3 Ekim risk haritası

TÜRKİYE’de belki de son 20 yıldır rastlanmamış ölçüde iyimserlik hakim.

Haklı iki gerekçesi var: AB ve IMF çıpası... Peki 3 Ekim yaklaşırken hiç mi risk yok?

İşte size iki aylık risk haritası:

MÜZAKERE TAKVİMİ

Durum
: AB ile müzakereler muhtemelen 3 Ekim’de başlayacak, ancak Fransa’dan ‘Önce Rumları tanıyın’ baskısı artıyor, AB Dışişleri Bakanları Türkiye’nin ek protokol deklarasyonuna karşı çıkabilir.

Risk: Asıl risk azınlık mallarında yatıyor. Bu malların bir bölümü Hazine’ye geçmiş ve satılmış durumda. Yeni sahiplerinden geri alınması mümkün değil. İade yerine tazminat ise kaynak gerektiriyor. AB 3 Ekim’den sonra bu alandaki gelişmeyi yetersiz bulabilir, müzakere zora girer.

TERÖRLE MÜCADELE

Durum:
Genelkurmay, Başbakan’a terör brifinginde kısmi OHAL ilan edilmesi talebinde bulundu, asker-sivil koordinasyonu için Başbakanlığa bağlı terör müsteşarlığı kurulmasını önerdi. Her iki öneri de hükümet tarafından ‘AB sürecini tehlikeye sokar’ gerekçesiyle geri çevrildi.

Risk: Yüksek Askeri Şûra geride kaldı, terfiler belli oldu, askerin eli güçlendi. Görev devir teslim törenleri gövde gösterisine dönüşebilir. Eylül ayında asker, terör yasasında talep ettiği değişiklikleri kamuoyuna duyurmak amacıyla 28 Şubat’ı andıran brifingler verebilir.

IMF ŞARTLARI

Durum:
IMF ile stand-by imzalandı ama daha ilk gözden geçirmede rötar çıktı. Meclis tatilde olduğu için IMF’ye verilen sözlerin yerine getirilmesi ikinci gözden geçirmeye de yetişmeyebilir. Piyasa henüz IMF ile yaşanan gecikme ve gerilimi fiyatlamadı.

Risk: AKP milletvekilleri Meclis tatilinde seçim bölgelerinde işsizlik ve ekonomik durgunluk şikáyeti ile karşılaşıyor. Tatil dönüşü IMF talepleri doğrultusunda oy kullanmakta zorlanabilirler. Hükümet AB’ye güvenerek reform sürecini rölantiye alırsa IMF çıpası yerinden oynar.

Kurun tek ilacı AB mi?

MERKEZ Bankası’na göre YTL son 25 yılın rekorunu kıracak ölçüde değerli. Döviz giriyor, Merkez alıyor ama kur gerilemeye devam ediyor. Acaba tek sebebi AB müzakere iyimserliği mi?

Pek sanmıyoruz. Tabloda Türkiye gibi serbest kur rejimi uygulayan dört ülkenin (Polonya, Çek Cumhuriyeti, Romanya ve Slovakya) AB ile müzakere sürecinde kur hareketi sergileniyor. Kırmızı eğri Çek Cumhuriyeti ve Polonya’daki reel kur artışı ve düşüşünü gösteriyor. Lacivert çizgi ise Romanya ile Slovakya’nın kur hareketlerini... Müzakereye başlangıç düzeyini 100 kabul edersek, dört ila altı yıl süren müzakere döneminde değer kaybı veya değerlenme bir-iki puanı geçmiyor.

Oysa YTL’deki değerlenme bu oranın kat kat üzerinde. Anlaşılan YTL’nin değeri farklı dinamiğin (portföy tercihi, reel faizin yüksekliği, bankaların pozisyonu gibi) eseri.

Demek ki önümüzdeki dönemde kur istikrarı sadece AB ile müzakere performansına bağlı değil! AB sürecini baltalayarak Türkiye’yi krize sokmak senaryosu sanıldığı kadar gerçekçi sayılmaz.
Yazarın Tüm Yazıları