17 Aralık AB Zirvesi’nin Türkiye kararı, siyasetin yeni sınır çizgisini belirledi. Üstelik bu sınır sadece iktidar ve muhalefet arasında çizilmedi...
İktidar partisi hatta Bakanlar Kurulu saflarında dahi aynı karar, ‘başarı mı, yoksa hezimet mi?’ parantezinde tartışıldı.
Türkiye’nin AB yolculuğu, modernleşme ve küreselleşme projesi. Bu yüzden muhafazakár ve milliyetçi kesimden ve yerel solculardan muhalefet görmesi doğal. Asıl risk, AKP bünyesindeki sancıdır.
Acaba muhalefet filizi müzakere sürecini tehlikeye düşürecek kadar güçlenebilir mi? Açıkçası hiç sanmıyorum.
* * *
AKP’deki muhalefetin sesi ilk kez, Kıbrıs pazarlığında duyuldu:
Başkent kulislerinde 20-30 kadar milletvekilinin ve 5 bakanın ortak deklarasyonla Annan Planı zemininde varılacak anlaşmaya karşı çıkacakları ileri sürüldü. Ancak 24 Nisan referandumu öncesinde beklenen rest, Rumların plana ‘hayır’ diyeceği peşinen belli olunca başka bahara kaldı.
Aynı grup, Brüksel’in dikkatle izlediği DEP davasında Leyla Zana ve arkadaşlarının serbest bırakılmasına tepkisini hemen yansıttı. 10 AKP milletvekilinin imza koyduğu muhtıraya, iddiaya göre, bakanların da desteği vardı. İsyana bizzat Recep Tayyip Erdoğan el koydu, bazı bakanlarla ip koptu.
AKP’li muhalifler açısından üçüncü fırsat, sonbaharda ruhban okulunun açılması tartışmasıyla doğdu. Ancak 17 Aralık sürecinde çok tartışılmasına karşın bu yönde adım atılmadı, itiraza gerekçe kalmadı.
Özetle; 1) AKP bünyesindeki muhalefetin mazisi yeni değil, müzakere sürecine itiraz gündemi de belli. 2) AKP’deki ANAP ve MHP kökenli isimler emanet oylarla birlikte eski partilerine dönebilir. 3) Hatta belki önümüzdeki günlerdeki Bakanlar Kurulu operasyonuyla bu süreç hızlanabilir. 4) Ama zayiat bu kadarla kalırsa AKP’nin AB rotasından sapmasına yol açmaz. 5) Öte yandan zina çatlağı gibi ufak tefek yol kazaları da sürpriz olmaz.
* * *
AKP iktidarı 28 Şubat’ta oluşan oy bloklarının eseridir. Çünkü Türk siyaseti, 28 Şubat’ta AKP ile topyekûn teraziye çıktı. Bir kefede banka hortumları, siyasi kirlenme, medya rezaletleri, diğer kefede AKP ve CHP kaldı.
Seçmene başka alternatif bırakmayınca manzara ortada.
Şimdi aynı hata, AB saflaşmasında tekrarlanıyor gibi geliyor bana. Muhalefet AKP’yi AB yolunda tek başına bırakıyor; Kıbrıs, Kürt ve Ermeni meselesi gibi mayınlara basıp yara almasını, hatta kan kaybıyla küçülerek yok olmasını bekliyor. Ne var ki asgari 10 yıllık süreçte bu hesap kısa vadede sonuç vermeyebilir... AKP’ye muhalefetle AB’ye itiraz asla karışmamalı. Aksi halde AKP, 17 Aralık oy bloklarından kazançlı çıkar.
Gecikmiş teşekkür
Gazeteci iltifatta cimridir, hele yaşayanı övmenin riskine katlanamaz, ardından ağıt yakmayı tercih eder.
Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti’nin kaderi de farklı değil.
2001 krizinin göbeğinde hepimize dalgalı kurun sadece yukarıya değil aşağıya doğru da hareket edebileceğini öğretti, gürültüye gitti.
Merkez Bankası’nı önce bağımsız kıldı, 2005’te FED modeline geçiyor, sadece uzmanları ilgilendi. Ama hepsini geçin...
Türkiye’de enflasyonun tek haneye inmesinin, YTL’ye sorunsuz geçişin başmimarı olması nedeniyle bile teşekkürü çoktan hak etti.