Tofaş’ın CEO’luğuna aynı zamanda Fiat’ın İş Geliştirme Başkanı olan Alfredo Altavilla’nın gelmesiyle birlikte taşlar bir bir yerinden oynamaya, yönetimde çeşitli değişiklikler yaşanmaya başladı.
Yeniden yapılanma da önce Kurumsal İletişim Müdürü Çınar Noyan görevinden ayrıldı. Ardından büyük bir süprizle Renault’dan Tofaş’a transfer edilen Müfit Ataseven’in ayrılık haberi geldi. Tüm bu ayrılıklar yaşanırken, Tofaş’ın İtalyan Pazarlama ve Ürün Direktörü Marco Napodano ise Fiat Auto’nun deniz aşırı ülkeler ürün geliştirme direktörü oldu. Yani Türkler ayrılırken, Tofaş’ın İtalyan bir yöneticisi terfi etmiş oldu. Tofaş’a yakın kaynaklar, Altavilla’nın göreve gelir gelmez şirkette bir çok şeyi değiştirdiğini, bir çok yöneticinin ders çalışır gibi yoğun bir tempo içine girdiğini, buna ayak uyduramayanın ise ayrıldığını belirtiyorlar.
BİRÇOK PROJE DEVREYE GİRDİ
Sonuçta bu yoğun temponun ve yeni yönetim anlayışının getirileri de hızla toplanmaya başladı. Altavilla dönemine kadar düşük kapasiteyle çalışan Tofaş fabrikası, biranda yepyeni projelerle yoğun bir üretim temposuna girdi. Tofaş’ın özellikle Fiat ve PSA Grubu’nun ’Minicargo’ projesinin üretimini üstlenmesi hem Türkiye hem de Tofaş adına önemli bir gelişmeydi. Ardından D200 isimli Grande Punto platformunda üretilecek yeni model projesi çıktı. Daha bu iki proje gündemdeyken, Renault’un ucuz Logan projesine karşı, Türkiye’de ucuz Albea projesi gündeme geldi. Bunların bu kadar hızlı bir şekilde hayata sokulmasında Fiat yönetiminde sözü geçen Altavilla’nın kuşkusuz etkisi çok büyüktü. Bugün baktığımızda Tofaş fabrikası 550 milyon dolarlık bir yatırımla yılda 350 bin adet üretim yapacak bir noktaya koşuyor. Sonuçta Altavilla, kuş serisinin ardından uykuya dalan bir devi kısa zamanda uyandırmış oldu. Tabii ki Tofaş’ın iç yapısındaki gelişmeleri net olarak bilemeyiz ama dışarıdan gözüken, Altavilla’yla birlikte farklı bir yönetim şekline kavuşan Tofaş’ta herşeyin yolunda gittiği. Zaten Tofaş Fiat Grubu kadar Koç Grubu’ndan da tam destek aldığı söyleniyor.
İÇ PAZARIN İLACI
Tofaş’ta üretim ve yatırım açısından her şey yolunda giderken, son yıllarda iç pazar satışlarındaki gerilemeye ise bu yılın başında piyasaya sundukları Grande Punto ilaç gibi geldi. Kısa sürede gerek fiyatı gerekse tasarımı ile Avrupa’da olduğu gibi Türkiye’de de büyük beğeni toplayan Grande Punto, 3-4 ay gibi bir sürede 4 bin adetlik bir satışın üzerine çıktı.
Fiat Auto Denizaşırı Ülkeler Ürün Geliştirme Direktörlüğüne getirilen Marco Napodano’yla geçtiğimiz hafta havalimanında karşılaştık. Napodano, kendilerinin bile Grande Punto satışlarına inanamadıklarını belirterek, "Kısa zamanda hem de aynı segmentte güçlü rakiplerimizin olmasına rağmen elde ettiğimiz başarı inanılmaz. Bizi esas sevindiren, tüketiciler önce Fiat bayisine geliyorlar ve aracı gördükten sonra rakip firmaların bayilerine gidiyorlar. Hepsini tek tek inceledikten sonra yeniden bize gelip Grande Punto’yu alıyorlar" dedi. Napodano, bu durumun sadece fiyata bakılarak Grande Punto alınmadığının ortaya konulması adına önemli olduğunu söylüyor.
Evet, Grande Punto ile iç pazarda da iyi bir grafik yakalayan Tofaş, uzun zamandır pazar payı olarak gerilerde olduğu Türkiye’de şimdi üçüncü sıraya oturmuş durumda. Grande Punto ise kendi sınıfının lideri durumunda.
