Enis Berberoğlu: Beteri varmış






Enis BERBEROĞLU
Haberin Devamı

SADECE benim kafam karışık sanıyordum... Başbakan Bülent Ecevit'i dinleyince halime şükrettim.

Sayın Başbakan, iki kriz, bir devalüasyon atlattıktan sonra teşhis ve tespitlerini halkla paylaşmaya karar verdi: ‘‘IMF'nin Türkiye'ye yönelik politikalarında yanlış değerlendirmeleri var. Bundan sonra IMF'den gelecek her öneriye ‘evet' demeyeceğiz.’’ (Ankara temsilcileri ile toplantısı, 7 Mart 2000.)

Sanki daha iki hafta önce IMF’nin dayatması ile devalüasyon ilan eden başka hükümetin başbakanı... Haydi geçmişe mazi diyelim geçelim. Peki IMF ile yeni anlaşma peşinde koşarken bu restin álemi ne?

Moda deyimiyle 1970 model bu söylem, Devlet Bakanı Kemal Derviş'in ‘‘Ulusal Program’’ ilanı ile birlikte ele -ve ciddiye- alınırsa maazallah sanılacak ki, hazırlığı süren yeni ekonomik program değil de, sömürge valisine isyan planı...

***

Gelin taşları tek tek yerine oturtalım.

Bırakın dünyayı, bu ülkede bile kimin itibarı daha yüksek?

IMF'nin mi, yoksa hükümetin mi?

Mesela yakın geçmişten ufak bir hatırlatma...

Sayın Başbakan, IMF Türkiye Masası Şefi Carlo Cottarelli'yi, yaz aylarında işler batağa sürüklenirken ‘‘ince ayar’’ istediğinde ‘‘kendi işine baksın’’ diye terslediğinde neden aniden borsanın düştüğünü, faizlerin tırmandığını anlayabildi mi dersiniz?

Veya Kemal Derviş'in sürpriz ikbalinde hükümet açısından hangisi daha belirleyici?

a) 26 yıl önce Ecevit'in danışmanları arasında bulunması...

b) IMF ve Dünya Bankası'ndan milyarlarca dolar yardım getireceği umudu...

***

IMF'nin kriz yönetiminde ne kadar beceriksiz olduğu zaten cümle álemin malumuydu. Gördüğümüz kadarıyla IMF akıl verirken cömert, ama yangına su dökmek misali elini cebine atarken cimri... Nitekim IMF Başkan Yardımcısı Stanley Fischer de baktı ki son kriz sırasında fonun milyarlarca doları gidecek. Bizzat hazırladığı ekonomik programı çöpe atmakta tereddüt göstermedi, devalüasyon talimatı verip Türkiye'den ayrıldı.

Zaten aksini beklemek de biraz abes kaçardı.

Çünkü IMF kriz yönetmekte ne kadar beceriksizse, Türk hükümeti de krize zemin hazırlamakta o kadar mahirdi.

Bitip tükenmek bilmeyen özelleştirme tartışmaları...

Kamu bankaları ile fon bankalarının yarattığı sorunun bilinçli inkárı...

Daha da önemlisi, programın tüm sorumluluğunun siyasi hiçbir yetkisi bulunmayan iki bürokrata yıkılması...

Peki şimdi ne değişti ki?

Hükümet bu kez bürokrat yerine teknokrat bir taşeron seçti, IMF ile Dünya Bankası'nın karşısına koydu. Özelleştirmeye itiraz baki, kamu bankalarına siyasilerin aşkı her zamankinden kabarık...

Kafalar bu kadar karışıkken Hızır gelse ne yazar?..

Haydi bari IMF'ye sövelim, açılalım...

KARŞI GÖRÜŞ-KATKI

‘‘1973-76 yılları arasında Ecevit'e danışman olmak (hem de ekonomi konusunda) sizce olumlu bir referans mıdır? Bence değil.’’

(Okan Gözen)

Yazarın Tüm Yazıları