OTOMOTİV Yetkili Satıcıları Derneği (OYDER) Yönetim Kurulu Başkanı Tarık Taşar, geçtiğimiz Cuma günü Temmuz ayında otomotiv pazarında yüzde 50 civarında daralma olduğunu söyledi. Nissan Genel Müdür Yardımcısı İlkim Sancaktaroğlu ise daralmanın yüzde 60’ı bile bulabileceğini kaydetti.
Evet gerçekten de Temmuz’da pazar Haziran ayına göre ciddi bir oranda daraldı. Yüzde 50-60 olmasa bile pazarın Haziran ayına göre en az yüzde 30 daraldığı ortada. Önümüzdeki günlerde net rakamlar açıklanacak ama bir çok firmanın 2006 stoklarını eritmek için düzenlediği kampanyalara rağmen böyle bir daralmanın sebepleri açık. Biliyorsunuz piyasalarda yaşanan dalgalanmaya bağlı olarak zam gelecek korkusuyla otomobil talebi Mayıs ayına kaymıştı. Mayıs’ta beklenenin yaklaşık 30-35 bin adet üstünde bir satış yaşandı. Haziran ayında da satışlar Mayıs ayına göre düşük olsada devam etti. Sonuçta Temmuz ayındaki alımlar 2 ay öncesine çekildi. Araya yaz tatili de girince Temmuz’da satışlar kampanyalara rağmen oldukça düştü.
Şimdi otomotiv firmaları Temmuz’u unutup, Ağustos’u düşünmeye başladı. Bildiğiniz gibi bir çok marka stoklarını eritmeden 2007 model yılına geçemiyor. Bu yüzden Temmuz sonunda başlayan kampanyalar Ağustos’ta artarak devam edecek. Dövizdeki yaşanan düşüşünde etkisiyle bu ay çok ciddi kampanyalar tüketicileri bekliyor. Benden söylemesi...
Micra CC’ye ’imaj’ olarak değil ’volume’ aracı olarak bakılmalı
Geçtiğimiz hafta coupe ve cabriolet araçlarla ilgili hazırladığımız dosyada, özellikle son yıllarda ekonomik üstü açık otomobillerle pazarın büyüdüğüne dikkat çektik. Bugün Türkiye’de satılan en ucuz üstü açık otomobil, Nissan’ın ilgi çeken modeli Micra CC. 22 saniyede açılan cam tavana sahip bu üstü açık otomobilin fiyatı 39 bin YTL. Hem cebe hem de hayallerimize hitap eden bu otomobille ilgili Nissan’ın hedefleri ise sınırlı.
Nissan Genel Müdür Yardımcısı İlkim Sancaktaroğlu ile görüşürken, konu döndü dolaştı Micra CC’ye geldi. Sancaktaroğlu, "Biz Micra CC’ye imaj aracı olarak bakıyoruz. O yüzden bu yıl sadece 14 tane satmayı planladık" yorumu üzerine, "Fiyatıyla bir çok kişinin üstü açık otomobil hayalini gerçeğe dönüşterebilecek bir araç için rakam çok az değil mi?" sorusunu sordum. Sancaktaroğlu, az olduğunu ancak planlamanın böyle yapıldığını söyledi. Artık hem yaz hem de kışın kulanılan bu tip araçlara firmaların bakışının değişmesi şart. 39 bin YTL fiyatıyla Micra CC’nin hem imaj hem de volume aracı olabileceği ortada.
Hattat, Nahum’dan etkilendi 2 bin 500 Hürriyet dağıttırdı
Bu hafta Hürriyet Pazar’da Ayşe Arman’ın Petrol Ofisi Genel Müdürü Jan Nahum’la yaptığı röportaj gerçekten çok dikkat çekiciydi. Nahum’un yıllar önce Otokar’da çalışırken tasarladıkları zırhlı araçla ilgili Arman’a söylediklerini hatırlamakta fayda var: "Yıllar evvel zırhlı araç tasarladık, yabancılarınkiyle rekabete soktuk. Komutanlar geldi, yerliyi de yabancı kadar iyi yaptınız mı, dedi. Tabi, dedik. Madem öyle girin içine ateş edeceğiz, dediler. Girmezsen o iş bitiyor. Sana ateş ediyorlar. Anlatabiliyor muyum? İş hayatında hep ateş ediyorlar."
İşte bu röportajın yayınlandığı pazar günü, zırhlı araç da üreten Hema Endüstri’den telefon geldi. Hema’nın sahibi Mehmet Hattat’ın, Jan Nahum röportajını okuduğunu ve çok etkilendiğini, bu yüzden pazartesi günü fabrika çalışanlarına 2 bin 500 gazete dağıtmak istediğini söylediler. Beni de bu kadar gazeteyi nereden bulabileceklerine dair aramışlar. Belli ki Mehmet Hattat, çalışanlarına ’Bu iş böyle yapılır’ mesajı vermek istiyor.
Nahum’un ’iş hayatında sana ateş ediyorlar’ cümlesi son dönemde gerçekleştirdiği sponsorluklarda da geçerli. Ama Nahum hepsinin içine girme başarısını gösteriyor.
