Bundan yaklaşık 6-7 yıl önce Japon Mitsubishi şirketinde dünya çapında bir skandal yaşanmıştı. Skandalın sebebi Mitsubishi’nin sorunlu araçları yıllarca geri çağırmamasından kaynaklanıyordu.
Yani, şirket çalışanları ve yöneticileri müşterilerden gelen ve üretim hatalarına işaret eden şikayetleri yıllarca gizli dosyalara kaldırarak örtbas etmişlerdi. Yıllardan kastım tam 20 yıl. Bunu da sırf bütün araçları servise çağırmanın doğuracağı maliyetten kaçınmak için yapmışlardı. Maliyetten kaçalım derken tam bir yıkımla karşılaşmışlardı. O dönemde basında çıkan haberlere göre, skandalın ortaya çıkmasının ardından Mitsubishi’nin bu işten sadece maddi zararı 6 milyar doların üzerinde olmuştu. Ama bu zarar dünyadaki imaj kaybının yanında açıkçası hiçbirşeydi. Mitsubishi hala o krizin yaralarını sarmaya çalışıyor.
FORD 3.6 MİLYON ARACI ÇAĞIRDI
Geçtiğimiz günlerde Ford’un 3.6 milyon aracı geri çağırdığına ilişkin yayınlanan haberlerden sonra, nedense Mitsubishi’nin yaşadığı bu skandal aklıma geldi. Daha doğrusu, Türkiye’de geri çağırma algısının hala kötü olduğunu düşündüm. Bugün geri çağırma dendiğinde hala, ’Bak işte adam kötü araç üretiyor bu yüzden geri çağırıyor’ düşüncesi yatıyor.
Aslında, bir marka sorun gördüğü aracı servise geri çağırıyorsa, bence ürettiği aracın arkasında olduğunu gösteriyor demektir. Aksi takdirde Mitsubishi’nin düştüğü durum ortada. Siz istediğiniz kadar örtbas edin, o küçük sorun birden fazla araçta aynı dönemde gerçekleşir ve sonunda ölümcül bir durum olursa, bunun faturasını hiç bir marka ödeyemez. Bu yüzden markalar dünyada böyle bir riske hiç bir zaman girmek istemez.
MERKEZDEN TALİMAT GELİYOR
Bu yüzden, otomotiv devlerinin hemen hemen her gün bir geri çağırma haberi çıkar. ’Peki bu geri çağırmalardan Türkiye nasibini alıyor mu’ diye düşünebilirsiniz. Bu uluslararası bir durum. Eğer problemli araç Türkiye’de de satılmışsa, bu geri çağırmaya dahil edilmek zorunda. Buna zaten o markanın Türkiye’de temsilcileri karar vermiyor. Merkezden hangi araçların bu kapsama girdiğini ve çağrılması gerektiğine ilişkin talimat geliyor.
Ama Türkiye’deki temsilciler uzun süreden bu yana, bu tip geri çağırmalarla ilgili basın açıklaması yapmaktan kaçınıyor. Gazeteciler eğer münferit olarak sorarsa cevap vermek zorunda ama zorunlu olmadıkları sürece toplu bir açıklama yapmıyor. Sebebi de 5-6 yıl önce benzer bir açıklama sonrası, basında ters etki yaratan haberlerden kaynaklanıyor. Yani yukarıda da söylediğim gibi Türkiye’de bu tip açıklamalar ’Bu marka kötü ki araçları geri çağırıyor’ imajını yaratıyor. O yüzden Türkiye’de geri çağırmalar markaların kendi bünyesinde sessiz sedasız yapılıyor.
SIRF RESİM BİLE ETKİLİYOR
Ford’un 3.6 milyon aracı geri çağırdığını açıklamasının ardından, haberi okuduğumda modeller yazmıyordu. Daha doğrusu ajanslar geçmemişti. Ama haberin tümünü bulup okuduğumda, daha çok Amerika’da satılan araçların olduğunu gördüm. Yani Avrupa ve Türkiye’yi ilgilendiren bir durum değildi. Ama ertesi gün bazı gazeteler haberi, Ford’un Türkiye’de ürettiği Transit modelinin fotoğraflarıyla koyunca, Ford Otosan’da ufak çaplı bir kriz yaşattığını duydum. Kötü bir amaç gütmeden sırf görsel malzeme olsun diye Transit fotoğrafının geri çağrılma haberinde yer alması bile kullanıcılarının ’ne oluyor’ diye telefonlara sarılmasını sağlamış.
Artık bir markanın, sorun gördüğü aracını geri çağırmasına alışmamız lazım. Bugün dünyanın en büyük otomotiv devleri sürekli araçlarını geri çağırıyor. Bu onlar kötü araç yapıyor anlamına gelmiyor. Tam tersine müşterilerine verdikleri önemi gösteriyor. Zaten satışlar dünyada müşterilerin bunu olumlu algıladığını ortaya koyuyor.