ANKARA TÜRKİYE-AB ilişkileri, seçim yılında (2007) Başbakan’ın ifadesiyle "durağanlaşabilir".
Bu tahmini fazla kötümser sayanlara basit bir gerçeği, örneğin mevcut durumu hatırlatalım.
AB Dönem Başkanlığı’nı Finlandiya yürütüyor, bir önceki başkan, Avusturya idi.
Avusturya’nın 17 Aralık ve 3 Ekim sürecindeki muhalefetini sağır sultan bile duydu.
Ama yine de Viyana, Türkiye ile AB’nin iki fasılda müzakere açmasını engelleyemedi.
Peki 2006’nın ikinci yarısında, Finlandiya başkanlığında ne oldu?
Hiçbir yeni fasıl açılmadı, eğitim başlığındaki müzakere siyasi kritere takıldı.
Yani Türkiye-AB ilişkisi durağan döneme gireli aslında aylar oluyor, yeni haber değil.
* * *
Avrupa biraz da ABD’nin baskısıyla Türkiye treninin yeniden raya girmesini bekleyebilir.
Öyle ya, Ankara Kıbrıs Rum Kesimi’ndeki seçim bitene kadar sabretti, bu kez sıra onlarda.
Ancak bu süreçte bazı yaratıcı fikirler, yeni heyecan fırtınasına yol açabilir.
Mesela, Finlandiya planı fazla "toptancı" bulunuyor, parçaları bütününden daha ilginç.
Türkiye’nin en temel itirazı, Maraş’ı işe karıştırarak, AB’nin BM’den rol çalması.
İşte bu tür sakıncaları ortadan kaldırmak için "perakende" çözümler gündeme gelebilir.
Mesela, Kıbrıs için Ankara yeni bir öneride bulunsa ve dese ki:
Türkiye ve Avrupa Birliği bir bir adımlar atarak çözüme yönelse.
Diyelim ki, Kıbrıs’a izolasyonun kalkması için Lefkoşa’dan Londra’ya doğrudan uçuş başlasa.
Buna karşılık Türkiye, Mersin Limanı’nı Rum gemilerine açsa.
Sonraki adımlar hep karşılıklılık ilkesiyle tasarlansa ve hayata geçse.
Fena mı olur?
* * *
Şu sıralar Londra’dan ziyarete gelen konuklarım arttı.
Türkiye piyasalarıyla yakın ilgili bu isimlerin kafasında iki risk var:
1) Çankaya seçimi, 2) Tek parti hükümetine devam ihtimalinin azalması.
Bendeniz de kendilerine birinci ve ikinci şıkkın yakından irtibatlı olduğunu anlatıyorum. Eğer Tayyip Erdoğan Çankaya’ya çıkarsa, AKP oylarına iyi veya kötü mutlaka yansıyacak.
Ayrıca risk hesapları sadece bugünden Çankaya seçimine kadarki süreç için yapılırsa eksik kalır.
Hatta Erdoğan, Cumhurbaşkanı olursa seçime kadarki süreç çok daha çetin geçer.
Nereden mi çıkarıyorum? Gazete manşetlerine göz atın yeter.
Milli Eğitim Şûrası kararları, rektör atamalarında YÖK’e by-pass yasası.
Hepsi Erdoğan’ın Çankaya’ya taşınmasından önceki stratejik hazırlıklar gibi gözüküyor.
Son kalenin düşmesinin ardından AKP, yıllardır Ahmet Necdet Sezer engeline takılan düzenlemeleri seçime kadar yetiştirmeye çalışırsa... Tansiyon asıl o zaman yükselir.
* * *
Tekrar başa dönersek, Türkiye’nin dalgalı sularda işe yarayan AB çapası taramaya başladı.
Tam bu "durağan" dönemde, AKP "aşırılıklara" yeltenirse, vebali büyük olur.
2001 kriz faturasıyla iktidara yürüyen AKP, başka bir krizle sandığa gömülür.