Paylaş
Kosova dramı Alaattin Çakıcı'nın Fransa'da süren davasını gölgede bıraktı... Çok önemli bazı gelişmeler iç sayfalarda ve haber bültenlerinin son sıralarında kaldı.
Özetlersek: 1) Fransız yargıç Çakıcı'yı kefaletle tahliye etmedi. 2) Çakıcı idam riskini göze alarak Türkiye'ye iadesini istedi. 3) Çakıcı Fransız Gizli Servisi'nin kendisine ‘‘ajanlık’’ önerdiğini avukatı aracılığıyla dünya medyasına duyurdu.
* * *
Çakıcı'nın ifadesinin doğru olup olmadığını kestirmek zor...
Ama Avrupalı müttefik gizli servislerin özellikle Türk radikal sağının militanlarını ‘‘kazanmak’’ yönündeki hevesleri daha önce de gündeme geldi... Örneğin Yalçın Özbey, Abdullah Çatlı ve Oral Çelik'in de isimlerinin karıştığı gizli trafik, Papa davası sırasında açığa çıktı.
Abdi İpekçi suikastı nedeniyle aranan Yalçın Özbey Almanya'ya kaçtı, siyasi mülteci oldu. 16 Kasım 1983'te Almanya'nın Bochum Kenti'nde işlettiği lokalde gözaltına alındı. Aramada suç kanıtları da bulundu: İki sahte pasaport, bir konsolosluk mührü, Türkiye'deki çeşitli kuruluşlara ait mühür ve sahte belgeler, 7.65 çapında Unic tabanca.
Gazeteci Soner Yalçın ve Doğan Yurdakul'un ‘‘Reis’’ isimli kitabında Özbey'in 19 Ocak 1984'te serbest bırakılması ile ilgili çok ilginç bir yorum vardır... Yalçın ve Yurdakul'a göre Yalçın Özbey Alman Gizli Servisi'nin işbirliği teklifini kabul etti. Abdullah Çatlı ile Oral Çelik'i Papa suikastını Bulgarlar'ın üstüne yıkmaya ikna etmek koşuluyla serbest kaldı. Jean Marie Stoerkel'in ‘‘Saint Pierre'in Kurtları’’ kitabında bu pazarlığın mahkemeye yansıyan çarpıcı yüzleşme sahneleri yer aldı:
‘‘Çatlı soğukkanlılığını kaybetmeden devam ediyordu:
- Dosyada var. Sorgu yargıcı Martella Almanya'ya gidip Özbey'in açıklamalarını banda aldı. Sonra da Özbey, Çelik'i bulmak için Paris'te her yeri aradı.
Çatlı, Özbey'e doğru döndü, onun aracılığıyla Çelik'e Bulgar bağlantısını doğrulaması halinde 500 bin dolar ve koruma önerildiğini Özbey'i tanık göstererek anlattı. Özbey'den bunun doğru olup olmadığını sordu. Sehpadaki bir idam mahkûmu gibi mikrofona uzanan Özbey, Alman BKA'nın talebi üzerine Çelik'le Paris'te temas ettiğini doğruladı ama başka bir şey söylemedi. Buna aldırmayan Çatlı şöyle devam etti:
- Belki de bu olayı şimdi doğrulamak istemiyorsun, çünkü başına geleceklerden korkuyorsun. Çelik'le ben bunu kabul etmedik, çünkü kullanılmak istendiğimizi anladık. Biz gizli servislerin iplerini tuttuğu kuklalar değiliz.
Israrlara rağmen sessizliğini sürdüren Özbey sonunda şunları mırıldanabildi:
- Çatlı'nın bütün söyledikleri doğru... Başka bir şey diyemeyeceğim. Korkuyorum.’’
* * *
Avrupa'nın Çatlı, Çelik veya Çakıcı gibi isimlerden öğrenmek istediği nedir diye düşündünüz mü hiç? Herhalde topraklarında karıştıkları eylemler değil, çünkü zaten o suçlar nedeniyle yargılanıyorlar...
Demek ki Avrupa'nın merakı başka coğrafyadaki irtibatları ve ortaklarıyla ilgili... Çünkü bu tür isimlerin Türk Devleti ve politikacılarıyla yakından ilişkili olduklarının farkındalar.
Şimdi işler karışıyor, çünkü Alaattin Çakıcı yurda dönmek istiyor.
Bakalım izin verecekler mi?
Malum, Çakıcı hapiste, ahbapları iktidarda.
Paylaş