Değerlerini bilelim

GEÇEN hafta Antalya Belek’teki Attaleia Tatil Köyü’nün doğa ile içiçe olan 16 kortluk tenis tesisine gittim. Tesislerin sahibi gençliğinde futbol oynayan ve Beşiktaş’ta asbaşkanlık yapan ve aynı zamanda inşaat mühendisi Faik Akdil.

Akdil ile görüştüğümde kendisi tenis ile ilgili olan hedeflerini şöyle yorumladı: "Amacım, bu tesislerde çok uluslu tenis kampları ve turnuvalar organize etmek. Sadece yabancılara hizmet vermeyeceğiz. Genç Türk tenisçileri de eğitim alabilecek."

Akdil, iki haftalık ve her biri 25’er bin dolarlık uluslararası bayanlar tenis turnuvasının sponsorluğunu üstlenerek bu etkinlikleri kendi tesislerine aldı. Bu günlerde ikincisi oynanıyor. Turnuvalara neredeyse bütün kızlarımızın katılması güzel. Attaleia’nın kortları Türk kızlarımıza uğurlu geldi. Pemra Özgen, dünya sıralamasında 118. olan fikstürün birinci seri başı İsveçli Sofia Arvidsson karşısında ilk turda aldığı galibiyetin motivasyonuyla yarı finale çıktı. İpek Şenoğlu da çiftlerde Alman partneri Korina Perkovic ile şampiyonluğa uzandı.

Büyük fark var

Diğer taraftan dünya senior (veteran) ferdi ve takım müsabakaları Alibey Tatil Köyü’nün Manavgat ve Belek’teki tesislerinde oynandı. Bizim veteranlar 35 yaş ve üstü yabancı tenisçilerin oyun seviyelerine adeta hayran kaldılar. Bu konudaki en ilginç yorum ise defalarca Performans Türkiye Şampiyonu, yıllarca Türkiye adına Davis Cup’ta oynayan ve şimdi de veteranlarımız arasında en güçlü oyunculardan olan Yavuz Erkangil’den geldi: "Ben tenis oynadığımı sanıyordum. Ancak bu Dünya Şampiyonası’ndan sonra bizlerin sadece tenisi spor olarak yaptığımızı, onların ise gerçekten tenis oynadığını anladım."

TENiS TARiHiMiZ

KONU veteranlardan açılmışken; yaş grupları milli takım müsabakalarında her yaş kategorisinin Dünyaca ünlü eski tenisçilerin isimleri ile adlandırılması gözüme çarptı. Örneğin; 50 yaş üstü erkekler Fred Perry Cup, 45 yaş üstü bayanlar Margeret Court Cup... Zaten dikkat ederseniz, genelde her ülke vefat etmiş veya hayatta olan eski şampiyonlarını bir şekilde onurlandırıyor. Efsane tenisçilerin isimleri turnuvalara veya kortlara veriliyor. Ya da büyük turnuvaların kupa törenine davet ediliyorlar.

Avusturalya Open’ı izlerken, televizyon ekranlarında defalarca efsane tenisçi Rod Laver’ı görüyoruz. Yorumcu da kamuoyuna o kişinin kim olduğunu hatırlatıyor. Fransa Açık’ın gerçek ismi olan ’Roland Garros’u zamanında tenis oynamış bir pilottan almaktadır. Diğer bir çarpıcı örnek ise AIDS’ten ölen Amerikali siyahi Wimbledon şampiyonu Arthur Ashe isminin US Open’daki merkez kortuna verilmesidir. Bunun gibi bir çok emsal var...

Biz ise tenis tarihimizin çok iyi bilmiyoruz ve sahiplenmiyoruz. Bizdeki örnekler çok az... Bunlardan biri tenis federasyonu ve Ankara Tenis Kulübü eski başkanlarından merhum Yıldırak Daş adına olan tesisler veya efsane TED Başkanı Cevanşir adına bir gençler turnuvası... Konuyu şuraya getirmek istiyorum; bugün Fehmi Kızıl, Şirinyan, Nazmi Bari, Ziya Kıpkızılörenli, Engin Balaş, Sevim Barulay, Necvet Demir, Remzi Aydın gibi bir çok ulusal ve uluslararası alanda başarılı Türkiye eski şampiyonlarımız var. Bakın başta federasyon olmak üzere hepimizin görevi Türk tenis tarihini şimdiki neslimize öğretmek. Geçmişin başarılı sporcularını onurlandırmak, her zaman toplumun hatırlayacağı şekilde değerlendirmek genç kuşaklar için önemli bir motivasyon kaynağıdır. "Ben de onlar gibi unutulmaz olmalıyım" tutkusu yeni şampiyonların yetişmesi için başlıca nedenlerden biridir.

NOT: Davis Kupası’nın ilk gününde Milli Takımımız, San Marino’yu 3-0 yendi. Ev sahibi Mısır’a 2-1 yenildi. Grubun diğer takımı ise İzlanda. Davis Cup ile ilgili haber ve yorumları ayrıca bu köşede sizlere aktaracağım.

Yazarın Tüm Yazıları