IMF Birinci Başkan Yardımcısı Stanley Fischer'in İstanbul'u ikna ziyaretinde en kuvvetli mesajı neydi diye sorsak...
Sabit kur veya bant sistemine geçilmeyeceğini zaten biliyorduk.
Gerçi Hazine'nin iç borçlarını çevirmesinin mümkün olduğunun Fischer tarafından teyidi önemli ama hesap-kitaptan anlayanlar açısından malumun ilanıydı. Kalıyor geriye siyasi mesaj...
Fischer'in ziyareti öncesinde piyasalar IMF (hatta belki de Washington?) ile Ankara arasındaki iplerin kopmak üzere olduğu korkusuna kapılmıştı.
Stanley Fischer'in hükümete ve ekonomik performansına sahip çıkması hoş bir sürpriz oldu... ‘‘15 günde 15 yasa’’ diye dayatarak, Telekom Yönetim Kurulu için kriz tırmandırma politikasına başvurarak hükümetin siyasi aşınmasına katkıda bulunan IMF galiba taktik değiştirdi: Hükümeti piyasalara sevdirmeyi denedi...
* * *
Stanley Fischer ekonomi alanında bilineni tekrarlayınca dün piyasaların hafta sonundaki zirve maratonuna verdiği tepkinin sınırlı kalmasına şaşmamak lazım. Nitekim kur kıpırdamadı, faiz çok az düştü...
Ne var ki bu kez sabrın sonu selamet olabilir.
Banka sahipleri ve tepe yöneticilerinin Fischer'i dinlediği saatlerde büyük bir bankanın Hazine sorumlusu iki günlüğüne Bodrum'a kaçtı...
Bakın dönüşte neler anlattı:
‘‘Bodrum'da döviz kuru öyle bir milyon 300 bin lira falan değil... Bırakın otelleri döviz büfeleri bile bir milyon 300 bin liranın altında fiyatla dolar alıyor. (Ama satış kuru piyasaya uygun yani bir milyon 330 bin lira düzeyinde...’’
Ucuz döviz adresini merak ederseniz...
Bankaların alış kuruna göre neredeyse 40-50 bin liraya kadar kár imkanına rağmen hemen hiçbir turizmci dövizini bozmuyor, üzerinde oturuyor.
Demek ki kurun yukarı doğru hareketini bekliyor, zıplama riskine karşı kendisini garanti altına almak istiyor...
* * *
Zaten para otoritesi de hesabını piyasanın bu tereddüdünü dikkate alarak yapıyor... Ankara ve büyük bankalar havuzunun gayri resmi kur bandı giderek bir milyon 300-bir milyon 350 bin lira seviyesinde oluşuyor...
Eğer bu bant ağustos sonuna kadar kırılmazsa dövizde bir miktar satış gelmesi bekleniyor... O yüzden Stanley Fischer'in haberini verdiği faiz indirimi için şimdilik ağırdan alınıyor:
1) Temmuz ayı enflasyon rakamı,
2) Sermaye girişi rakamı faiz indirimi karar sürecinde etkin olacak.
Daha açık deyişle, ‘‘Döviz piyasasında alıcı kadar satıcı da olduğu zaman yüksek faize gerek kalmayacak.’’
KARŞI GÖRÜŞ-KATKI
‘‘Paranız olsa şu anda nereye yatırırsınız? Faizi için bankaya yatırsanız, devlet faizden vergi alıyor. Emlak alsanız yine devlet vergi alıyor. Üstelik istediğiniz anda paraya tahvil edemezsiniz. Otomobil veya beyaz eşya alsanız, hem yine devlete vergi vereceksiniz, üstelik paraya tahvil etmek mümkün değil. Hisse senedi alsanız, fakat kumar oynasanız daha iyi olur. Geriye iki şey kalıyor, ya altın alacaksınız, ya da döviz. Tabiatı ile büyük miktarlar için döviz almanın her bakımdan daha avantajlı olacağını izaha gerek yok. Faiz ve bugün artık zorunlu ihtiyaç olan buzdolabı gibi birçok malı lüks deyip, ağır vergi alan bir zihniyet, nasıl oluyor da halkın yüzde doksanının eline hiç değmeyen döviz satışından hiç vergi almaz. Her şeyden vergi alıp da, döviz alımından vergi almamak, döviz almaya teşvik değil midir, dövizin lehine. Döviz alıp satarak kazanç önlenirse, döviz aşırı kıymetlenmez ve en önemlisi hiç dalgalanamaz. O zaman dalgalı kur sistemi, kurun diğer sistemlerinden çok daha iyi olur.’’