Türkiye’de yönetimin yabancı olması satışları düşürüyor mu
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
2007 verilerine bakarken, en fazla otomobil satan ilk 10 markadaki değişimler dikkatimi çekti. Yıl içinde de benzer bir tabloyu ortaya koyduğum için 2007’i bu açıdan değerlendirmek istedim.
Renault, düşen pazarda satışlarını 514 adet artırarak, pazar payını 15.9’dan 16.8’e çıkartmış. Satışlarında büyük bir artış olmamasına rağmen bu sonuçla 10’uncu kez üstü üste biricilik tahtını kimseye bırakmamış. İkinciyle arasında 25 bin adet fark olduğu düşünülürse, liderliği zor bırakacak gibi gözüküyor. 2007’de ikincilik koltuğunu ise uzun bir süre aradan sonra Fiat ele geçirdi. Fiat, satışlarını 3 bin 774 adet artırarak toplam binek pazarında yüzde 10.2’lik payla ikinci sıraya yerleşti. Bunda Fiat’ın Türkiye’de ürettiği Linea modelinin katkısı büyük. Tabi Fiat’ın bu ikinciliği birazda Ford’dan kaynaklanıyor. Çünkü Ford’un 2006 yılına göre otomobil satışları tam 5 bin 415 adet gerilemiş. Böyle olunca, ikinciliği Fiat’a bırakan Ford’un pazar payı ise yüzde 1’lik kayıpla 9.2’ye düştü. Bu da Ford’u binekte 3’üncü sıraya indirdi. Her ne kadar Ford, ticarinin gücüyle toplamda Türkiye’nin en çok satan markası olsa da, binekteki kayıp bence dikkate alınmalı.
En çok satan 10 marka sıralamasını 2006’ya göre değiştiren marka ise Hyundai olmuş. Hyundai 2007 yılının en çok kayıp yaşayan markası. Modellerinin çoğunun yeni olması ve 2007’de piyasaya yeni modeller sunmasına rağmen Koreli markanın satışları 2007 yılında tam 7 bin 690 adet düşmüş. Hyundai, toplamda 26 bin 330 adetle 2006 yılındaki 3’üncülükten geçtiğimiz yıl 7’inciliğe kadar geriledi. Pazar payı, yüzde 9.1’den 7.4’e geriledi. Yönetimi Koreye geçen Hyundai Assan’ın 2008 yılında bence çok hızlı ve acil önlemler alması gerekiyor.
Hyundai’nin bu düşüşü 2007 yılını 2006’ya benzer seviyelerde kapatan Toyota, Opel, ve Volkswagen’in sırasını otomatik olarak 1 basamak artırdı. Toyota 5’incilikten 4’üncülüğe, Opel 6’ıncılıktan 5’inciliğe, Volkswagen ise 7’incilikten 6’ıncılığa yükseldi. İlk 10’da sıralaması değişmeyen ancak toplam pazarda, Fiat’tan sonra en fazla satış artışı yaşayan marka ise Honda oldu. Honda 2007 yılında, satışlarını 2006’ya göre tam 3 bin 211 adet artırarak, pazar payının 5.1’ten 6.2’ye yükselmesini sağladı. Honda, bu artışa 2008’de de devam etmesi halinde 8’incilikten üst sıralara yükseleceği kesin. İlk 10’da Hyundai ve Ford’un ardından en büyük düşüşü ise Fransız Peugeot yaşadı. 2007 yılında satışları tam 3 bin 211 adet düşen Peugeot, her ne kadar sıralamadaki 9’unculuğunu korusada pazar payı, 4.7’den 3.8’e geriledi. Satışları en fazla düşen 3 markanın başında yabancı yöneticilerin olması belki tesadüf gibi gözüküyor ama bana biraz düşündürücü geldi. Çünkü toplam otomobil pazarı 2006’ya göre toplam 15 bin 754 adet gerilerken bu 3 markanın kaybı ise 16 bin 235 adet olmuş.
