AYDIN tarifi Avrupa’daki aydınlanma sürecine uzanır. Dünyayı kutsal kitaplar ve hurafeler yerine deneyler, denklemlerle anlamaya çalışanlara aydın denildi.
Bizdeyse aydın sıfatı daha çok edebiyatçıya, sahne ve sinema sanatçısına, müzik adamına ve son dönemde de köşeli Türklere yakıştırıldı.
Büyük haksızlık mı, aslında pek sayılmaz.
Çünkü, örneğin büyük kentler 60 yıl önce çıplak Anadolu gerçeğini Mahmut Makal’ın ‘Bizim Köy’ isimli romanından öğrendi. ‘Orada bir köy var uzakta, gitmesek de, görmesek de o köy bizim köyümüzdür’ çocuk şarkısındaki adresin vaat edilmiş cennet olmadığını Makal sayesinde kavradık.
Sanatçılar (aydınlar?) bizi güldürdü, ağlattı, eğitti. Bugün bile roman gerçeğini, soğuk füzyon haberinden fazla ciddiye almamız belki de bu yüzden.
* * *
Yanılmıyorsam 1970’li yılların hemen başında Erich Von Daniken’ in ‘Tanrıların Arabaları’ kitabı tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de gündem yarattı. Dünyadaki uygarlığın uzaydan gelenler tarafından kurulduğu/miras kaldığı teorisi çok tuttu. Mağara duvar resimlerinde uzay gemisi ve astronotlar keşfedildi! Sonra 1976 yılında kıyamet gezegeni Marduk geldi. Zecharia Sitchin’in ‘The 12 th Planet’ (12’nci Gezegen) kitabı çok satan listelerinin tepesine oturdu. Kitap Türkiye’ye geç ulaştı ama hemen taraftar buldu.
Artık 2012’de Marduk’un dünyaya çarpmasıyla yaşanacak kıyamete inananlar arasında Türkler de var.
* * *
Son ithal komplo teorisi İsa’nın nesebi üzerine.
Dan Brown’un kitabıyla popüler olan teze göre, İsa’nın Mecdeli Meryem’den bir çocuğu oluyor, soyu Fransa’da devam ediyor.
Hatta Merovingian Hanedanı’nın (5-8 yüzyıl) İsa’nın kanından geldiği iddia ediliyor. İsa’nın sülalesinin Sion Tarikatı tarafından korunduğu anlatılıyor.
Peki iddia sahibi kim?
Pierre Plantard isimli bir Fransız... Sözde Sion Tarikatı’nın son üstadı. ‘Da Vinci Şifresi’ kitabının ilham aldığı ve üç gazeteci tarafından yazılan ‘Kutsal Kan, Kutsal Kase’ isimli eserin tek kaynağı!
Belki de son Fransız Kralı olmayı düşleyen bir hayalperest!
Pierre Plantard yarattığı ruhani tsunamiyi göremeden 2000’de öldü. Keşke yaşasaydı ve şu iddialara da yanıt verseydi:
KUDÜS DEĞİL İSVİÇRE CENEVRE
Plantard’ın Sion Tarikatı 1099 yılında Kudüs’ün Sion dağında değil İsviçre’de Cenevre yakınlarındaki Mont Sion’da 1956’da kuruldu. Tarikat öncelikle ulvi konular yerine ucuz konut işiyle uğraştı. Hatta Plantard kısa bir süre sahtecilikten hapse girdi.
BELGELER UYDURMA DİYE İTİRAF ETTİ
Sion Tarikatı’nın geçmiş üstadları arasında Leonardo da Vinci, Sir Isaac Newton gibi isimlerin bulunduğunu gösteren gizli dosyalar Plantard’ın Philippe de Cherisey isimli yardımcısı tarafından hazırlandı, Paris Milli Kütüphanesi’ne konuldu. Philippe de Cherisey kütüphanede keşfedilen parşömenlerin kendisinin hazırladığı sahte belgeler olduğunu 1971’de kamuoyu önünde itiraf etti.
SAVCI BÜYÜK ÜSTADI UYARDI
Plantard 1993 yılında savcılığa davet edilerek ‘sertçe uyarıldı’.Zaten Plantard’ın ölümünden sonra Sion Tarikatı’ndan ses seda duyulmadı.
* * *
Dan Brown belli ki romanını eğlenerek kaleme almış.
Tıpkı ayıp fıkranın kalitelisi gibi işi tadında bırakmış, bayağılık veya inanca hakaret sınırını aşmamış. Keşke okuyanlar da roman gerçeğinin farklı olduğunu anlasa... O zaman hepimiz eğleneceğiz.