Haftayı Ankara’da geçirdik, defterimize siyaset ve ekonomi kulislerinden 4 not düştük.
Hükümet 3 Ekim’de doğal ömrünü tamamladı
İstanbul iş dünyası AKP’yi, AB ve IMF çapasına tutunduğu için destekledi, yabancı sermaye girişinde patlamayla şirketlerini iki-üç katı fiyata satarak karşılığını fazlasıyla aldı.
Ama 3 Ekim’den sonra hükümette aynı heves kalmadı. Türban yüzünden AB’den soğudu, IMF’yi seçim öncesi başından atmanın yolunu arar hale geldi. Hükümet misyonunu yitirince gündem yaratma/kontrol yeteneğini yitirdi. Başbakan’ın kimsenin anlam veremediği gaflarının sebebi bu!
Yüzde 10 barajı, çaresiz vekil yüzünden düşebilir
Türkiye seçim barajıyla tanışalı neredeyse çeyrek asır oldu. Muhalefette barajdan çekinen parti kapağı Meclis’e atınca yüzde 10’u savunur hale geldi. Neticede baraj, Berlin Duvarı gibi seçmeni böldü. AKP, CHP ve DYP barajın düşürülmesine karşı. Ancak özellikle AKP’de gelecek seçimde listeye giremeyecek, sandıktan çıkamayacak çok sayıda vekil var. Yeni partilerin Meclis’e girmesi bu vekillerin işine geliyor. Gelecek seçimde listede yer alamayız korkusu yaşayan vekiller, Meclis’te yeni siyasi adres yaratmak uğruna barajın düşmesi için oy kullanabilir.
CHP, 2007’de seçimin faturasını şişiriyor
Deniz Baykal 2007 faturasını şişiriyor. Yani Başbakan’a seçim geciktikçe oy kaybının artacağını kanıtlamaya uğraşıyor. CHP’nin hedefi 2006’da genel seçimi yapıp, 2007’de Çankaya seçimini yeni Meclis’e bırakmak. Baykal bana "Önümüzdeki yılın herhangi bir noktasında seçim olacakmış diye kabul ederek çalışma yapacağız. Seçimi zamanında yapmamanın siyasi faturasını hükümete ödettirmek istiyoruz. 2006’da bir seçim olacak diye çalışma yaparak ödettirilebilir" dedi.
Merkez Bankası döviziyle IMF’ye efelik taslanır mı?
Merkez Bankası, 2005 yılında 22 milyar dolar döviz aldı. Ama Türkiye’ye giren döviz miktarı 40 milyar dolara yaklaştı. Devlet Bakanı Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Türkiye benzeri kur rejimi uygulayan ülkelerdeki ortalamaya bakarak, "Merkez Bankası rezervi 70 milyar dolar olabilir" diyor, yani 20 milyar dolar daha alım öneriyor. "Acaba hükümetin hedefi, rezervi güçlendirip erken seçim öncesinde IMF’ye borcu kapatmak ve stand-by’ı bozmak mı?" sorusu kafalara takılıyor. Ama Şener’in yakın çevresine göre, "IMF’yi göndermek şu aşamada sorun yaratır".
AB’yi 28 yılda yakalarız, ama hangi şartla: Türkiye her yıl yüzde 6, yani AB ortalamasının 3 katı büyüyecek. Eğer sürdürülebilir büyüme yakalanırsa şu anda AB’nin üçte biri olan milli gelir, Avrupa’nın yarısına denk hale gelecek, 21 yılda üçte ikisini yakalayacak. Hakikaten AB’ye üyeliği hedefleyen bir hükümet, büyümenin motoru iş dünyasıyla her fırsatta kavga eder mi? Milli gelirin üçte birini üreten lobinin başkanını savcıya ihbar eder mi? Sizce...
AB’yi 28 yılda yakalarız
Büyüme(yüzde)
Kişi başına milli gelir (USD)
Türkiye
6.0
7.700
AB ortalaması
1.5
24.900
Türkiye kaç yıl sonra AB’nin ne kadarı olacak?
Bugün
30 %
12 yıl sonra
50 %
21 yıl sonra
75 %
28 yıl sonra
100 %
(Kaynak: AB ile müzakerelerin el kitabı, Sinan Ülgen)