ANKARAÖNCE Referans Gazetesi’nden yorumsuz aktaralım..."(Cumhurbaşkanı Abdullah Gül) Dünyanın başka yerlerinde ’bize benzeyen örneklerden’ söz ediyor.
Bu örnekleri, ’Sadece İspanya demiyorum, Latin Amerika’da filan’ diye muğlak bıraksa da akıllara ’İspanya tipi bir düzenlemeyi’ getirmiş oluyor."
Cengiz Çandar (Referans, 22 Kasım 2007)
Sonra bu tarihten bir hafta önceki Hürriyet’e göz atalım.
"(Başbakan Recep Tayyip Erdoğan) Terör örgütü silah bırakana kadar mücadele devam edecek. Güvenlik güçlerinin duyarlılığı silah bırakılıncaya, terörist dağdan şehre ininceye kadar sürecek. İspanya, ETA’nın kökünü kazıyamadı. Siyasi hareketle örgüt ters düştü, sonunda siyasallaşma başlayınca örgüt zayıf düştü ve başka sıkıntı yaşandı."
Enis Berberoğlu, (16 Kasım 2007)
* * *
Devletin bir ve üç numarası (iki numara Meclis Başkanı) bir hafta arayla İspanya’dan söz ettiler.
Ama ayrıntıya girmedikleri için verdikleri örnek akıllara sadece ETA ve PKK benzerliğini getirdi.
ETA Bask bölgesinde 1958’den bu yana, PKK Güneydoğu’da 1984’ten itibaren kan döküyor.
Ve sanılanın aksine, iki ülkenin terörle mücadele deneyimi arasındaki paralellik bu kadardan ibaret!
Çünkü Bask milliyetçiliği İspanya’da ETA’ya (veya siyasi kanadı Batasuna’ya) değil çok daha güçlü bir parti olan PNV’ye emanet.
Asırlık Milliyetçi Bask Partisi (PNV) açıkça bağımsız devlet kurmak istiyor ama amacına şiddetsiz ulaşmaya çalışıyor.
Hıristiyan demokrat kimlik taşıyan bu parti, terörle mücadele için (ETA’ya da karşı) devletle işbirliğinden kaçınmıyor.
Neticede Bask bölgesinde yüzde 10 ila 15 arasında değişen düzeyde kemik oya sahip bulunuyor.
Şimdi benzerlikleri bir yana bırakalım, gelelim İspanya ile Türkiye arasındaki kritik farka...
İspanyol mahkemeleri ETA’ya "terörist" diyemeyen Batasuna’yı kapattı ve yasadışı ilan etti...
Buna karşılık Milliyetçi Bask Partisi özgürce örgütleniyor, seçime giriyor, koltuk kazanıyor.
Çünkü İspanya’da "ayrılıkçı düşünce" ifade özgürlüğü çerçevesinde kabul ediliyor, suç sayılmıyor.
Madem Türkiye’yi İspanya örneği üzerinden tartışıyoruz, şu teorik soruya da yanıt arayalım:
Eğer DTP, PKK’nın terör eylemlerini kınasa, örgütle arasına mesafe koysa ve fakat bağımsız Kürt devletini savunsaydı...
Kapatma davasından kurtulabilir miydi? Hiç sanmıyorum.
* * *
AKP’nin Anayasa paketi yılbaşında yani bütçeden sonra Meclis’e sunulacak.
İster misiniz taslakta şiddeti içermeyen her türlü düşüncenin ifadesi serbest bırakılsın.
Kürt milliyetçiliği, ayrılıkçı propaganda ve benzeri tabuların yıkılması önerilsin.
Eğer bu değişiklikler geçerse Türkiye’nin bölüneceğinden korkuyorsanız...
Lütfen bir an düşünür müsünüz, Kürtler hangi iki ülke arasında seçim yapacaklar? Türkiye ile Kuzey Irak’tan hangisini seçecekler...
Dört düşman ülke arasında sıkışmış Irak’ın kuzeyini mi, yoksa AB’ye yürüyen Türkiye’yi mi?
Üstelik yakın tarih bize öğretti ki, daha fazla demokrasi terörün boy attığı bataklığı kurutuyor.
Avrupa Birliği gibi eleştirel bakanlar bile bugünün Türkiye’sinde artık PKK’yı anlamıyor, desteği kesiyor.
* * *
O yüzden diyorum ki, ben 2 vakte kadar 2 paket bekliyorum.
İlk pakette PKK’nın lider kadrosu teslim edilecek, örgüte büyük darbe inecek.
İkinci pakette ise başta 301 olmak üzere yeni özgürlükler yer alacak.
Terörle mücadele ile teröristin imhası birbirine karışmayacak.
Askerin haklı olarak istediği gibi örgüte katılım azalacak.
Belki terör bitmeyecek ama örgüt yalnız kalacak, marjinal hale gelecek.