ANKARA ÖNCE Anadolu Ajansı’nın 7 Aralık Perşembe günü saat 16.26’da geçtiği habere göz atalım:
"ANKARA (A.A)-07.12.2006- Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in başkanlığındaki Milli Komite toplantısı sona erdi. Çankaya Köşkü’ndeki toplantı, yaklaşık 1.5 saat sürdü. Toplantıya, Başbakan Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Bayındırlık ve İskán Bakanı Faruk Nafiz Özak katıldı."
Sonra Reuters’ın aynı gün saat 09.36’da geçtiği İngilizce liman baskını haberini hatırlayalım:
"HELSINKI, Dec 7 (Reuters) - Turkey plans to open a port and an airport to traffic from Cyprus as a step to meet its commitments to the European Union in talks on membership of the bloc, EU President Finland said on Thursday."
* * *
Demek ki Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Başbakan Yardımcısı, Milli Savunma Bakanı 1.5 saat aynı masada oturacak... TV’lerin 7 saattir flaş haber olarak geçtiği (aslında herkesin bildiği eski) liman önerisini hiç konuşmayacak.
Meseleden tamamen habersiz bırakılmaktan şikáyetçi Cumhurbaşkanı ile Genelkurmay Başkanı, Başbakan’a, Milli Savunma Bakanı’na dönerek, "Neler oluyor, neden bize bilgi vermediniz, danışmadınız?" diye hesap sormayacak.
Üstelik Başbakan’ı uğurladıktan sonra Cumhurbaşkanı ile Genelkurmay Başkanı yarım saatlik zirve yapacak. Hükümet, "Bilgi vermiyor" diye suçlanacak, ama Başbakan’ın gıyabında yorum ve açıklamada sakınca görülmeyecek.
Öneriye açıkça karşı çıkmak da zor; çünkü MGK’da itiraz eden yok.
Habersiz kalmak, ileriye dönük siyasi hesaplara uygun.
Şimdi soruyorum size, bu son ve suni gerginliği "Kıbrıs elden gidiyor kavgası" diye etiketlemek doğru olur mu? Yoksa yaşanan süreç, Çankaya seçimi öncesi iman/ittifak tazelemekten mi ibarettir?
Yüksek siyaset adına, ömrünü Kıbrıs’ta adil çözüme adamış Ertuğrul Apakan başta olmak üzere Türk hariciyesini bir kalemde harcamak ulusalcılığın şartı mıdır?
* * *
Türkiye, Ertuğrul Özkök’ün ara sıra haklı olarak hatırlattığı gibi Belçika coğrafyasında yaşamıyor.
Komşulardan sürekli sınır ötesi/içi sorun ithal ediyoruz. İrtica, ayrılıkçı hareket gibi.
Bu ortamda diplomasi aynası marifetiyle Türk kamuoyunu korkutmak, yönlendirmek beceri gerektirmez.
Örneğin, "İran devrim ihracı istiyor" gerçeğine sığınıp muhafazakár hükümeti istediğiniz gibi dövebilirsiniz. Veya "Irak mutlaka bölünecek, Kürtler bağımsız kalacak" öngörüsü Güneydoğu’daki insan hakları ihlaline gerekçe sayılabilir.
Bir zamanlar, her kış vakti Sovyetler’den komünizm gelebilir diye tetikte bekleyenler vardı, hatırlarsınız.
Ne Sovyetler kaldı, ne de komünizm, rejim bekçileri Papermoon’da afiyetle pizzalarını yiyor.
* * *
Diplomasi aynasının sırrı arkasındadır. Aynada beliren her tehdide kanmayın.
Örneğin, bugünlerde moda Tayyip Erdoğan’ın Çankaya tercihine ABD vizesi tahminleri.
Kimileri, "Nasıl olsa izin vermez, Başbakanlık’ta ister" diye pozisyon alıyor. Diğerleri, "Son gezide Beyaz Saray’da iş bağlandı" umuduyla yeşil ışığa hazır.
Oysa duyduğumuz kadarıyla ABD’nin bu ülkedeki en yetkili ismi, Deniz Baykal’a çok farklı sinyal verdi:
"ABD, Cumhurbaşkanlığı seçiminde de, genel seçimde de tamamen tarafsız kalacaktır."