En çok otomobil satan 10 marka
Marka AdetPazar payı (%)
1-Renault59.92116.8
2-Fiat36.51610.2
3-Ford32.7569.2
4-Toyota29.5858.3
5-Opel27.7617.8
6-Volkswagen26.7397.5
7-Hyundai26.3307.4
8-Honda22.1026.2
9-Peugeot13.4173.8
10-Kia10.3192.9
Chevrolet’e 2008’de EVLİLİK dopingi
Chevrolet’in satış ve pazarlama müdürü Murat Aydın, otomotiv sektörünün renkli simalarından biri. Geçtiğimiz günlerde Murat Aydın’ı Chevrolet’in 2008 hedeflerini sormak için aradığımda 2007 yılı sonunda evlendiğini öğrendim. Kendisine öncelikli olarak eşiyle birlikte mutluluklar dilerim. Aydın bu mutlu haberi verdikten sonra hedeflerinden bahsetmeye başladı. 2007 yılında 5 bin araç satttıklarını söyleyen Aydın, 2008’de ise bu rakamı 6 bin 750 adede çıkartamayı hedefliyor. Chevrolet bayilerinin yeniden mutlu olduğunu söyleyen Aydın şunları kaydediyor: "6 bin 750 adetlik satışta ağırlık yine Captiva’da. Biz 2 binin üzerinde Captiva satmak istiyoruz. Ama en büyük artışı LPG’li araçlarla sağlayacağız. Bugün Türkiye’de ve Avrupa’da geleceği en parlak marka Chevrolet olarak gözüküyor. Biz Türkiye pazarına girdiğimiz 2004 yılında elde ettiğimiz 10 bin adetlik satışa 2009 yılında yeniden ulaşmak istiyoruz. Zaten 2010 yılında da küçük dizel motorlarımız geliyor." Murat Aydın’ın bu açıklamalarından sonra nedense futbolcular aklıma geldi. Çünkü evlenen ve düzenli bir yaşama geçen futbolcuların performanslarında gözler görülür bir artış olur. Murat Aydın’ın da evlendikten sonra Chevrolet hedeflerini böylesine yükseltmesi dikkat çekici.
Okul servislerinde çocuklara özel emniyet kemeri var mı diye sorun
Geçtiğimiz haftalarda en değerli varlığımız çocuklarımızın can güvenliği için, otomobillerde çocuk koltuklarının zorunlu olmasına ilişkin yazılar yazmış, Avrupa Birliği’ne uyum çerçevesinde Karayolları Trafik Yönetmeliğinde yapılan değişiklikle 2010 yılından itibaren araçlarda çocuk koltuğu kullanımının zorunlu hale geleceğini belirtmiştim.
Kuşkusuz, çocuk koltuğunun zorunlu olmasını beklemeden, bilinçli aileler olarak bu değerli varlıklarımızı düşünüyorsak hemen harekete geçip çocuğumuzun kilosuna ve boyuna göre birer koltuk edinmemiz şart.
Çocuklarımızın hayatını korumak adına bahsettiğim bu noktada, unuttuğum bir şeyi geçtiğimiz günlerde Volkswagen Ticari araç yetkilileri bana hatırlattı. Aslında unutmuş olmamın sebebi 4 yaşımdaki kızımın henüz okula başlamamasından kaynaklanıyor. Biz özel otolarımızda ne kadar temkinli olsak ta 4-5 yaşından itibaren okula başlayan çocuklarımızı okul servislerine emanet ediyoruz. Özellikle anasınıfında ve ilkokulda okuyan çocuklar için servisler büyük şehir trafiğinde çok riskli birer araç haline geliyor. Bu konuda yapılması gereken tek şey, yeni ve uygun okul servislerinde çocuklar için özel emniyet kemerlerinin yer alması ve bu kemerlerin takılmasının servislerdeki yetkili öğretmen veya kişiler tarafından zorunlu hale getirilmesi.
Bu konu geçtiğimiz hafta VW Ticari Araç Genel Müdürü Kerem Güven ve Pazarlama Müdürü Bülent Güler’le görüşürken gündeme geldi. VW Ticari, geçtiğimiz yıldan itibaren okul servisi olarak kullanılan Crafter markalı araçlarında, çocuklar için ayarlanabilen üç noktalı emniyet kemerini standart olarak sunmaya başlamış. Güven ve Güler, okul servislerinde çocuklara yönelik üç noktalı kemer kullanan tek marka olduklarını söylüyor. "Peki diğer markaların okul servislerindeki emniyet kemerleri nasıl" diye sorduğumda, "Yetişkinler için kullanılan standart emniyet kemerleri var’ cevabını alıyorum. Ne fark var diye sorabilirsiniz. Yetişkinler için olan emniyet kemerini çocuklara takmak, açıkçası emniyet kemeri takmamaktan daha riskli. Çünkü çocukların boy ve kilosu yetişkinlerle aynı olmadığı için normalde omuz bölgesinden geçmesi beklenen emniyet kemeri çocukların yüzünün üzerinden geçiyor. Belden bağlanan emniyet kemerleri ise ani fren ve kazada bel kırılmasına varan sonuçlar doğurabiliyor. Bu nedenle, okul yöneticileri ve aileler, servis seçiminde araçların yeni ve temiz olmasının dışında ilk önce bu konuya özen gösterip, "Çocuklarımız için özel emniyet kemeri var mı’ sorusunu sormalı.
Açıkçası ben de bu yıl okula başlayacak kızımın servisinde ilk önce bakacağım nokta bu olacak. Bugün VW araçlarında bu uygulama var. Bence diğer firmalarda buna önem verip, küçük değişikliklerle bu hassas konuyu çözeceklerdir. Yapmaları gereken tek şey, yetişkin emniyet kemerine takacakları ufak bir ayar parçasından ibaret. Bu parça yardımıyla emniyet kemerinin boyunu çocuklara göre aşağı yukarı ayarlayabilecekler, biz de servis saatlerinde diken üstünde oturmayacağız.