Ne para ne pul kimse Türkiye’yi onlar gibi dünyaya tanıtamaz
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
FRANSIZ Laurent Lepine. Bir çoğunuz bu ismi belki ilk defa duyuyor olabilirsiniz. Kendisi şu anda Nissan’ın Avrupa Başkan Yardımcısı. Ama Türkiye’yle olan ilişkisi bundan tam 15 yıl öncesine dayanıyor.
Lepine, 1994 yılında Oyak Renault’un ürün planlama ve iletişim direktörlüğü görevine atanmıştı. 6 yıl bu görevini sürdürdükten sonra 2000 yılında Renault merkeze geri dönmüş ve 2006 yılında Renault’un ortak şirketi olan Nissan’a geçmişti. Lepine, aynı yılın Haziran ayında da Nissan’da satış sonrasından sorumlu Avrupa Başkan Yardımcısı oldu.
MEGANE EN BÜYÜK BAŞARIM
Geçtiğimiz günlerde internette dolaşırken, Laurent Lepine ile yapılan bir söyleyişi dikkatimi çekti. Daha çok özel hayatıyla ilgili soruların sorulduğu bu söyleyişiyi okuyunca Lepine’nin nasıl bir Türkiye hayranı olduğunu çok daha iyi anladım. Türkiye’nin dışında Fransa, İsviçre ve Portekiz’de yaşayan Lepine’nin en unutamadığı anıları ise hep Türkiye’yle ilgiliydi. Söyleyişi de gazetecinin, ’Bugüne kadar ki en büyük kişisel başarınız nedir?’ sorusuna ’Çocuklarım’ cevabını veren Lepine, "Bugüne kadar ki en büyük profesyonel başarınız nedir’ sorusuna cevabı ise hiç tereddütsüz, "1998 yılında ürün planlamanın başındayken Bursa fabrikasında üretilen Megane Sedan’ın piyasaya çıkışıdır. Araç, Türkiye’de iç pazara ve ihracata yönelik üretilen ilk modern otomobildir" olmuş.
Beğendiği 3-4 yazar arasında Orhan Pamuk’un olduğunu söyleyen Lepine, Türkiye’den aldığı kilimlerin ise en büyük koleksiyonlarından birini oluşturduğunu kaydediyor. ’Hayatınızda en unutamadığınız anınız’ sorusuna ise Lepine’nin cevabı yine İstanbul’la ilgili; "1994 yılında ailemle birlikte ilk İstanbul’a gidişimizi hiç unutmam. Boğazı ilk gördüğümüz anki şaşkınlığımızı hala hatırlıyorum. Ayrıca, birçok egzotik kokuyu ve camiden gelen müezzinin sesini duyunca yaşadığımız şaşkınlık hep aklımda. İstanbul’da tam 6 muhteşem yıl geçirdik."
TÜRKİYE’NİN KARİYER ETKİSİ
Tüm bunları yazmamın sebebi, aradan 9 yıl geçmiş olmasına rağmen, İstanbul’un Lepine’in yaşamında ne kadar derin izler bıraktığını göstermek. Lepine, Türkiye’de çalışmış yüzlerce yabancı yöneticiden sadece biri. Bugün Türkiye’nin ekonomik yapısı ve farklı pazar dinamikleri ile yabancı yöneticiler için inanılmaz tecrübeler kazandıkları bir ülke olduğu bir gerçek. Şöyle bir otomotiv sektörüne baktığımda, Türkiye’ye gelip çalışan ve burda kazandığı tecrübelerle yurtdışında çok yüksek pozisyonlara gelen bir çok yabancı yönetici olduğunu görüyorum. Türkiye kesinlikle onların mesleki yaşamlarında önemli bir basamak. Ama diğer taraftan bu yöneticiler bizim dünyadaki en büyük gönüllü elçilerimiz durumunda. Düşünsenize Lepine’nin bu söyleyişisini tüm dünyadan bir çok kişi okumuş veya okuyacaktır. İnanın İstanbul’u bilmeyen biri olsam ve bu yazıyı okusam bir an önce gitmek için can atardım.
