GÜNEYDOĞU’daki kışla duvarlarına çakılı tabelalar nerede yaşadığınızı, hayatta kalmak için nasıl uyanık kalmanız gerektiğini iki basit kelimeyle hatırlatır:
"Temas muhakkak."
Yani savaş kaçınılmaz!
Yıllar sonra bölgeden yine askeri yığınak haberleri, tank-top görüntüleri geliyor.
İstatistiklere göre Türk nüfusunun üçte ikisi 18’inden küçük.
Demek ki silahların sustuğu 10 yıla yakın sürede yeni bir kuşak yetişti.
Terörle mücadelenin üçüncü kuşağa özel rehberini yazmak da varmış kaderde. Keşke yazmaya mecbur kalmasaydık, ama önümüzdeki günlerde şiddeti artacak çatışmaları izlerken, genç kardeşlerimiz bazı gerçekleri unutmasın istedik.
Mesela Güneydoğu, neden Vietnam olmadı?
Bu sorunun birden fazla siyasi yanıtı var mutlaka... TSK, ABD gibi işgal ordusu değil vb...
Ancak askeri açıdan Türk ordusunun ABD’nin düştüğü yanılgıyı tekrarlamadığı da muhakkak.
ABD ordusu Vietnam’da alan hákimiyetini koruyamadı. Vietkong küçük birliklere saldırarak, askerlerin daha büyük merkezlere toplanmasını becerdi. Sonra bu merkezleri kuşatarak, taciz ederek ABD’nin Vietnam’dan çekilmesini sağladı.
Belki hatırlayan çıkar, PKK 1980’li yılların başında aynı taktiği denedi. Sınır karakollarına, mezralara saldırdı, askeri ve devlete sadık nüfusu birkaç merkeze toplanmaya zorladı. Ama TSK çabuk ayıldı, askeri birlikler takviye edildi, Güneydoğu’da askerin postalının değmediği yer kalmadı. Ordu değil PKK yerinden kıpırdayamaz hale geldi. Zafer böyle kazanıldı!
Dolayısıyla TSK’nın bölgedeki askeri yığınağı önce can kaybını artırabilir, ama sonuç itibarıyla kalıcı huzur ve sükûn ortamına hizmet edecektir, korkmayın.
Askeri yığınağın Irak’la ilgisi var mı?
Mutlaka var, ama amaç sanıldığı gibi Irak’tan toprak işgali değil.
Aksine Irak’ta patlak verecek olası bir iç savaş sonucunda Türk sınırına dönük mülteci akını hesaba katılıyor.
Yani toprak iştahıyla değil, 1988 ve 1991 örneğinde olduğu gibi yüz binlerce Kürt mülteci korkusuyla önlem alınıyor.
Operasyon, yaşam kalitesine zarar verir mi?
Özellikle Habur kapısı kapatılırsa bölgenin Kuzey Irak’la yıllık 1.5 milyar dolarlık ticareti durma noktasına gelebilir.
Hem bölge ekonomisi, hem de Türkiye’den beslenen Kuzey Irak kaybeder.
Türkiye 8 yıl sonra yine askeri seçeneğe zorlandı. Dileriz son kez olur.
Seçim denklemi
Biliyorsunuz hep bu yıl erken seçim olacak diye ısrar ettim. Ancak Güneydoğu’da askeri operasyon seçim hesabını bozar. Eğer AKP, terörle mücadelede başarı sağlarsa, Başbakan 2007’de Köşk’e çıkar, AKP zamanında yapılan seçimde şansını korur. Aksi halde AKP de Kürt meselesi girdabında boğulan siyasi partiler kervanına katılır.
PKK’ya karşı dört müttefik
PKK sadece askeri açıdan değil siyaseten de zorda.
Avrupa Parlamentosu ve Batı kamuoyu, PKK’nın terör eylemlerinden rahatsız. Müzakere sürecini başlatan Türkiye’nin toprak bütünlüğü artık AB’nin de meselesidir.
ABD, Türkiye’nin Güneydoğu’da kontrolünü yitirmesini, muhtemel İran savaşı öncesinde asla istemez. Tam aksine Türk ordusunun bölgedeki varlığı, İran silahlı kuvvetlerinin gücünü böler.
Hem İran, hem de Kuzey Irak’taki Kürt liderler Türkiye’ye bu operasyonda yardım eder. İran kendi Kürtlerine mesaj vermeyi, Kürt liderler de siyasi rekabetten kurtulmayı amaçlar.
Yalnız terörle mücadele gül bahçesinde dolaşmaya benzemez, uyaralım. Çünkü duyduğumuza göre İstanbul piyasası, cuma günü "Türkiye, ABD’nin izniyle Irak’a girecek, Musul-Kerkük petrolübizim olacak" hayaliyle coşmuş. Bu kadarı da fazla!
Harita değil referandum isteriz
AKP, özgürlüklerin merkezi hükümetçe kısıtlanmasına karşı mücadele veren bir parti öyle değil mi? Üniversiteye türbanlı öğrenci kabulünden tutun, Kuran kurslarının yaş sınırına kadar her konuda milli iradeye başvurulmasını öneren kadrolar, neden İstanbul’a yeni cami inşasını o kentin sakinlerine hiç sormaz acaba? Göztepe camiine ihtiyaç olup olmadığına, varsa nereye yapılacağına o semtin seçmeni referandumla karar veremez mi? Yasaklardan şikáyet ederken dayatmadan kaçınmak, özgürlük mücadelesinde samimiyet testi sayılmaz mı sizce de? Gelin yerel demokrasiye bir şans verin.