2006 tenis yılını geride bıraktık. Olumlu ve olumsuz yönleriyle genel bir değerlendirme yaptığımızda ortaya özetle şöyle bir tablo çıkıyor.
Olumlu yönler: Türk Tenisi, bir çok uluslararası faaliyetleri organize edebiliyor.
TED-OPEN, İstanbul Cup, Dünya Veteran Şampiyonaları ve diğer etkinlikler artık uluslararası tenis kurumlarınca beğeniliyor ve takdir ediliyor. Ülkemizde yapılan uluslararası hakem seminerleri, antrenör kursları sayesinde güncel bilgilere de sahip olabiliyoruz.
Diğer taraftan tenisçilerimizin yurtdışında turnuva oynama cesaretleri de arttı. Federasyonumuz da, bu başarılı sporcularımızı örneğin bedava uçak biletleri sağlayarak destekliyor.
Federasyon üyelerinden Ayda Uluç’un, Gençlerden sorumlu Avrupa Tenis Birliği Yönetim Kurulu üyeliğine ve Mete Yaylalı’nın Uluslararası Tenis Federasyonu (ITF) Senior = Veteran Yönetim Kurulu Üyeliğine getirilmesi, Türk Tenisi için önemli adımlar. Gördüğümüz gibi organizasyon yönünden ortaya başarılı bir tablo çıkıyor.
15 kişiyle olmaz
Diğer taraftan sayısı 15 kişiyi geçmeyen performans grubu, uluslararası turnuvalara katılarak profesyonel tenisçi olma çabalarını sürdürüyor.
Olumsuz tablo ise burada başlıyor. Bu sayı çok az. Sayı az olduğu için gençlerin taşıdığı yük ve sorumluluk göründüğünden daha büyük. Çünkü tüm tenis camiası bu sporcuların alacağı sonuçları sabırsızlıkla bekliyor. Kaybettikleri zaman, genelde haksız eleştirilere maruz kalıyorlar. Herşey başarıya odaklanmış.
Bakın bugün Türkiye’de ilkokul çağında olan 10 milyona yakın çocuk var. Bizim toplam lisanslı tenisçi sayımız ise 3 bini geçmez. 8-12 yaş grubunda ise taş çatlasa bin kişiyi bulur. Üstelik tenis artık zengin sporu sayılmıyor. Tenis bugün bir çok yerleşim alanında ve en önemlisi belediye tesislerinde bile oynanıyor.
Süper Ligi aratmıyor
Uluslararası arenada mücadele eden 15 kişilik tenisçi sayısının arttırılması federe tenis kulüplerinin altyapı çalışmalarına verecekleri öneme bağlıdır. Ne yazık ki bir çok tenis kulübü oyuncu yetiştirme faaliyetlerinden günden güne kopuyor.
Hatta bazı kulüplerin performans tenisiyle uzaktan ve yakından alakaları bile yok. Genelde göstermelik tenis okullarında deneyimsiz antrenörlerin çalıştırılması kaliteli tenisçi sayımızı da olumsuz etkileniyor. Türkiye Kulüpler arası ligine katılan takımların neredeyse yarısından fazlası, kısa vadeli transferlerle veya tenisimize hiç bir yararı olmayan yabancı sporcularla mücadele ettiler. Kısaca tenisimiz, futboldaki Süper Ligimizi hiç aratmıyor.
Bugünkü tenisimizi "görüntü var ses yok" şeklinde değerlendirebiliriz. Görüntü, yani organizasyon kaliteli. Ancak ses, yani tenisçi sayısını muhakkak arttırmamız gerekir. Bu görev de Tenis Federasyonu’nun sorumluluğunda.
Tüm tenis camiasının yeni yılını ve bayramını en içten dileklerimle kutlarım.