birlikte Bulgaristan'a geçildi. Düzenlenen ERNK kimlikleri pasaport gibi kullanılarak Yunanistan'a giriş yapıldı.
Yunan Gizli Servisi'nin elemanları Kılıç'a bomba eğitimi verdi. Ancak Eşref Kılıç, Yunanistan'daki kamp yaşamına alışamadı. Sevgilisi ile kaçış planları yaparken yakalandı, 40 gün çadır hapsi aldı. Cezası bitince sevgilisinin Atina'ya yollandığını öğrendi. Örgüt, Eşref Kılıç'ı Suriye'ye yollamaya karar verdi. Ama Eşref Kılıç Türkiye'yi yeğledi.
Bunun üzerine Yunanistan'dan Almanya'ya, oradan da İran'a geçti... Sonrasını ifadesinden aktaralım:
‘‘Tahran'da İran uyruklu iyi Türkçe konuşan bir örgüt elemanının evine götürüldük. Evde yaralılar vardı. Devlet hastanesine tedaviye gidiyorlardı. Dört gün sonra Urumiye'ye götürüldük. Azeri otobüs şoföründen Türk Konsolosluğu'nun yerini öğrendim. Konsolosluğun bahçesine atlayarak sığındım...’’ (Kadir Ercan'ın haberi-Hürriyet/26 Aralık 1997)
* * *
Bu gerçek öykünün iki noktasına mim koyalım...
Öncelikle PKK bombacısının götürüldüğü son adresin Urumiye olması ilginç... Kılıç'ın sığındığı Türk Başkonsolosluğu Apo'nun yakalanmasından sonra saldırıya uğradı. PKK'nın kontrolden çıkan gösterilerini bastırmak isteyen İran polisi altı kişiyi öldürdü.
Demek ki PKK'nın İran'da yönetime meydan okuyacak ölçüde gücü var...
İkincisi, Eşref Kılıç'ın yaralı PKK'lıların devlet hastanelerinde tedavi gördüğü yolundaki ifadesi... Aynı duyum, eski Genelkurmay Genel Sekreteri Tuğgeneral Erol Özkasnak tarafından 6 Haziran 1997 tarihli basın toplantısıyla gündeme getirildi. Özkasnak iki yıl önce, İran'da bulunan PKK'lı sayısını 600-700 dolayında tahmin etti, İran'ın çatışmada yaralanan örgüt militanlarına devlet hastanelerinde baktığını aktardı.
* * *
Türkiye-İran sınırı beş yüz yıldır değişmedi. Ancak özellikle İslam Devrimi'nden sonra İran-Türkiye ilişkileri gerildi. İki ülkenin farklı ittifak arayışları güven bunalımına yol açtı.
1997 yılında Türkiye ve İsrail arasında imzalanan askeri işbirliği anlaşması, İran'ın ve Suriye'nin açık eleştirisine uğradı.
Suudi Dergisi El-Wasat, 1997 Mayıs ayındaki kapak haberinde Türkiye-İsrail ittifakına karşı Suriye-Tahran cephesinin pekiştiğini hatırlattı, Mısır'ın da Şam ve Tahran'a daha yakın olduğu yorumunu yaptı.
* * *
İstanbul'dan dağlara giden yolun Balkanlar, Yunanistan ve İran üstünden geçmesi kesinlikle rastlantı değil...
Aksine Ortadoğu'nun kanlı ve hassas dengelerinin doğal sonucu. Dağdaki 15 yaşındaki genç, kendisini ulusal bağımsızlık savaşçısı sanarken, Ortadoğu santrancında zavallı bir piyon olduğunun acaba farkında mı?
Paylaş