AMERİKA’dan bir salgın gibi yayılıp Avrupa ve Asya’yı etkisi altına alan küresel kriz Türkiye’ye de ulaştı.
Daha doğrusu geçtiğimiz haftaya kadar ’Krizden az yara alırız’ görüşleri piyasalarda daha hakimdi. Başbakan Erdoğan bile "Hamdolsun kriz teyet geçti" yorumunu yapmıştı. Global kriz finans sektöründen yayıldığı için Türk bankalarının 2001 yılındaki krizden sonra güçlendiği, bu yüzden çok fazla etkilenmeyeceği söyleniyordu. Ama döviz kurları bu iyimser tabloyu çok fazla takmadı ve geçtiğimiz hafta serbest (hedge) fonların gelişmekte olan ülkelerden çıkması sonucu dolar ve euro fiyatları uçuşa geçti. İşte o an bizim içinde kriz kapıdan içeriye girdi.
Efendim dolar bir haftada neredeyse yüzde 40, Euro ise yüzde 25 arttı. Sonuçta, Türkiye’de satılan otomobillerin yüzde 70’ine yakının ithal otomobillerden oluştuğu, üretilenlerin ise parçalarının ithal edildiği düşünülürse sektör için tehlike çanları çalmaya başladı. Dövizin seyrinin ne olacağını görmek isteyen otomotiv firmaları şu an için fiyatlara yaşanan artışı henüz yansıtmasa da bu yansıtmayacağı anlamına gelmiyor.
Ama bana göre içinde bulunduğumuz bu günler otomobil almak isteyenler için bir fırsat. Neden mi. Otomobil firmaları için yılın son 3 ayı en fazla satışın yapıldığı dönemdir. Geçmişte yeni yılla birlikte hem vergiler hem fiyatlar arttığı için herkes yıl sona ermeden otomobil alırdı. Bu alışkanlık vergi düzenlemesinin değişmesine rağmen psikolojik olarak aynen devam edince, otomobil firmaları da en fazla satışı yılın son üç ayında yapar oldular. Aralık ise firmalar için en çok otomobil satışını yaptıkları ’12 ayın sultanı’ oldu.
Bu yüzden firmalar en çok satış yapacakları son 3 aya hazırlıklı girmek isterler. Yurtdışından siparişlerini son çeyreğe göre yapıp, bu döneme stoklarında bol araçla girerler. Bu yıl haziran ayından itibaren satışlarda düşüş yaşandığı için de son 3 ay, sektör için her zamankinden daha önemli bir hale geldi. Dolayısıyla, otomotiv firmaları Eylül ayı itibariyle araç ithalatını hızlandırdı, stoklarını artırıp bayilere otomobil yığdı. Aldıkları fiyatlarda o zamanki kur üzerinden olduğu için geçen hafta yaşanan develüasyon şu an için firmaların birçoğunu etkilemedi. Bu yüzdendir ki şu an otomobil almak için bir fırsat. Çünkü firmaların ithal edecekleri bir sonraki partide fiyatlar artan döviz kurlarıyla olacağı için fiyatların yükselmemesi mümkün değil. Eğer otomobilinizi değiştirmek istiyorsanız bugünlerde elinizi çabuk tutmanızı öneririm. Aksi takdirde fiyatlar en az yüzde 10 ila 20 arasında artabilir. Zaten dövizle satış yapanlarda bu artış net olarak gözüküyor.
