Evet ortada dünyayı saran finansal bir kriz var. Daha doğrusu kredi krizi var. Ama inanın bu kriz Türkiye’ye önce psikolojik olarak geldi. Gerçek anlamda bizi nasıl etkileyeceğini, neler yapacağını şu an kimse bilemiyor. Biliyorum diyen varsa da yalan söylüyordur.
Türk halkının dünyadaki gelişmelerle birlikte güveni azalıp morali bozulunca kendini korumaya çekti. Bu korumanın açılımı, "Gereksiz masraflardan kaçın, acil ihtiyacın dışındakileri ötele." Acil ihtiyaçlar kuşkusuz, gıda, sağlık eğitim gibi kesemeyeceğiniz ama masrafını düşürebileceğimiz gereksinimleriniz. Yemek yemeyi, çocuğunuz okula göndermeyi veya sağlıkla ilgili ihtiyaçlarınızı kesemezsiniz. Peki neyi kesebilirsiniz veya erteleyebilirsiniz? Çok açık, eğer otomobil almak veya değiştirmek istiyor, yahut ev almak istiyorsanız bunları öteleyebilirsiniz. Buna giyim kuşam, elektronik eşya gibi daha onlarcasını ekleyebilirsiniz. Sonuçta siz içinde bulunduğumuz belirsizlikte önce olup bitenleri görmek ve beklemek istiyorsunuz.
Allahtan fuar varmış
Ama emin olun içinde bulunduğumuz bu sıkıntılı günlerde, moral bozucu açıklamalar yapmak ve medyanın da bunları süzgecinden geçirmeden yayınlaması tüketicelerin öteleme sürecini artıran en önemli etken olarak ortaya çıkıyor. Sonuçta, döviz fiyatları artmış olsa da bugün hiç bir firma otomobil fiyatlarına zam yapmadı, yapamadı. Ama buna rağmen Ekim ayında otomobil satışları bıçak gibi kesilerek yüzde 40’lık bir kayıp yaşandı. Hem de 10-19 Ekim tarihlerin arasında Autoshow fuarının yarattığı canlılığa rağmen. Demek ki Ekim’de fuar da olmasaymış, otomobil satışları 2001-2002 yılındaki büyük kriz dönemine inecekmiş. Fuarın etkisiyle birlikte 10 günlük süreçte Türkiye genelinde 10 bine yakın aracın satıldığından yola çıkarsak, Ekim’de geriye satılan 9 bin 788 otomobil kalıyor. Ekim 2001’de 7 bin, Ekim 2002’de ise 9 bin 381 adet otomobilin satıldığını hatırlatırsam durumun vahameti daha net anlaşılır herhalde.
Herkese büyük iş düşüyor
Şimdi güvenin bu denli düştüğü bir ortamda hepimize büyük işler düşüyor. Öncelikli olarak otomotiv sektörünü temsil eden iki önemli derneğin başkanı artık çıkıp sektöre moral verecek birşeyler söylemeli, gazetecilerle de neler yapılabileceği konusunda konuşmalı. Ben sürekli kriz tellalığı yapmamak gerektiğini savunsam da, gerekli gereksiz birileri çıkıp sektörü etkileyen şeyler söylüyor ve bunlar birşekilde medya da yer bulabiliyor. En basitinden ÖTV indirimi haberleri. Sırf o haberler çıktığı için ekim ayının son haftasında otomobil satışları durmadı mı. Yani yüzde 40’lık düşüşte, indirim beklentisinin etkisi çok ama çok fazla. Emin olun, bu beklenti olmasaydı Ekim’de yine düşüş olurdu ama yüzde 40’ı bulmazdı. En fazla otomobilin satıldığı Kasım ve Aralık’ta işler bu gidişle daha kötüye gidecek gibi görünüyor. Bu yüzden acilen bir şeyler yapılmalı.
Ben açıkçası son 3 haftadır, bu köşede yazdıklarımı OSD ve ODD’nin açıklamasını isterdim. Bir çok firma yetkilisi de benim görüşümde. Bazı yetkililerin off-the record (haber yazmamak) şartıyla gazetecilerle sohbet etmesini anlayamıyorum. Halbuki tam da mesaj verecek zaman değil mi?
Krediyi kendiniz verin
OSD ve ODD başkanından artık biran önce ortak bir basın toplantısıyla kararlı ve moral verici bir açıklama bekliyorum. İbrahim Aybar, geçtiğimiz hafta sorularımız üzerine otomotiv kredilerine ilişkin bir açıklama yaptı ama bence yeterli değil. Kendisi de söylüyor, bugün otomobil alacak müşteri var ama kredi veren banka yok. Yani tüm otomobil firmalarıyla oturup, tüketiciye güven verecek yeni formüller aranmalı. Bankalar vermiyorsa siz verin. Bir çok firmanın kendi finans şirketi yok mu? Nasıl gayrimenkul şirketleri zor durumlarda kendi finansmanını sağlıyorsa siz de sağlayın. Sonuçta, bu zor günlerde herkes üzerine düşeni eksiksiz yapmaya çalışmalı.