10 Eylül sabahı Mumcu

ANKARA
2001 yılının 11 Eylül sabahı Erkan Mumcu ile üç yakın arkadaşı, Ankara’dan kalkan bir uçakla fazla dikkati çekmeden Almanya’ya hareket etti.

Gezinin görünür nedeni Leverkusen ile Fenerbahçe arasında oynanacak Şampiyonlar Ligi maçıydı.

Ama dörtlünün asıl gündemi farklıydı. Türkiye eylül ortasındaki IMF toplantısına kilitlenmişti. Fon’dan para gelmezse sadece ekonomi değil siyaset de karaya oturacaktı. Ne var ki akşam saatlerinde Almanya’ya indiklerinde sadece farklı bir ülkeye değil, dengeleri tamamen yerinden oynamış bir dünyaya ayak bastıklarını fark ettiler.

11 Eylül saldırılarını TV’den izleyen Erkan Mumcu kararını hemen verdi:

- Arkadaşlar dünya değişti. Dönüyoruz. Bir gün anılarımı yazarsam, bugün için bölüm başlığını herhalde, "Ben, arkadaşlarım ve Usame" diye koyarım. Mumcu’nun şakayla karışık bu tespiti, aslında kendisi için kaçan siyasi fırsatın ifadesiydi.

Ama Mumcu için kaçan tren Türkiye’ye sayısız nimet taşıdı.

Türkiye’ye para musluklarını kısmaya hazırlanan IMF, toplantıyı önce erteledi, ardından ekim ayı başında ekonomiyi kurtaracak mali paketi onayladı.

Erkan Mumcu yeni süreçte politik hedefini küçülttü, AKP’ye girdi.

Ardından dayanamadı, 2004 yılında istifa ederek Anavatan’ın başına geçti.

Mumcu şu günlerde yeniden "10 Eylül" miladına dönüldüğüne inanıyor.

Çünkü Türkiye’nin, Ortadoğu’nun yeniden yapılanması vesilesiyle değişeceğini ve dönüşeceğini hesaplıyor. Türkiye’nin Batı’yla işbirliği içinde İran’a karşı oluşacak cephenin koordinatörü ve hatta komutanlığına oynayacağının bilincinde. Ancak bu değişim ve dönüşümün yönetimi kolay değil. Siyasi liderlik sıkça iç ve dış kamuoyu baskıları arasında sıkışacak. Erkan Mumcu’ya göre bu işin üstesinden ancak aydınlanma değerlerini de en az ulusal kimliği kadar sindirebilmiş bir siyasetçi gelebilir. Yani kendisini tarif ediyor.

Hatta siyasetteki yerel ve küresel koordinatını tarif edecek unvanı da bulmuş:

- Değişim moderatörü.

Erkan Mumcu yeni 11 Eylül koşullarında başarılı olacak mı, zaman gösterecek.

Ancak hakkını teslim edelim: Siyasetin zemini artık statükodan değişim yönetimine kaydı.

Paşam o da sizin göreviniz

"HERKES
kendisine layık olan Genelkurmay Başkanı’nı özler..."

Orgeneral Hilmi Özkök’ün bu cümlesi, devlete hizmetinin yeterince takdir edilmediğine inanan bir kamu görevlisinin burukluğunu yansıtıyor. Ama kusura bakılmasın, bu ifade kurumsal yönetim açısından hiçbir anlam taşımıyor.

Çünkü ister Erman Toroğlu, isterse bir başkası gönlündeki Genelkurmay Başkanı’nı özleyebilir.

Hatta kimisi sertinden, kimisi mutedilinden hoşlanabilir... Amma ve lakin bir sonraki Genelkurmay Başkanı’nın da -tıpkı kendisi gibi- sivil otoriteye saygılı, AB standardına uygun evsafta olması görevi de bizzat Özkök Paşa’ya aittir. Çünkü Hilmi Özkök, farklı bir Genelkurmay Başkanı profili çizerken, geleceğe çıta koyarken lütufta bulunmadı, sadece işinin gereğini yaptı. Şimdi de "benden sonra tufan, layığınızı bulun" diyemez. Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı koltuğu herhalde Hilmi Özkök ile Erman Hoca’nın kişisel tercihlerine ve/veya küskünlüklerine göre şekillenemez, öyle değil mi?
Yazarın Tüm Yazıları