ÖTV indirimi büyük beklenti yaratmasın
Geçtiğimiz hafta yaşanan develüasyondan dolayı, herkes büyük bir panik içindeydi. Sonuçta, sadece bu yıl değil 2009 yılının da otomotiv sektörü için kara bir yıl olabileceği endişesi hakimdi. Bu yüzden otomotiv yetkilileri, hükümetten destek istiyorlardı. Önce Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen, daha sonra Maliye Bakanı Kemal Unakıtan otomotive destek vereceklerinin sinyalini verdi. Sonra ortaya adını açıklamayan hükümet yetkilileri girdi ve ÖTV indiriminin planlandığını açıkladılar. İndirim oranının ise yüzde 5 civarında olduğu konuşuluyordu. Ama dikkatinizi çekerim henüz hükümetten resmi bir açıklama yapılmamıştı. İndirim kararı çıkmadan, böyle bir haberin gazeteye girmesine karşıydım ama bakanlıktan böyle bir plan olduğu haberi gelince geçtiğimiz cumartesi günü haber Çiğdem Toker imzasıyla gazetede yayınlandı.
Böyle bir habere resmiyet kazanmadan karşı olmamın sebebi, ’Otoda ÖTV indirimi’ başlıklı haberler tüketici nezrinde bir beklenti yaratacaktı. "A bak indirim geliyormuş, bekleyelim bari’ dendiği an satışlar bıçak gibi kesilecekti. İndirim olursa sorun yok ama ya hükümet bütçeyi inceliyip indirim kararından son anda vazgeçerse ne olacaktı. Bunun vebalini haberi yazan biz mi yoksa, bu söylentiyi yayan adını açıklamayanlar mı ödeyecekti. Ne yazık ki tüm bunlara rağmen tüm gazetelerde ÖTV indirimine ilişkin haberler çıktı. Şimdi tek umudumuz hükümetin verdiği bu sözü tutması.
Bu arada ÖTV indirimiyle ilgili beklenti de öyle fazla yüksek olmasın. ÖTV’de yüzde 5 indirim demek, 23-24 bin YTL’lik bir otomobilde 700-800 YTL’lik bir indirim anlamına geliyor. 30 bin YTL’de bu 1000 YTY’yi buluyor. Aracın fiyatı arttıkça indirim artıyor. Mesala, 90 bin YTL bir 4X4’te yüzde 5’lik ÖTV indirimi yaklaşık 2 bin 500 YTL bir indirim anlamına geliyor. Sonuçta dövizde yüzde 40’ları bulan bir artışın yaşandığı ortamda yüzde 5’lik indirim pek de tatmin edici değil. Ama olsun hiç yoktan iyidir.
Şentürk sadece şov yaptı rekoru ise Belçikalı kırdı
Espirili mizacıyla tanıdığımız görme engelli şarkıcımız Metin Şentürk geçtiğimiz yıl Başbakan Erdoğan’a kadar ulaşarak, ’Otomobille 300 kilometre hıza ulaşarak görme engelliler arasında dünya rekoru kırmak istiyorum. Ne olur bana destek’ diyerek gündeme oturmuştu. Hatırlıyorum, Şentürk’ün bu isteğini ciddiye alan büyük bir gazete bu konuyu manşetine bile taşımıştı. Düşünün Ergenekon, küresel kriz, AKP’yi kapatma davası, terörizm olmayınca ülkeyi kimler meşgul ediyormuş.
Hayır işin komik tarafı Başbakan Erdoğan, Şentürk’ün bu isteğine karşı kayıtsız kalmayıp ’Ne gerekiyorsa yapılsın’ talimatı bile vermişti. Jet-ski’ye binen, tavla oynayan Şentürk, bu konuyla gündeme damgasını vurmuş, Ferrari’li reklam filmleri bile çekmişti. Eminim bu haberlerle ilgili Metin Şentürk’ün işleri açılmış, konser sayıları artmıştır. Ama aradan neredeyse 2 yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen bu konuda Şentürk’ten hiç bir açıklama veya rekor gelmedi. Şentürk denedi ama rekoru kıramadığı için mi açıklamıyor yoksa, ’Bu kadar gündem de kalmak yeter’ diyerek sadece işi şov kısmıyla mı sınırlı tuttu bilemiyorum. İyi niyetli düşünürsem rekor kıracak otomobil veya alan da bulamamış olabilir.