GÖNÜLLÜ ELÇİLERİMİZ
Küreselleşen dünyada bugün uluslararası ortaklıklar, Türkiye ekonomisi adına çok önemli. Ama bu ortaklıklar sayesinde ülkeye giren paradan çok yukarıda bahsettiğim gönüllü elçiler bizim geleceğimizi şekillendirecek. Bir çoğunun bulundukları şirketlerin en üst noktalarında olduğunu düşünürseniz, onların anlatacağı İstanbul ve Türkiye yapılacak milyarlarca dolarlık tanıtımlardan daha etkili olacaktır. Yanlış mı düşünüyorum.
Denklemi 2 yıl önce çözmüştüm
Geçtiğimiz hafta Koç Holding Otomotiv Grubu Başkanı Turgay Durak’ın Grubun CEO vekili olduğu, yıl sonunda ise CEO olacağı açıklandı. Bu gelişmeleri duyunca 2 yıl öncesine döndüm. Turgay Durak, henüz Ford Otosan’ın Genel Müdürlüğünden Koç Holding’in Otomotiv Grubu Başkanlığına atanmadan önce ’Koç Holding yeni CEO’yu bu kez Ford’dan mı seçecek’ başlığıyla bir yazı yazmıştım. Bir gazeteci olarak ’bunu ben 2 yıl önce yazmıştım’ demek gerçekten önemli. Ama bunun için müneccim olmanıza da gerek yok. Eğer Koç Holding’in yönetim şeklini doğru okursanız, bu sonuca çok rahat ulaşabilirsiniz. Benim 2 yıl önce Turgay Durak’ın CEO’luğa giden yoluyla ilgili kurduğum denklemi, geçtiğimiz hafta bir çok gazeteci internetten bulup haberlerine çeşni yapmış. Onlar içinde bir kaynak oldum, ne mutlu bana.
Denklemim ise çok basitti. Koç Grubu’nun bundan önceki CEO’larına baktığımızda hepsinin otomotiv kökenli olduğunu görüyordunuz. (Bir tek Bülent Bulgurlu’yu Bülent Özaydınlı’nın ani istifasının ardından Mustafa Koç’un tabiriyle geçici olarak atandığı için ayrı tutuyorum) İnan Kıraç, Temal Atay ve Bülent Özaydınlı Koç Holding’in başına geçmeden önce Tofaş’ın başındaydı. Koç Grubu, CEO’larını otomotiv sektöründen daha doğrusu Tofaş’ı yönetenlerin içinden seçiyordu. Bu kararın ardında da o
dönem Tofaş’ın başarısı ve Türkiye otomotiv sektöründeki gücü geliyordu. Ama son 5-6 yıldır Koç Grubu’nun amiral gemisi Ford Otosan olunca işler otomotiv olarak aynı kaldı ama şirket olarak değişti. Ford Otosan’ın son yıllardaki başarısının ardındaki en önemli pay ise 2002-2007 yılları arasında Genel Müdürlüğünü yapan Turgay Durak’ındı. Ford Otosan’ı dünyanın en iyi Ford fabrikası, satışlarda ve ihracatta lider şirket yapan Turgay Durak’ın ismi de haliyle en büyük CEO adayı olarak öne çıkıyordu.
Şimdi merak edilen Durak’ın CEO olmasının ardından hem Koç Holding’in Otomotiv Grubu Başkanlığına hem de Otomotiv Sanayi Derneği’nin (OSD) başkanlığına kim gelecek. Durak yıl sonuna kadar CEO vekili olduğu için iki görevini de sürdürecek. Ama CEO olunca bu görevlerini bırakmak zorunda. Yerine kimlerin geleceğini ise bekleyip göreceğiz.