Türk otomotivinde kadın iletişim gücü
Halkla ilişkilerin öneminden bahsetmişken Türkiye’de bu sektörün kadınların elinde olduğunu da söylemekte fayda var. Bugün otomotiv firmalarının neredeyse yüzde 90’ının kurumsal iletişimi kadınlardan soruluyor. Otomotivde erkek iletişimcinin sayısı 5’i bile bulmuyor. Az olan erkeklerin yanında da mutlaka bir kadın yardımcı var. Otomotivin erkeklerin hakimiyetindeki bir sektör olduğu düşünülür. Sonuçta kadınlar Türk otomotiv sektörünün üretim ve satış ayağında çok fazla değiller ama iletişimin belkemiğini oluşturuyorlar. Altavilla: Kár ettiğimizi ilk çeyrekte göreceksiniz
Geçtiğimiz hafta otomotiv sektöründe yaşanan kár marjı tartışmalarından bahsetmiş, Altavilla’nın bu konudaki açıklamalarına yer vermiştim. Daha doğrusu nasıl kár márjından kısa sürede vazgeçtiğini yazmıştım. Bu yazı üzerine Altavilla’dan dolaylı yoldan cevap geldi: "Bizim kár marjından vazgeçmediğimizi, 2006’nın ilk çeyrek bilançolarında göreceksiniz."
Kuşkusuz bu kadar yoğun talep gören bir aracın kár etmemesi düşünülemez. Kár marjı az bile olsa volume yüksek olduğu için elde edilen toplam kar yüksektir. Ama benim geçtiğimiz hafta yazımda söylemek istediğim, Tofaş’ın kar edip etmeyeceği değil, sektörün bugünlerde böyle bir sıkıntısı olduğuna ilişkindi.
Tofaş’ta iletişim 10 yılda 5 kez değişti
Yazının en başında Tofaş’ın Kurumsal İletişim Direktörü Çınar Noyan’ın ayrıldığını belirtmiştim. Noyan’ın yeri yaklaşık 4 aydan beri boştu, daha doğrusu bu görevi bu süre içinde Menent Beyhan üstlenmişti.
Geçtiğimiz hafta Tofaş’ın açıkladığı yeni organizasyon yapısı ile bu göreve getirilen kişiler de belli oldu. Tofaş’ta Altavilla, grup direktörlüğünü kaldırıp, CEO’ya bağlı direktörlük sayısını 13’e çıkartırken, kurumsal iletişim bölümü de dış ilişkiler direktörlüğüne bağladı.
Dış İlişkiler Direktörlüğüne de Emre Akın Sait isimli bir kişi getirildi. Otomotiv basının yakından tanımadığı Sait’e hukuk, kurumsal iletişim ve borsa bağlanmış. Kurumsal İletişimin yani Çınar Noyan’ın pozisyonuna ise yine çok yakından tanımadığımız BP’den Banu Arman transfer edilmiş. Yani artık biz otomotiv basını Tofaş ve Fiat’ta Emre Akın Sait ve Banu Arman ile çalışacağız. Tüm otomotiv basınının yakından tanıdığı Menent Beyhan ise Alfa Romeo’nun reklam bölümüne geçmiş. İLETİŞİMİN ÖNEMİ
Bunları yazmamın sebebi Türkiye’de otomotiv firmalarının yaklaşık 10 yıl önce farkettikleri bugünkü adıyla kurumsal iletişim olan halkla ilişkiler departmanının önemini anlatmak. Halkla ilişkiler bugün otomotiv firmalarının tüketiciye ulaşmak ve ürün pazarlayabilmek için en önemli birimlerinden biri. Siz iletişimde ne kadar başarılıysanız, ürünlerinizi ve yeniliklerinizi o denli iyi anlatır, ulaşmak istediğiniz noktaya gelirsiniz.
Türkiye’de halkla ilişkilerin önemini Türkiye’de ilk farkeden şirket Renault’dur. Rahmetli Erol Dallı yönetiminde Renault’un bünyesinde kurulan ilk halkla ilişkiler departmanını, sırasıyla Tofaş ve diğer otomotiv şirketleri takip etti. Hatta Tofaş, kurduğu departman için Erol Dallı’yı transfer etti.
Bugün en çok halkla ilişkiler müdürü değiştiren otomotiv şirketi olarak ise karşımıza Tofaş çıkıyor. Ben Erol Dallı döneminin sonunu yakalamama rağmen son 10 yılda Tofaş’ın 5’inci kez halkla ilişkiler müdürü atamış olduğunu bizzat tanık oldum. Umarım bu son atama uzun soluklu olur ve Tofaş iyi bir iletişim kurar. Bu vesileyle hem Emre Akın Sait’e hem de Banu Arman’a yeni görevlerinde başarılar diliyorum.