Paylaş
DÜNKÜ gazetelerde Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel'in devalüasyondan birkaç gün önce banka hesabındaki 52 milyar lirasının dövize çevrildiği haberleri yer aldı... Erçel dünkü açıklamasında samimi ifade kullandı:
‘‘Arkadaşlarımca yönetilen ve Halk Bankası'nda bulunan TL hesabımın 19 Şubat günü dövize dönüştürülmesi tamamen bir tesadüftür ve hayatım boyunca karşılaştığım en talihsiz olaydır.’’
Gazi Erçel'i Hazine ve özel sektördeki yöneticilik günlerinden bu yana tanıyan gazeteci sıfatıyla bu açıklamayı aynen kabule hazırız...
Yalnız iki muhalefet şerhi düşmek boynumuzun borcudur:
1) Gazi Erçel'in hesabının bulunduğu Halk Bankası'nın sahibi Hazine'dir... Kriz döneminde müşterisinin çıkarı veya kurumsal pozisyonu adına Türk Lirası'nı savunmak yerine dövize geçmesi ilginçtir...
2) Gazi Erçel'in Halk Bankası'ndaki arkadaşlarının eski bürokratı yaklaşan fırtınadan korumaya çalıştıkları aşikárdır. Ama zamanlama en az eylemin kendisi kadar anlamlıdır. Çünkü o tarihte Merkez Bankası Başkanı sıfatıyla ‘‘Devalüasyon yok’’ diye açıklama yapan Erçel'e parasını ona sormadan yönetecek ölçüde yakın arkadaşlarının bile inanmadığı ortadadır.
Demek ki Gazi Erçel'e biz tamamen inansak bile... Gazi Erçel'in yanılıp arkadaşlarının haklı çıktığı gerçeği değişmez.
Ki işte bu yara hepimizi öldürür...
* * *
İnanıyorum ki ileride bu krizin tarihini yazanlar Gazi Erçel'in şahsi varlığındaki pozisyon değişimini patlak veren güven bunalımının ilk işareti sayacak... Döviz kurunda bir ayı aşkın süreyle aşırı dalgalanmaya izin verilmesini de son umutları yok eden büyük gaflet olarak not edecek...
Başkentte evcilik-doktorculuk oynayan hazretler neler düşünüyor anlamak mümkün değil... Ama artık teorik anazilere gerek kalmadı... Günlük yaşamdan kesitler iktisat kitaplarına örnek vaka diye geçecek kadar anlamlıdır.
Orta boy işadamı anlatıyor, kulak verelim:
‘‘Dün sabah inşaatçıya demir satacaktım... Fabrikayla ve müşteriyle fiyatta anlaştım, siparişi kesinleştirmek üzere yeniden aradığımda, ‘Fiyata zam geldi' dediler... Müşteriye sordum, kabul etti, bir daha aradım, ‘Satamayız, satışlar durdu' yanıtını aldım. İki saat sonra fabrikadan aradılar ‘Yüzde 10 zamla mal hazır' dediler. Müşteriyle anlaşırken fabrikadan bir telefon daha geldi, ‘‘Zammın bir kısmını geri aldık’’ diye haber verdiler. Ne anlaşma kaldı, ne de sinir...’’
* * *
Mali piyasaları böyle kilitleyip bugünkü üretim ve ticaret kaybına, işten çıkarmalara yol açan siyaset/bürokrasi kadroları tarihe hak ettikleri ölçek ve sıfatta geçecekler, kimse merak etmesin.
KARŞI GÖRÜŞ-KATKI
‘‘Milanolu genelev sahibi bütün personelini toplamış ve demiş ki: ‘‘Bu evde müşterilerin bütün isteklerine evet demek zorundayız. Aksi halde batarız.’’ Kadınlar çaresiz kabul etmiş, genelev sahibi kapıya reklam panosunu asmış: ‘Bu evde kadınlarımıza hayır dedirtemezsiniz. Aksini ispatlayana en iyi restoranda yemek ve 1 milyon dolar ödül öneriyoruz...' Tahmin edileceği üzere her milleten zampara ve sapkınlar geneleve akın etmiş... Ama kimsenin gücü kadınlara ‘hayır' dedirtmeye yetmemiş. Gel zaman git zaman Temel'in yolu Milano'ya düşmüş, artık çok ünlü hale gelen geneleve uğramış. İtalyanca bilmediği için kapıdaki yazıya hiç iltifat etmemiş. Gözüne kestirdiği bir kadının kulağına bir şeyler fısıldamış. Kadın dehşetle ayağa fırlayıp ‘Hayır' diye bağırmış... Genelev sahibi çaresiz devreye girmiş: ‘Tamam ödül de sizin, yemek de... Ama lütfen açıklayın ne dediniz arkadaşıma...' Temel, boynu bükük yanıtlamış: ‘Benim ödülden falan haberim yoktu... İşten sonra anlaşmazlık çıkmasın diye peşinen ‘Türk Lirası ile ödeyebilir miyim' diye sordum... Kadın olay çıkardı.’’ (Yılmaz GÜLTEKİN)
Paylaş