Paylaş
TÜRKİYE İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre trafikteki araç sayısının yüzde 24’ü 20 yaş ve üstü araçlardan oluşuyor. Burada asıl dikkat çeken ise ‘hurda’ olarak tabir edilen bu araçların toplam otomobil parkı içinde ulaştığı yüzde 27’lik rekor seviye. Bugün yollarda seyir halindeki 11 milyon otomobilin tam 3 milyonu bu sınıfta. Sonuçları ise artan trafik kazalarına bağlı ölüm ve yaralanmalar, çevre kirliliği ve akaryakıt tüketimi olarak sıralanabilir.
Yollarda bu kadar yaşlı araç varken Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi’nin (SBM) raporu durumun daha da feci olduğunu ortaya koyuyor. Rapora göre 2016 yılında Türkiye’de 798 bin maddi hasarlı kaza oluşurken, 43 bin 11 araç ağır hasar kaydı (pert) ile sigorta şirketleri tarafından Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi’ne (SBM) bildirilerek trafikten çekilmiş. Ancak SBM’nin yayınladığı rapora göre yüzde 70’in üzerinde ağır hasara sahip bu araçların yüzde 96.4’ü yani 41 bin 470 adedi onarılarak tekrar trafiğe çıkmış, sadece 1541 adedi onarılamayacak kadar kötü olduğu için hurdaya ayrılmış.
NASIL VE KİM ONARIYOR?
Bu noktada asıl sorun ise tekrar trafiğe çıkan 41 bin aracın kimler tarafından, hangi bilgi, hangi ekipman, hangi yedek parça ve hangi teknisyen ile onarıldığının ne sigorta şirketi, ne eksper, ne de bir başka kurum tarafından bilinmemesi. Çünkü eskiden ‘pert’ denilen bu araçlar sigorta şirketinden satın alınıp, onarıma gönderiliyor. Alan tamircinin bu aracı nasıl onardığına dair hiç kimsenin bilgisi yok çünkü sigorta şirketi aracı satmış ve sorumluluğundan çıkmış. Aracı onaran tamirci onarımı bittikten sonra aracı muayeneye gönderiyor ve standart muayenesi yapılan araç (ki ağır hasar onarımı geçirmiştir!) tekrar trafiğe çıkma izni alabiliyor.
Yetkililer ve konunun uzmanları konuyu TÜVTÜRK’e taşımış ve ağır hasarlı araçların onarımları sonrası tekrar trafiğe çıkabilmeleri için yapılan muayenenin standartlarının ne olduğunu sormuş. Aldıkları cevap “Biz tek tip araç muayenesi yapıyoruz” olmuş. TÜVTÜRK
OKSİJEN KAYNAĞI VE ÇEKİÇLE MÜDAHALE
BAZEN sigorta şirketleri yetkili servislere çekici tarafından getirilmiş hasarlı araçları, ‘yarı fiyatına yaptırıyorum’ diyerek başka servislere çektiriyor. Burada da farklı olmayan bir senaryo işliyor aslında. Yetkili servisin 20 bin TL dediği bir hasar onarımı başka bir serviste 10 bin TL’ye yapıldığını söyleyen sigorta şirketleri ama o onarımı yapacak servisin ekipmanları, teknisyen kalitesi, eğitimleri, kullandığı yedek parçaları bilmiyorlar. Uzmanlar bun noktada şunları söylüyor: “Buralarda maliyetler nasıl düşürülebiliyor diye bakarsak; öncelikle eski teknolojili ve kalibrasyonu olmayan ekipmanlar hatanın başladığı yerlerdir. Çünkü eski teknoloji bir punto kaynak makinesinin sacları birleştirme kabiliyeti ile yeni teknoloji makine arasında çok önemli farklar mevcuttur. Eğer sacları yeterli akım ile birleştiremezse hasar anında bu noktalardan sacla atma yapacak ve hiçbir direnç göstermeden deforme olacaklardır. Her bir aracın onarım şekilleri ayrıdır ve üretici kendi standartlarına göre onarım önermektedir. Kimse 100–200 bin TL verdiği otomobiline oksijen kaynağıyla, çekiçle müdahale edildiğini görmek ve binmek istemez.”
Oksijen kaynağı ile birleştirme işlemlerinde çeliğin mukavemeti ortadan kalkmakta ve orijinal direncini kaybetmektedir.
HATALI ONARIMLAR
- Birçok çelik çeşidi, şasi bacağı (iki çelikten oluşan bir ünite), örseleme bölgeleri sadece yenilenebilir, deformasyon sonrası ONARILAMAZ
- Birçok alaşım çeşitleri, birleştirilmiş ve perçinlenmiş mafsallarda deforme bölgeler ONARILAMAZ
- Kaportalarda çerçeve zarar görmüşse ONARILAMAZ
- Kapılarda takviyeler hasar görmüşse ONARILAMAZ
PRİMLERİN % 32’Sİ MADDİ HASARA
HÜRRİYET yazarı Noyan Doğan’ın yayınladığı rapora göre 2016 yılında 10 milyon 261 bin adet otomobil sigortalanmış ve bunlardan 6 milyar 439 milyon TL’lik prim alınmış. Buna karşılık sigorta şirketleri 2 milyar 52 milyon TL maddi tazminat ödemiş. Maddi hasar tazminatı toplanan primlerin yüzde 32’sini teşkil ediyor. Kalan yüzde 68’i ise vefat, sakatlık ve tedavi giderlerine harcanıyor. Hasarlı araçların üretici standardında onarılması halinde yüzde 68’lik kısımdan önemli bir tasarruf sağlanabileceği açıkça görülüyor.
Paylaş