Paylaş
AYNALI camlı gökdelen penceresinin gecekondu manzarasını sadece ‘‘görüntü kirliliği’’ sayan Türk kapitalistine nasıl anlatılır bilemem...
Ama Türkiye'de on dört aydır uygulanan, her kesimin elinden geldiği ölçüde gösterdiği fedakárlıkla desteklediği ekonomik programın çöpe gitmesi de kanıtladı ki; bataklığa dikilen gökdelen ayakta kalamaz.
* * *
İktisat bilgisi bizden çok daha kuvvetli kalemler programı rafa kaldırtan teknik hatalara işaret edecektir mutlaka...
Hükümet ve ekonomi kurmaylarının beceriksizliği ile zirvedeki kavgasının siyasi etkisi de zaten açık seçik ortada...
Ne var ki, krizi tetikleyen ruh haline fazla kafa yoran yok.
Hatırlarsanız, ekonomik programın kilit taşı yani kur çıpası son on dört ayda iki kez saldırıya uğradı:
2000 Kasım ayında yabancı yatırımcılar paralarını aldı gitti, çıkan panik ortamında Demirbank battı, devalüasyonun eşiğinden dönüldü.
Hafta başında bu kez Türk mali sistemi dövize hücum etti, hükümet teslim bayrağını çekip kur çıpasından vazgeçti.
22 Kasım ve 22 Şubat depremlerini yaratan aynı fay hattının tarifini iyi yapmak zorunludur... Cari açık rakamının büyümesi, enflasyonun düşmemesi, Telekom'un satılmaması, yapısal reformların gecikmesi... Hepsi güven bunalımını artıran faktörlerdir...
Ama kimse kendisini aldatmasın... Son olayları sadece siyasetin ekonomiye tasallutu saymak doğru olsa da yetersiz kalır.
Yerli ve yabancı yatırımcıları asıl korkutan sonbaharda peş peşe patlak veren bankacılık skandallarıydı...
* * *
Mali sisteme güveni sarsan ilk gelişme Egebank vurgunuyla su üstüne çıktı... Fazla büyük olmayan tek bir bankadan dahi kaç kişinin ve ne kadar insafsızca sebeplendiği çarpıcı örnekleriyle sergilendi. Bankalararası vurgun metotları tespit ve teşhir edildi... Üstüne bir de bizzat acemi bankacılar tarafından çıkartılan ‘‘Şu banka batıyor, falan bankacıyı tutuklayacaklar’’ türü dedikodular tüy dikti...
Siyasi otorite mali vurgun zincirinin üzerine cesaretle gidebilseydi bugün gelinen nokta çok farklı olabilirdi...
Ancak siyasi irtibatlardan ürken hükümet pisliğin üstünü örtmeye kalkınca lokal bir sorun bütün mali sistemi töhmet altında bıraktı.
Önce yabancılar sonra Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları mali sisteme dönük her fısıltıdan, muğlak işaretten panikler hale geldi...
Ekonomik programı bu koşullarda yürütmenin imkánı kalmadı.
* * *
Geçmişi bırakıp geleceğe bakacaksak... Gelinen noktada hákim izlenim, ne yazık ki, enflasyon ve yolsuzluk lobisinin yine kazandığı yolundadır...
Dolayısıyla eğer karşımıza yeni programla çıkmaya niyetlenen varsa;
Önce hırsızları yakalasın, batık bankaları temizlesin,
Siyasette şaibesiz kadrosunu kursun,
Bilgisi-cesareti yeterli bürokratını bulsun...
Sonra ortaya çıksın...
Aksi halde kimseyi inandıramaz.
Bataklığa dikilen gökdelen kolay yıkılıyor...
Artık herkes öğrendi.
KARŞI GÖRÜŞ-KATKI
‘‘Bu hafta yaşadıklarımızın faydaları: 1) Ecevit ve evladı siyasi hayattan elimine olacak. 2) Herkes çalışmadan kazanılmayacağını, üretmeden ve satmadan tüketilemeyeceğini öğrenecek. 3) Bundan böyle sözde devlet adamları müzakere sırasında ve beyanat verirken yoğurdu üflemeyi öğrenecekler 4) Kazıklar kursağımıza oturacak ama taşlar da yerine oturacak.’’
(Sokaktaki vatandaş, O.S.T.)
Paylaş