Paylaş
DÜN yine devletin yakın ilgisine mazhar olduk... Adam sayıldığımız ender günlerdendi...
En azından geçmişte birkaç kez sayılacak kadar tohuma kaçanlar açısından kişisel tarihin kilometre taşıydı. Haydi itiraf edin, kaçınız 1990 sayımında hangi ilde olduğunuzu, o tarihteki işinizi -belki de eşinizi-düşünmediniz, çocuğunuzun o tarihteki yaşını hesaplamadınız.
* * *
Ayının 40 fıkrası varmış, hepsi armutla ilgili... Biz de boş kalınca on yıl önce yazdığımız haberlere göz attık... İmzamızı taşıyan haberlerin çoğu yolsuzluk (Horzum gibi), batırılan bankalar (TÖBANK gibi), siyasi nüfuz kullanarak Hazine'yi soyan ünlü aileler (örnek gerekli mi?) içerikli... Anamızdan Teftiş Kurulu kadrolu doğmadığımıza göre, neden bu mesleğe başladığımızdan bu yana aynı konularla uğraşmışız, şaşılacak mesele...
Her bir dosyada önce umutlanmışız, ‘‘Bu kez son olur’’ diye ahkám kesmişiz, zaman geçmiş işi oluruna bırakmışız, sonra yeni bir dosya ve rutin tekrarı...
* * *
Arşivimizi tararken kulağımızda kıdemli murakıbın çömezine öğüdü yankılanıyor:
- Banka dışarıdan değil içeriden soyulur.
Peki bu kötümser yorum evrensel kader mi? Kesinlikle değil.
Aşağıya neredeyse bir buçuk asır öncesinin tarihini taşıyan bir belgeden ‘‘Bankacılara Tavsiyeler’’ aktaracağız...
1863 yılında ABD Hazine Sekreteri olan Hugh McCulloch bankacılara gönderdiği bu metinde para piyasalarının itibar müesseselerinde izlenecek ilkeleri bakın nasıl saptadı...
1) Verdiğiniz kredinin vadesini müşterinizin işinin imkán verdiği en kısa vadeye göre ayarlayın.
2) Kredilerinizi belli kişiler veya kurumlarda yoğunlaştırmak yerine dağıtın.
3) Bir dolandırıcıyla onun sizin aldatmasını önleyebileceğinizi düşünseniz bile asla iş yapmayın. Bu gibi durumlarda risk her zaman kazançtan daha yüksektir.
4) Eğer bir çalışanınız kazandığı maaştan fazlasını harcıyorsa -fazla harcamalarını dürüstçe açıklayabiliyorsa bile- onu işten çıkarın. Tutumlu olmamak suç değildir ancak insanı kolaylıkla suça yöneltebilir.
5) Bankanın sermayesi hayali değil gerçek olmalıdır. Bankanın sahibi borç alanlar değil borç vermek için parası olanlar olmalıdır. (Kaynak, Bankalar Birliği İnternet Sitesi)
* * *
Gelin anlaşalım. ‘‘Bankalar itibar kurumlarıdır’’ diyorsak önce sahipleri ve çalışanları saygın olmalıdır. Ancak bu şekilde ödünç aldıkları paralarımızı doğru zaman/yerde ve uygun kişi/şirket için kullanacaklarından emin olabiliriz...
Bu ülkede hemen her mesleğin olmazsa olmaz koşulları vardır...
Harp Okulu'na gireceklerde bilgi kadar fiziksel yeterlilik aranır. Diplomat olabilmek için iki sınav geçilir, yabancı dile hákimiyet zorunludur. Eczane açmak isteyene diploması sorulur.
Peki ya banka sahipliği... Bakkal açar gibi banka sahibi olunur mu?
Hazine onayı (ki siyasi baskıya açıktır) hariç tutulursa bu ülkede işler ne yazık ki böyle yürüyor. İşte o yüzden Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nu göreve çağırıyoruz.
Bankacı kim olabilir, hangi parayla banka kurulabilir...
İsimlerine yakışır biçimde düzenlesinler, denetlesinler.
Yoksa biz daha çok banka soygun yazarız, onlar daha çok banka tasfiyesiyle uğraşır.
KARŞI GÖRÜŞ-KATKI
Bütçe hedefine ulaşılabilmesi için olmazsa olmaz diye belirttiğiniz dört koşula ben de katılıyorum. Benim kanaatime göre, belirttiğiniz 4 olmazsa olmaz koşuldan 3'ü olmaza çok yakın. O zaman burada şu soru akla geliyor: ‘‘Acaba 2001 Bütçesi de 2000 Bütçesi gibi bazı kalemleri güldürürken bazı kalemlerde hayal kırıklığına mı uğratacak ve bu hayal kırıklığı yaratan kalemler 2001 Bütçesi'ni ne kadar etkileyecek?’’ (O.Ö.)
Paylaş