Paylaş
Türkiye’nin de yer aldığı Federasyon Kupası Avrupa-Afrika 2. Küme karşılaşmaları geçen hafta Antalya Belek’teki Attaleia Shine Otel’de yapıldı. Çağla Büyükakçay, Pemra Özgen, İpek Şenoğlu ve Melis Sezer’den kurulu ulusal takımımızdan son derece ümitliydik. Zira, tek tek isimlerin dünya klasmanındaki yerlerine baktığımızda bu kadro son yılların en güçlü ulusal milli takımını oluşturuyordu. Ne var ki, organizasyonda yapılan hatalar yüzünden, bırakın kümede kalmayı, en dibe düştük. Acı ama gerçek Türkiye gelecek yıl Federasyon Kupası’nın en alt kademesi olan Avrupa-Afrika 3. Kümesi’nde mücadele edecek.
Güney Afrika ve Gürcistan ile aynı grupta yer alan ulusal takımımız, iki rakibine de yenildi. Gürcistan karşısında zaten fazla şansı olmayan ve nitekim 3 maçı da kaybeden tenisçilerimizin, 2. Küme’de kalabilmeleri için, kendileriyle aynı seviyede olan Güney Afrika’yı mağlup etmesi gerekiyordu. Fakat Güney Afrika karşısında 3 maçtan sadece 1’ini alabildiler.
Ev sahibi avantajını kullanamadık
Ev sahipliği yaptığımız ve güçlü bir kadroyla mücadele ettiğimiz böyle önemli bir turnuvada başarısız olmak doğal olarak hepimizi üzdü. Ve ister istemez aklımıza şöyle bir soru geldi:
"Biz bu organizasyonda ev sahibi olma avantajımızı gerçekten iyi kullanabildik mi?"
Cevabı hemen söyleyelim: Hayır. Çünkü bu turnuva büyük şehirlerimizde veya herhangi bir tenis kulübünde değil bir tatil köyünde yapıldı. Yani, seyirci desteği neredeyse sıfırdı. Ancak, otel müşterilerinin, top toplayıcıların, hakemlerin ve birkaç Tenis Federasyonu yöneticisinin izleyebildiği bu milli karşılaşmada sporcularımız, çok ihtiyaç duydukları seyirci desteğinden yoksun kaldılar.
Bu organizasyonla ilgili dikkatimizi çeken diğer olay, antrenör seçimi idi. Ulusal takımımızın antrenörlüğünü yapan Bora Gerçeker, performans tenisçiliği sırasında ulusal takım düzeyine kadar çıkan son derece düzgün bir kişiliğe sahip. Fakat Gerçeker henüz 28 yaşında ve antrenörlük kariyerinin başında. Bu turnuvada Gerçeker’in yanında en azından tecrübeli bir antrenör olması gerekirdi.
Peki, sözünü ettiğimiz konuların önlemini alsaydık, başarılı olabilir miydik? Böyle bir şeyi söylemek tabii ki mümkün değil ancak en azından doğruları yapmış olmanın verdiği gönül rahatlığı içinde olurduk...
Paylaş