Uluslararası marka olmak için başka ne yapmalı
"Petrol Ofisi, ilgili ilgisiz herşeye sponsor oluyor. Parası çok galiba’ şeklinde yorumları son dönemde sıkça duymaya başladım. Ama inanın bir türlü anlam veremiyorum. Türkiye’de motorsporlarının gelişimi için sponsorlukların şart olduğunu, uluslararası başarı ve tanıtımın ancak bu tip desteklerle sağlanabileceğini unutuyoruz galiba.
Peki Petrol Ofisi sponsor olmayacak da kim olacak. Arkadaşlar bugün Türkiye’nin en büyük akaryakıt şirketinden bahsediyoruz. Bir çok sanatçıyla milyon dolarlık sponsorluk anlaşmaların yapıldığı Türkiye’de Petrol Ofisi’nin fazla destek görmeyen spor dallarına yöneldiğinin farkında mısınız? Bugün futbol takımlarına herkes sponsor oluyor ama ya diğerleri? Keşke Petrol Ofisi gibi bir kaç şirket daha çıksa da bu dallarda uluslararası başarılar elde etsek.
AVRUPA’YA AÇILMAK İSTİYOR
Bugün bu şirket Formula 1 ve alt kategorisi GP2’de yaptığı sponsorluklar ile adından söz ettiriyor. Ama kimse motorsporlarının ilk okulu olarak bilinen karting’de geleceğin pilotlarını yetiştirdiğini bilmiyor. Bilenler de önemsemiyor. 2006 Türkiye Ralli Şampiyonası’nda takım kuruyor, Everest Türkiye Takımı’na sponsor olup Türk Bayrağı ve Petrol Ofisi bayrağını dünyanın zirvesine taşıyor. Avrupa Windsurf Şampiyonası’nda ve denizlerin Formula 1’i olarak adlandırılan Offshore yarışlarında yine bu şirket var. Sebebi açık, Avrupa’da bir Türk markasının ve Türkiye’nin ismini duyurmak için her alanı kullanıyorlar.
Hepinizin bildiği ve dünyada da bir çok örneği olduğu gibi bir akaryakıt şirketinin global marka olmasının yolu bu tip organizasyonlardan geçiyor. Peki eleştirilen bu şirket neler yapıyor. İlk yıl kimsenin ilgilenmediği İstanbul Park pistinin isim hakkını alıyor ve Formula 1 İstanbul yarışında pistin ismini ’Petrol Ofisi Türkiye Grand Prix’ olarak değiştiriyor. Bu o kadar önemli bir sponsorluk ki, yarışlardan önce ve sonra tüm dünya televizyon, gazete ve dergilerinde ’Petrol Ofisi’ ismi kulaklara kazınacak.
NAHUM ISINMA TURLARI YAPIYOR
Sonra Formula 1’in alt kategorisi olan GP2’da bir takıma sponsor oluyor ve yine ismini ’Petrol Ofisi’ yapıyor. Dikkat ederseniz Jan Nahum yönetimindeki şirket, çok doğru bir stratejiyle önce ismini ön plana çıkarıyor. Bu sayede bir Türk markasının ismi Avrupa’da duyuluyor.
Ancak Nahum’un Formula 1 öncesi ısınma turları yaptığı GP2’de ’Petrol Ofisi FMS’ takımının geçtiğimiz haftalarda ilk birinciliğini alması gereksiz eleştirileri de beraberinde getirdi. Çünkü başarının Petrol Ofisi’nin değil İtalyan takımının olduğu söylendi. Ama kürsüye çıkan takımın isminin ’Petrol Ofis FMS’ olduğu atlanıyor. Sonuçta takım ve pilotu İtalyan olabilir, birincilik kürsüsünde İtalyan milli marşı da çalınabilir. Ama hiç birisi takımın ’Petrol Ofisi FMS’ ismine sahip olduğunu ve bu şekilde anons edildiği gerçeğini ortadan kaldırmaz.
GİDİŞAT KESİNLİKLE DOĞRU
Jan Nahum’u uzun bir süredir tanıyorum. Bugün Doblo’nun, hatta 2008’de Tofaş’ın üreteceği Minicargo’nun yaratıcısı, fikir babası. Zaten Petrol Ofisi’ne Genel Müdür olduğunda süprizlerimi bekleyin diyerek gelişmelerin önceden sinyalini vermişti. Jan Nahum’un GP2’de bir takıma sponsor olup takımın ismini Petrol Ofisi FMS olarak değiştirmesi, Formula 1 için alıştırma turlarıdır. Nahum’un asıl hedefi Formula 1’de bir takıma ve Türk bir pilota sahip olmak. Peki gidişat doğru mu. Evet kesinlikle doğru. Çünkü ilk kez bir Türk markası uluslarası bir organizasyonda kürsüye çıkmıştır ve bu bir başlangıçtır. Önümüzdeki yıllarda Formula 1’de bir Türk takımı ve Türk pilotu görmek istiyorsak, bu yollardan geçmemiz, bu alanlara destek vermemiz şart.