BELKİ siz de aynı hataya düştünüz. 11 Eylül'ü miladını; ,
1) 2002 seçim sonuçlarını altüst etmesi muhtemel davanın Yargıtay'daki duruşma günü sandınız.
2) Veya 12 Eylül darbesinin yıldönümü arifesi olarak andınız.
3) Ama çok azınız 11 Eylül tarihini, ABD'nin Ortadoğu ve mücavir alanını yeni dünya düzenine uydurma sürecinin miladı olarak hatırladınız.
* * *
Berlin Duvarı'nın yıkılmasını dahi 10 yıl süreyle umursamayan Türk kamuoyunun 11 Eylül miladına alışması da zaman alacağa benziyor.
Zaten yüzde 34 oyla toplumun aynası sıfatına hak kazanan AKP iktidarı da Irak krizini/savaşını/işgalini yeni dünya düzeni tablosunun parçası olarak algılamakta zorlanıyor. Çoğu kez ağaçlara takılıp ormanı unutuyor.
Örneğin‘‘ABD askeri gibi işgalci olmayacağız, bizi Iraklı isteyecek’’ söylemiyle Dışişleri Bakanlığı'na aşiret reisi davet edip, muhatap sayıyor.
Ama aynı aşiret heyeti Ankara'dan memleketi Kerkük'e döndüğünde Boru Hattı'na sabotaj iddiasıyla ABD askerleri tarafından gözaltına alınıyor.
Yani Türk askerine ev sahibi, Türkmene yardımcı olacağını sandığımız aşiret Türkiye'nin petrol atardamarını kesmekle suçlanıyor.
Irak kaosunda müttefik-düşman tarifinin güçlüğü ortada... Ama yine de aynı mantığın açtığı derin yol izini takip zorunda kalıyorsak;
Irak'taki ana müttefikler ABD ve Sünni Araplar.
Irak'taki açık düşman PKK/KADEK.
Potansiyel düşman Kuzey Iraklı Kürt liderler.
Saflar böyle seçilince, Türk askerinin Irak'a gidişi;
ABD'nin Kandil Dağı'ndaki PKK/KADEK'i temizlik harekátına başlaması ya da en azından TSK'ya operasyon izni/yardımı vermesi,
Kuzey Iraklı Kürt liderler ile Geçici Hükümet Konseyi'nin Kürt bakanlarının -özellikle Zebari'nin- çenesini tutması, Türkiye'yi tahrikten kaçınması şartlarına bağlanıyor.
8.5 milyar dolarlık kredi ödülünü de unutmamak gerekiyor tabii ki...
Türkiye Irak'a 10 bin asker yollayarak, Kürt sorununu çözüyor, Kuzey Irak'taki yapıyı terbiye ediyor, üstüne de para kazanıyor!
Mucizeye inanalım mı?
Sanki PKK Kandil'den başka yerde yaşamıyormuş gibi... Sanki 8.5 milyar dolar dibi delik havuzu dolduracak muslukmuş gibi...
* * *
Türkiye Irak'a asker yollayacaksa bu tür süfli pazarlık nedeniyle/sonucunda olmamalı. Türk askerini Irak'a sevk eden siyasi iradenin ufku, harita yerine rejim değişikliği önceliğini fark edecek kadar geniş olmalı. Aynı siyasi irade Ortadoğu'daki değişimin Irak'la sınırlı kalmayacağını görmeli, şimdiden hazırlanmalı...
Diyebilirsiniz ki: ‘‘Ne fark eder, asker gitsin (veya gitmesin) yeter.’’
Oysa müziği duymadan dans eden balerin misali sadece mecbur kaldığı kararları alarak günü kurtarmaya çalışan geçmiş hükümetin sonu ortada.
IMF programını ite-kaka yürüten, AB yasalarını gönülsüzce çıkartan Bülent Ecevit hükümetini parlamentoda sandalye eksiği değil, küresel rüzgárın yönünü anlayacak vizyon yoksunluğu devirdi.
11 Eylül'ü kavrama güçlüğü çeken AKP iktidarının ilk yol kazası yine aynı tarihteki Yargıtay duruşmasında yaşanırsa... Bilin ki, ne tarihin, ne de talihin cilvesidir. Sadece kaçınılmaz sonun ilk adımıdır.