AB: Ne siyah, ne beyaz, açık gri

AB’nin 17 Aralık Zirvesi’nden çıkacak karar artık pek sır sayılmaz. Asıl merak edilen, bu kararın siyasi ve ekonomik sonuçları. Acaba hükümet yeni/ağır şartları siyaseten sindirmekte zorlanacak mı?

Piyasalar AB coşkusuyla mı, yoksa hayal kırıklığıyla mı açılacak?

Özetle, 17 Aralık’taki iç ve dış algılama, 18 Aralık günü gerçeğe dönüşecek. Çünkü algılama gerçektir! 18 Aralık sabahıyla ilgili iki riskin vadeleri farklı. Kısa vadeli risk piyasada, orta/uzun vadelisi siyasette yatıyor.

*

Önce kısa vadeli riski tarif edelim... Sonra önerimizi aktaralım:

Yılın ilk on ayında geçen yılın neredeyse iki katı sıcak para (5.6 milyar USD) geldi Türkiye’ye. Çünkü diğer gelişmekte olan pazarlara (örneğin Brezilya ve Arjantin’e) göre farklı AB hikáyemiz vardı.

En yüksek yabancı girişi ocak (1.506 milyon USD) ve ekim (1.530 milyon USD) ayında yaşandı. Yani Ankara, Kıbrıs’ta çözüm için atağa kalktığında ve AB Komisyonu raporu açıklandığında.

Yabancılar 2004 yılının ilk on ayında 4.9 milyar tutarında USD Hazine káğıdı aldı. Faizler yüzde 40’lardan yüzde 20’lere geriledi. Döviz girdikçe kur düştü, ithalat ucuzladı. Türk halkı bu sayede ucuz ve bol banka kredisi kullandı, kartla borçlandı. Ev, otomobil, beyaz eşya alabildi.

Peki 20 Aralık Pazartesi sabahı yerli piyasa oyuncuları bardağın boş yarısına takılıp kalırsa, kur ve faiz yükselip borsa çakılırsa...

Yabancılar, Türkleri takip/taklit zorunda kalır. İsmi üstünde sıcak parayı ürkütmeye gelmez, bir gecede kaçar. O yüzden önerimiz basit: Piyasa kendi bacağına ateş etmek istemiyorsa... 17 Aralık günü Türkiye’ye koşullu tarih bile verilse elindekiyle yetinmeli!

AB yolunda orta/uzun vadeli risk, AKP tabanından kaynaklanıyor. Yoksul AKP seçmeni için AB, iş kapısı umudu anlamına geliyor. Serbest dolaşım yoksa, AKP’nin seçim sandığında AB primi toplaması zor. Ama bugünkü Türkiye-AB nüfus denklemi, 20 yıl sonra geçerliliğini yitirebilir:

Avrupa Birliği, 10 yeni ülkenin katılımına rağmen bugünkü 455 milyon kişilik nüfusunu koruyamayacak. Eğer AB coğrafyasındaki kadınlar, önümüzdeki 50 yılda ortalama 2 çocuk doğurmazsa, Polonya yüzde 15, İtalya yüzde 20, Estonya yüzde 50 oranında nüfus kaybına uğrayacak.

Avrupa Birliği’nin yaşlı nüfusuna uzun emeklilik yıllarında maaş ödeyebilmenin formülü belli: Her emekli için üç çalışan şart. Genç nüfus olmazsa ne emeklilik sistemi kalır, ne de meşhur sosyal devlet. O yüzden Avrupa, 2015-2040 arasında yılda 6.1 milyon göçmen davet edecek.

Tahminlere göre Türkiye’den AB’ye 2030 yılına kadarki göç 3 milyon kişiyi aşmayacak (2030). Oysa aynı tarihte her beş Avrupalıdan birisi Müslüman olacak. Kim bilir belki laik Türkiye’nin göçmeni tercih bile edilecek. (Kaynak: Bahadır Kaleağası, TÜSİAD Brüksel Temsilcisi.)

Demek ki serbest dolaşım kavgası bugünün meselesi değil, ertelenebilir.

* * *

AB kararıyla ilgili ihtimal hesaplarında çan eğrisinin iki ucunu unutabiliriz. AB kolunu açmış beklemiyor; ama kapıyı yüzümüze çarpmıyor.

Dolayısıyla algılaması ve politika üretimi zor bir sürece giriyoruz.

Geçen hafta Roma’da uluslararası yatırımcılar, ekonominin patronu Ali Babacan’a AB kararının rengiyle ilgili tahminini sordu. Babacan’ın yanıtı gerçekçi tahmin kadar makul tepkinin de ipucunu verdi:

- AB kararı ne siyah ne de beyaz olacak, açık gri diye tahmin ediyorum.
Yazarın Tüm Yazıları