MESELE gerçekten AKP’nin takdim ettiği gibi mi? Ya imam hatiplerde 28 Şubat öncesine dönülmesini kabul edeceğiz... Veya demokrasi düşmanı hatta darbeci sayılacağız, bu kadar basit mi?
Darbeye karşı olmanın tek ve geçerli kanıtı, imam hatip pasosu mudur?
Bu garip denklem sadece Türkiye’yi değil AKP seçmenini bile böler.
Çünkü unutmayın ki 28 Şubat’ın arkasında güçlü bir siyasi koalisyon vardı.
Merkez sağ ve sol partiler, iş dünyasını temsilen TOBB ve TÜSİAD. Sendikalar, üniversite, yüksek yargı, bürokrasi, medya ve Türk Silahlı Kuvvetleri.
AKP, Avrupa Birliği zemininde Türk Silahlı Kuvvetleri’ni güç denklemi dışında bırakmış olabilir ama ya geriye kalanlar?
Hepsiyle teke tek veya topluca kavgaya mı hazırlanıyor?
KRİZ İKTİDARI
Unutmayın ki AKP’yi iktidara taşıyan, geçmiş hükümete kesilen ekonomik kriz faturasıdır. Yerel seçim, halkın öfkesinin henüz dinmediğini gösterdi.
Peşinen söyleyelim, mali piyasalardaki dalgalanmayı sadece imam hatip gerginliğine bağlayacak değiliz.
Ancak bu lüzumsuz tartışmanın Türkiye’yi son iki yıldır havada tutan çifte otopilot rotasından çıkardığı ortadadır:
Asker-siyaset geriliminin topluma yayılması AB yolunu tıkar.
IMF destekli programın devamı için gerekli ince ayarı ikinci plana iter.
Halbuki yabancı piyasalardan gelen öncü şoklar, hükümetin ekonomiye her zamankinden fazla odaklanmasını zorunlu kılıyor. AKP akıntıya karşı kürek çekmeye devam ederse, hem siyasi hem de ekonomi alanında çok zora girecek.
Bu bir temenni değil, tahmindir!
Kurmay hesabı
Genelkurmay Başkanlığı, 28 Şubat sürecinde iç hizmet amaçlı hazırlanan bir broşürde, imam hatip liseleri ve Kuran kursu mezunu sayısının siyasi iktidar belirleme gücüne değindi. Kurmay hesabıyla -ve iki yıllık sapmayla da olsa- 2002 seçim sonucunu tahmin etti:
‘... Halen yürürlükteki durumun ve anlayışın devamı halinde 2000 yılı milletvekili genel seçimlerinde milli görüşçü partilerin, din eğitimli seçmenin etkisiyle toplam oyların yüzde 34’ü ile tek başına iktidara gelerek ülkede dine dayalı devlet düzeni kurabilecek değişikliği yapabilecekleri...’ (26 Nisan 1997)
Kartal kanatlı Çakıcı
Alaattin Çakıcı ile Beşiktaş yönetimi arasındaki pasaport yardımlaşması trafiğine şaşıranlara günaydın demek lazım. Çakıcı’nın Beşiktaş kıdemi bugün yönetimde olan çoğu isimden fazladır. Dilerseniz tam 20 yıl öncesine gidelim:
Tarih 1 Nisan 1984, yer Şan Sineması, Beşiktaş Kongresi. İşadamı Mehmet Üstünkaya ile MİT İstanbul yöneticisi Süleyman Seba başkanlığa aday. Salonda tansiyon çok yüksek. Kulübün resmi iki amigosunun coşturduğu Üstünkaya taraftarları, Seba yanlısı kongre üyelerinin gözünü korkuttu. Salonda dengeyi sağlamak için MİT’e yakın birkaç ülkücü genç çağrıldı.
Acilen salona gelen 40 kadar genç, jilet gibi ütülü pantolonları, koyu renk ceketleri ve disiplinli hareketleri ile amatör rakiplerini kolayca sindirdi. Seba’ya destek kıtasının lideri lacivert elbiseli, açık pembe renk gömlekli gencin alnında yara izi vardı. İşini gayet sakin ve terbiyeli üslupla yaptı, Süleyman Seba’yı kader gününde yalnız bırakmayan kamu görevlilerinin gönlünü kazandı. Evet bildiniz, o gencin ismi Alaattin Çakıcı’ydı.