Herneyse, Şentürk işin sadece şov kısmıyla sınırlı kalırken iki hafta önce 43 yaşındaki Belçikalı görme engelli Luc Costermans, meşhur rekoru kırdı. Costermans, Lamborghini Gallardo marka otomobiliyle saatte 308,780 kilometre hıza ulaşarak bu alanda yeni rekora imza attı ve Guiness’e girdi. Geçirdiği bir kazanın ardından 4 yıl önce görme yetisini kaybeden ve 1989`dan bu yana Fransa’nın güneyinde yaşayan Costermans, rekorunu, 1989`da Brezilya Grand Prix`sinde geçirdiği kazanın ardından omurilik felci olan eski Formula 1 pilotu Philippe Streiff`e ithaf ettiğini söyledi. Bundan önceki rekor, saatte 268 km hızla Mike Newman adlı görme engelli bir İngiliz sürücüye aitti. Newman, özel yapım BMW M5 model araçla bir havaalanı pistinde üç yıl önce bu hıza ulaşmıştı. Şentürk’te açıklamalarında Newman’ın rekorunu kıracağından bahsediyordu. Şimdi ise işi daha zor. Tam 308 km’yi geçmek zorunda.
Trafik bilinci okulda başlıyor
Son yıllarda Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri trafik. Terörden bile daha fazla can alıyor. 1998 yılından bu yana Türkiye’de meydana gelen trafik kazası sayısı motorlu taşıt sayısında yaşanan artışa bağlı olarak tam iki kat artmış. Bugün Türkiye ne yazık ki, ölümlü trafik kazalarında dünya şampiyonu. İşte böylesine önemli bir sorunu çözmek için hem Cumhurbaşkanlığı nezrinde hem de otomotiv firmaları tarafından bir çok kampanya düzenlense de trafik kültürünü yerleştirmek için sorunu temelden çözmek gerekiyor. Bunun içinde okullara büyük iş düşüyor. İşte bu noktada soruna Türkiye’nin ve İstanbul’un en başarılı okullarından biri olan Bilfen el attı. Bilfen Okulları trafik kurallarını küçük yaştan öğrencilerine öğretmek için bir proje başlattı. Anaokulundan başlayarak öğrencilerine uygulamalı trafik eğitimi dersi veren Bilfen, dersi başarı ile tamamlayan öğrencilere trafik sertifikası veriyor.
Trafikte yaşanan sorunları en aza indirmenin çocukların eğitimi ile mümkün olacağının bilincinde olan Bilfen Okulları, bu eğitimi "oyun" a dönüştürerek öğrencilerini eğlenirken eğitiyor. Okul binası, trafik eğitimine uygun olarak tasarlandı. Bahçedeki araç ve yaya yolları, trafik lambaları ve diğer işaretler ile kavşakların kullanıldığı eğitimde, öğrencilerden bazıları mobil araçlara binerek sürücü olurken, bazıları da yaya oluyor. Öğretmenleri eşliğinde karşıdan karşıya geçme, yayaya yol verme, kavşakta geçiş önceliği gibi konuları uygulamalı olarak öğreniyor. Sadece bahçede değil okul koridorlarında da trafik lambası ve trafik işaretleri ile sık sık karşılaşan öğrenciler, bu bilinçle büyüyor.
Trafik eğitimi ile ilgili çok olumlu geri dönüşler aldıklarını belirten İlköğretim Okulları Koordinatörü Nurşen Kayatürk, "Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olan trafik sorununun çözümüne katkıda bulunmak amacı ile okullarımızda uygulamalı trafik eğitimi dersi vermeye başladık. Amacımız, geleceğin sürücülerine trafik eğitimi vermek ve ailelerinin konuya dikkatini çekmekti. Velilerimizden de olumlu geri dönüşler alıyoruz. Özellikle çocukları ile trafiğe çıktıklarında çok daha dikkatli olduklarını söylediler. İki yıldır süren uygulamalı trafik eğitimimiz önümüzdeki yıllarda da devam edecek" diye konuştu.