ANKARA CENNET ülkemizin nüfusunun üçte ikisi 35 yaşın altında... O yüzden bırakın 12 Eylül öncesini, askeri darbeyi bile ana kucağında yaşamışlara masal niyetine maval okumak kolay... "12 Eylül öncesine döneriz ha!" diye korkutmak da öyle.
Oysa Türkiye çok istese, hatta ısrarla çabalasa da 12 Eylül öncesine dönemez, dönebilemez.
Soğuk savaş günleri asla yeniden yaşanamaz. Çünkü dünya düzeni izin vermez.
O günlerin dünyasıyla bugünkü... Üstelik Türkiye’nin dünyadaki yeri o kadar farklı ki.
Mesela, 1980 yılında "Yabancı sermayeye hayır" mitingleri düzenlenirken...
ODTÜ’de Coca Cola boykotu sürerken, 1923’ten o yıla kadar ülkeye giren yabancı sermaye miktarı ne kadardı hatırlayan var mı?
Sadece 454 milyon (yazıyla dörtyüzellidört milyon) Amerikan Doları.
Bugünse yılda 20 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye geliyor.
Kısa vadeli sermaye akışı da hesaba katılırsa bu rakam 50 milyar doları buluyor.
Yine 1980’e dönelim... Bugün ayda 20 milyar dolara yakın dış ticaretimiz var.
O tarihte ise yıllık ihracat 2.9 milyar dolar, yıllık ithalat 7.9 milyar dolardı.
Bugünün tepsi gibi dümdüz dünyasında, cıva gibi akıp giden sermaye düzenine, ya da sınır tanımayan mal/hizmet ticaretine alışık genç zihinlerin 1980 öncesini hayal etmesi bile zor... Ama anlatmayı denersek.
O günlerin dünyasını Çin Seddi veya Berlin Duvarı değil, korkular ve nefret ayırıyordu.
Analarınız, babalarınız, teyzeleriniz, dayılarınız korku ve nefret uğruna ölmeye hazırdı.
Nitekim binlerce arkadaşımız, yoldaşımız, ülküdaşımız öldü... Kalan sağları sual edecek olursanız...
"12 Eylül darbesiyle 650 bin kişi gözaltına alındı, 98 bin 404’ü örgüt üyesi olduğu iddiasıyla yargılandı, sadece 21 bin 764’ü örgüt üyeliğinden ceza aldı. 630 bin yurttaş haksız ve hukuksuz biçimde işkence gördü, işini kaybetti, 1 milyon 863 bin kişi fişlendi, 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı." (Kaynak: 78’liler Vakfı)
* * *
Genç arkadaşlar tasavvur etsin diye yardımcı olalım... Gözünüzün önüne tıklım tıklım dolu, insanların neredeyse üst üste yığıldığı Taksim Meydanı’nı getirin... 12 Eylül darbesi, o meydandaki insan sayısı kadarını içeri aldı, işkenceden geçirdi.
İşbu nedenle bu ülkede gençleri 12 Eylül öcüsüyle korkuturlar.
Yaşlılarsa 12 Eylül sabahına dönmekten haklı olarak korkar.
* * *
Ama illa ki numerolojik risklere meraklıysanız, yine de 12 Eylül 1980 öncesini boşverin.
Asıl tehlikelisi 11 Eylül 2001 öncesine dönmektir inanın.
Çünkü 11 Eylül saldırısı, Türkiye’ye iki açıdan yaradı:
1) 15 milyon Müslüman’ın yaşadığı Avrupa Birliği, açık ve yakın tehdidi hatırladı. Modern, demokratik ve laik Türkiye ile yakınlaşarak rol modeli yaratmak istedi. Türkiye rekor hızla AB ile müzakere masasına oturdu.
2) ABD Merkez Bankası, olası mali panikte bankalar batmasın diye piyasayı nakde boğdu. Faizler tarihi dip yaptı. Yabancı sermaye Türkiye gibi daha yüksek faiz ödeyen pazarlara kaydı.
Ama son aylarda bu iki rüzgárın da tersine döndüğünü hisseder gibiyim.
AB’de muhafazakár hükümetler, Türkiye’ye daha fazla engel çıkarır oldu.
Yabancı sermayenin akış yönü aksi istikamete döndü.
Yani laik-dindar kavgası çıkarmak için en kötü zamanı seçtik!