ABD ve Türkiye arasında temcit pilavı kıvamına gelen pazarlıkta artık son viraj alındı galiba... Meşhur tezkere salı bilemediniz perşembe çıkacak.
Peki ama ya sonrası?
Türkiye'nin 2003 performansı savaşın süresiyle yakından ilgili.
Sıcak çatışma eğer bir-iki haftada geride kalırsa o zaman turizm sezonu tehlikeye girmez, faiz faturası kabarmaz, petrol fiyatı tırmanmaz.
Peşinen söyleyelim, ABD'nin savaş planı Türkiye'nin beklentilerine uygun. Örneğin, Irak'ın savaştan sonra imarı konusunda takvim şimdiden belli. Irak'ta kritik tesislerin yeniden inşa amacıyla müteahhitlere teslimi için öngörülen tarih daha iki üç hafta öncesine kadar 7 Mart idi!
Resmi belgelere göre ABD'nin hesabı 7 Mart'a kadar savaşı bitirip -hatta mayınları bile temizleyip- imar faaliyetine başlamaktı...
Haydi diyelim ki Ankara pazarlığı nedeniyle bu takvim bir veya iki hafta sarktı. ABD ordusunun eğer becerebilirse mart ayı bitmeden, çöl sıcağı bastırmadan sıcak çatışmayı tamamlamayı istediği kesin.
* * *
Mali piyasaları yakından izlemeyenler, savaş kapıda iken neden kur ve faizin gerilediğini merak edebilir. Yanıtı basit: Uzun vadeli ABD kredisi.
Çok kafa karıştırmadan anlatmak gerekirse ABD;
2-3 milyar dolar nakit hibe vermeyi öneriyor, ki muhtemelen savaş nedeniyle artan askeri harcamalarda kullanılacak.
Ayrıca Türkiye yine ABD'den alacağı 3-4 milyar doları teminat gösterip 15-20 milyar dolar uzun vadeli düşük faizli kredi imkánına kavuşacak.
Zaten iç piyasada iyimserlerle-kötümserleri ayıran... ABD-Türkiye pazarlığında müzakerecileri en fazla yoran madde bu dış kredi...
Çünkü sadece iyimser piyasa oyuncuları değil Devlet Bakanı Ali Babacan bile hesaplıyor ki;
Dört yılı ödemesiz 15 yıl vadeli bu dış kredi, borç yönetimini çok rahatlatır. Hazine iç piyasadan borç toplamak zorunda kalmazsa faizler ve hatta kur Irak'ın soba borusunu andıran Scud füzeleri gibi çakılır.
Dedik ya iyimser senaryo...
Peki ya kötümser piyasa oyuncuları ile ABD Hazinesi neden korkuyor?
Yanıtı: Tek kelimeyle AKP'den.
Eğer hükümet dış kaynakla borç servisini rahatlatmak yerine yeni harcamalar icat eder... Yaklaşan yerel seçimlerin korkusuyla, ABD vergi mükellefinin parasıyla seçim ekonomisine yönelirse kıyamet kopar.
Hem ekonomide, hem de siyasette!
İşte bu nedenle ABD yönetimi, hibe ve uzun vadeli krediyi IMF ile ekonomik programın devamı koşuluna bağlamak istiyor.
Başta Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül olmak üzere AKP kadroları bu şarta karşı çıkıyor, parayı serbestçe kullanmayı amaçlıyor.
* * *
Türk ekonomisini her yıl bir mucize kurtaramaz.
IMF yardımı, Irak savaşı... Peki gelecek yıl ne bulacağız?
Ankara'nın muteber borçlu sayılabilmesi, siyasi iktidarlara değil IMF denetim ve desteğiyle sürdürülen ekonomik programa bağlıdır.
O yüzden mali yardım için IMF şartına kesinlikle ‘‘evet’’ demeliyiz.
‘‘ABD istedi’’ diye değil, siyasilerin saçmalama riskinden ötürü!