ANKARA ÖNCE tarafsız bir tespit: AKP’ye kapatma davası açıldığından bu yana Başbakan nereye gitse yer yerinden oynuyor. Trabzon, Erzurum, Malatya... Partili ve seçmen ilgisi çok yüksek.
Herhalde bu manzaranın da etkisiyle CHP üstündeki aydın basıncı arttı. Deniliyor ki;
1) AKP kapatılsa bile sandıktan daha güçlü çıkacak, görmüyor musun?
2) Parti kapatma standardımız AB’ye uygun değil, fırsat bu fırsat değiştir.
İşte bu iki sebeple CHP’nin AKP’ye yardımıyla Anayasa değişikliği talep ediliyor.
CHP’nin direnci "fırsatçılık" sayılıyor, özgürlükçü davranmaya davet ediliyor.
Böyle düşünenlere saygım asla eksik olmaz, ancak fikirlerine katılmam mümkün değil.
Çünkü -CHP’den farklı gerekçelerle bile olsa- Anayasa’nın şimdi değişmesine karşıyım.
Unutmayın ki bu satırların yazarı dünkü çocuk değil. Dört darbe gördü, sıkıyönetimde gazetecilik yaptı, sıcak savaşı yaşadı, mesleki ayrıcalıkları, dokunulmazlığı var.
Ama yine de telefonuna her dokunduğunda "dinleniyor mu?" diye düşünmeden edemiyor. Mesleki duayenlerin örgüt bahanesiyle gece yarısı evden toparlandığını izliyor, kimisi doğru çoğu yalan, türlü çeşit mahalle baskısı dedikodusu dinliyor.
İnsanların korkusunun sonuçlarından da korkuyor!
Kalan tek güvence yargı... Kuvvetler ayrılığını yok sayıp yargıyı da yasama ve yürütmenin vesayetine bırakmaya -hangi gerekçeyle olursa olsun- aklım yatmıyor, içime sinmiyor.
Ama ve lakin eğer kapatma davası bir yana bırakılırsa... Gerginlik odağı türbanda CHP’ye düşen demokratik görevin farkındayım. Başından beri türban sorununu laiklerin çözmesinden yanayım.
Nasıl ki Anayasa değişikliğini sistem riski sayıyorsam... AKP anketlerinde bile son sırada yer alan türban sorununun asimetrik siyaset ipoteğinden rahatsızım.
Hemen her fırsatta CHP Lideri Deniz Baykal’a türbanı soruyorum.
Deniz Baykal, çözüm için üç şart sayıyor:
1) Türban sorununu ancak laiklik sicili temiz iktidar çözer.
2) Çözüm insan hakları ve eğitim özgürlüğü sayılmalı, din istismarı olmamalı.
3) Mahalle baskısı yaşanmayacak, türban devlete girmeyecek.
Deniz Bey’in sözleri yoruma muhtaç değil, ama anladığım kadarıyla türban çözümünü CHP iktidarına kadar erteliyor. İlk bakışta bendenizin, "türbanı laikler çözsün" önerisiyle çelişmiyor gibi gözükse de... Her zamanki gibi şeytan ayrıntıda gizleniyor:
2) Türban eksenli gerginliğin sürmesinin demokrasiye zarar vermesi ihtimali düşük mü?
Laiklerin demokrasiden ve iktidar alternatifi olmaktan vazgeçme lüksü yoktur.
CHP’nin yardımı şarttır.
Yenilse de kalacak
EĞER yeterli imza toplanırsa CHP kurultayında Deniz Baykal’ın karşısına lider adayı olarak çıkacak işadamı ve sivil toplum savaşçısı Umut Oran ile yemek yedik. Umut Bey’in iş hayatındaki düzeyli rekabet anlayışını siyasete taşıma niyetini hissettim. Oran’a göre muhalefet demek;
1) Deniz Baykal’a saygısızlık etmek değil, 2) Yenilince partiden kaçmak asla değil.
Bence bu uzun soluklu yaklaşım, CHP’ye de siyasete de yarar.