Bali’de buluşan 2 liderin farkı

Bali/Endonezya

İKİ lider sadece saat farkıyla bir zamanların turizm cenneti Bali Adası’na ulaştı.

Haberin Devamı

İran Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinecad, Cakarta’da mola verdi; Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Viyana’dan 16 saatte direkt uçtu.

Ama aynı yerde olmaları, hatta D-8 aile fotoğrafına birlikte girmeleri, ortak gelecek ve kader birliği anlamına gelmedi. Tam tersine, eğer o resme konuşma balonları eklenebilseydi yol ayrımını anlatırdı. Şöyle ki:

Erdoğan bölge ve Türkiye’yi geren nükleer krizin çözümü için yüzünü İran’a değil ABD’ye çevirdi, randevuyu Tahran yerine Washington’dan istedi.

Ahmedinecad, Erdoğan bu planı açıklarken Cakarta Camii’ndeki cemaate "ABD boş konuşuyor, İran’ın gücünü biliyor, saldıramaz" diyerek Saddam taklidiyle meşguldü.

Hatta filmi biraz geri sarıp, son 48 saatlerine baktığımızda...

Erdoğan, 8 dünya lideriyle top oynadı, AB tarama sürecinde Hırvatistan’dan hızlı gitmekle övündü, sadece maçta Avusturya Şansölyesi’nin pas atmamasına takıldı.

Ahmedinecad’a Cakarta’da "İslam düşmanlarının bombası var, İran’ın da olsun" çağrısı yapıldı, "İslam dünyasındaki her genç, imanıyla bir atom bombasıdır" dedi.

Bu üslup ve çevre farkı, Erdoğan’ı ve Türkiye’yi nereye götürür?

Hemen söyleyelim, asla bazılarının korktuğu istikamete değil!

Erdoğan, partisi 3.5 yıl kadar önce iktidara geldiğinde her başbakan gibi kendisini Doğu ile Batı’yı birleştirdiği söylenen Sırat Köprüsü’nün üzerinde buldu.

Herkes köprünün Doğu ayağına yakın durmasını (tıpkı Erbakan gibi) beklerken, Irak savaşında ABD’nin talep ettiği tezkereyi destekledi. Ne var ki yasağı nedeniyle başbakanlık koltuğunda oturmadığı için arzusunu partili milletvekillerine kabul ettiremedi.

Ancak İran krizinde aynı hatanın tekrarlanacağını hiç sanmam.

Çünkü nükleer tehditle şaka olmaz.

Türkiye ada değil

KÜRESEL ekonomide hiçbir ülke tek başına ada gibi yüzemez veya batamaz. Bu köşede defalarca Türk ekonomisine dış kaynak akışının gelişmekte olan ülkelere ilginin bir parçası olduğunu anlatmaya çalıştık. Brezilya’nın ne AB hikáyesi, ne de IMF çıpası vardı ama düşük ABD ve Avrupa faizleri sayesinde Türkiye’den fazla yabancı sermaye girişi sağladı. Ne var ki yükselen petrol ve emtia fiyatlarının yol açtığı enflasyon korkusu, ABD’nin ardından AB ve Japonya’yı da faiz artışına zorluyor. Küresel portföy yatırımları da gelişmekte olan piyasalardan daha az riskli ve artık daha yüksek getirili ekonomilere akmaya başladı. ABD Doları sadece Türkiye’de değer kazanmadı. Brezilya parası son 2 yılın en düşük değerini gördü. Yine de tavsiyemiz, sakin olun. Unutmayın, milyarlarca dolar bir gecede girmedi, bir gecede kaçmaz.

Bombanın aç bıraktığı ada

BALİ artık turizm cennetini değil polis devletini andırıyor. Adalılar 2002 Ekim ayında terörün hışmına uğramadan önce yılda 1.5 milyon turist ağırlardı. 1.5 milyon nüfuslu Ada’nın geleceği, "Bali Bombacısı" lakaplı caninin 202 kişinin canına mal olan eylemiyle karardı. Turistlerin ayağı kesilince Ada’da kişi başına düşen milli gelir Dünya Bankası’na göre altı ayda yüzde 43 azaldı. Yarı yarıya gerileyen turist sayısı okulların açılmasıyla daha dramatik bir tablo yarattı. Öğrencilerin yaklaşık üçte biri, krizde yoksullaşan ailelerine çalışarak yardım etmek zorunda kalınca okulu bıraktı. Aradan 3 yıl geçti, Bali toparlanmaya başladı ama geçen yılın ekim ayında ikinci bomba patladı ve tesisler boşaldı. Sadece 2 bombayla cehenneme dönen bu Ada’ya gelince, son Diyarbakır olaylarına tepki veren yerel işadamlarının ne kadar haklı oldukları daha iyi anlaşılıyor.

Yazarın Tüm Yazıları