DÜN piyasanın 3 milyon dolarlık vadeli işlemle yatıştığını söylemek yanlış değilse bile eksiktir. Mühim olan bu 3 milyon doların arkasında yatan uzlaşma ve güven ortamıdır.
* * *
Dün üç ayrı vadede, bir, iki ve üç haftalık işlemlerde üç ayrı satış fiyatı, piyasaları düzenledi. Her satış işleminin hacmi birer milyon dolardı. Yani toplam 3 milyon dolar.
Piyasalarda hákim görüş, bu kotasyonların (fiyatların) kamu kaynaklı olduğuydu. Ne var ki bu iddia doğru olsa bile para otoritesinin kabul ederek elini göstermesi beklenemez.
Dolayısıyla rakamların kökeni yerine mantığıyla ilgilenmeyi yeğledik. Bankacı/yazar Uğur Gürses'in yaptığı ve piyasa oyuncularından teyidini aldığımız hesap biraz teknik, baştan uyaralım.
* * *
Vadeli işlem piyasasına ilk fiyatlar girildiğinde, bankalararası işlemlerde USD satış kuru 1 milyon 360 bin liraydı. Vadeli piyasada...
Bir hafta vadeli USD satış kuru 1 milyon 374 bin,
İki hafta vadeli USD satış kuru 1 milyon 395 bin,
Üç hafta vadeli USD satış kuru 1 milyon 412 bin lira olarak geçti.
Dolayısıyla dün elindeki doları 1 milyon 360 bin liradan satan banka, TL'yi haftalık yüzde 1.03'lük faiz oranıyla çevirirse yeniden dövize döndüğünde zarar etmeyecekti. Bu faizin üstündeki oranlar kár anlamına gelecekti. Merkez Bankası'nın piyasaya sunduğu haftalık faiz oranı bu başa baş noktasının yüzde 0.25 üzerinde seyrettiği için, bankalar için dün döviz satıp bir hafta sonrasına anlaşmaya girmek sadece emin değil aynı zamanda kárlı bir işlemdi. (Aynı kur-faiz hesabı iki ve üç haftalık işlemler için de geçerliydi.)
Özetle döviz piyasasında sadece yukarı doğru dalgalanan kur rejiminde ciddi tamirata gidildi. Belki piyasanın özlemle andığı kur bandı/öngörülebilir kur sistemine geri dönülmedi ama piyasa oyuncularının biraz olsun önünü görmesine müsaade edildi.
Ne var ki tekrar edelim, vadeli piyasanın işlem hacmi sadece 3 milyon dolardı. Demek ki dün kuru gerileten başka etkenleri de dikkate almak zorunluydu.
Piyasa oyuncularına sorduğumuzda şu başlıkları sıraladılar:
1)Merkez Bankası düzenli döviz satışı ihale programının yanı sıra seans sırasında pencere tabir edilen kotasyonlarla varlığını sergiledi. Yani kura küçük satışlarla ama sürekli müdahale edildi.
2) Para otoritesi ile yerli bankalar arasında varılan ‘‘aynı gemideyiz’’ uzlaşması, ikinci gününde de aksamadan işledi. (Bu arada piyasanın faiz indirimi beklentisi sürüyor.)
3) Kemal Derviş'in dün yabancı bankalarla buluşması, Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın bu kuruluşlara denetçi gönderildiğini ima yoluyla açığa vurması, polisiye tedbir bekleyenlerin hoşuna gitti.
4) Gelecek salı günkü 3 aylık (770 trilyon TL) Hazine ihalesi için ekonomi yönetimi ile piyasa oyuncuları arasında yüksek katılım için anlaşmaya varıldığı haberi temkinle karşılansa da moral düzeltti.
* * *
Piyasanın sığlığı, ruh halini de oynak kılıyor. Geçen haftaki ‘‘öldük, battık, bittik’’ havasının yerini işlerin düzeldiği beklentisi alıyor.
Değişen nedir diye bakarsanız, yanıtı ortada: Piyasa çalışıyor.
Demek ki daha yüksek işlem hacmine, yatırımcı sayısına ulaşsa ekonominin damarlarına kan pompalanması da hızlanacak...
Derdin devası, sağlıklı işleyen piyasada yatıyor.
Gevezelikte veya fantezi kusmakta değil.
KARŞI GÖRÜŞ-KATKI
‘‘Yazılarınızın uzun zamanlı seyrine baktığımda Kemal Derviş'ten hiç hoşlanmadığınızı, ama bir türlü de bunu açık ve net biçimde yazamadığınızı görüyorum. Kendisiyle ne alıp veremediğiniz var? Umarım mesele kişisel değildir, zira bir yazar için hiç hoş bir durum olmaz. Sizin Kemal Derviş hakkında yazdıklarınızı okurken, sanki kadı kızında kusur arıyormuşsunuz gibi bir izlenime kapılıyorum.’’
(M. Fatih YEGÜL)
‘‘İşi çok basite indirgeyip aile bazında ele alırsak; Babamız 50 yıldır ne yapmış? Geliri yetersiz olduğu halde, ha babam borçlanıp karısına, çocuklarına para yağdırmış. Onları rahata alıştırıp, çok çalışmaya, üretime, bilgiye, kültüre, çağdaşlığa boş vermeyi göz göre göre teşvik etmiş. Evdekilerin hiçbiri de zahmet edip bu lüksün kaynağına kafa patlamadan, afiyetle har vurup harman savurmuşlar. Sonra para birden kesilmiş. Kendi ayakları üzerinde duracak mantık altyapıları da yok. Geleceği düşünmeye hiç ihtiyaçları olmamış ki. Şimdi herkes sudan çıkmış balık gibi. Ya ne olacaktı? Dua edelim de eve haciz gelmesin.’’