3 aydır neredeyse her hafta bu köşeden yol yakınken otomotiv sektörüne destek verilmesi gerektiğini yazıyorum. Maliye Bakanı’na açık mektuptan, devletin ve ekonominin yaşayacağı kayıplara kadar neredeyse herşeyi liste liste yazdık. Ama ne yazık ki bir sonuç çıkmadı.
Kimsenin moralini bozmak istemiyorum ama zaten herşey ortada. İnanın ilk kez yeni bir yıla girerken kendimi bu kadar kötü hissetim. Hayatımdan 1 yılı tamamen silmek uğruna, "Keşke 2009’u pas geçip hemen 2010’a girsek’ diye dualar ettim. Sebebi çok açık değil mi. 2008 yılının son 2 ayında tam olarak hissettiğimiz ekonomik kriz 2009 yılında büyüyerek devam edecek gibi gözüküyor. Uzmanların ve analistlerin tahminlerine göre krizin etkilerinden ancak 2009’un sonunda kurtulmaya başlayacağız. Kurtulmaya başlayacağız diyorum çünkü son 5 yıldaki büyüme trendine ulaşmamız ancak 2010’un ikinci yarısını bulacak. Durum böyle olunca 2009 yılında otomotiv sektörünü ve doğal olarak otomotiv basınını nelerin beklediğini tahmin edebiliyorum.
Türkiye’de son 5 yılda hızla büyüyen otomotiv sektörü, dünyanın içine girdiği kriz ortamıyla 2009 yılında çok fazla küçülecek. Son dönemde bakıyorum da herkesin ağızından ’Biz krizlere alışığız’ cümlesi çıkıyor ama hayır biz böyle bir krize alışık değiliz. Biz kendi içimizdeki ekonomik girdaplara alışığız. Şimdi yaşadığımız global bir kriz ve bu krizden en fazla etkilenecek ülke Türkiye, Türkiye’de de bana göre en fazla etkilenecek sektör otomotiv. Neden mi. Cevabı basit. Son 6-7 yılda dünyadaki talebin etkisiyle Türk otomotiv sektörü 300-400 bin adetlik üretim kapasitelerinden çok büyük yatırımlarla 1.5 milyon adetlik kapasitelere ulaştı. Milyarlarca dolarlık yatırımlar yapıldı, fabrikalar büyüdü, yeni makinalar robotlar alındı, istihdam artırıldı. Bu yatırımlara bağlı olarak yan sanayi de taşın altına elini sokup, dev yatırımlar yaparak, büyüdü, büyüdü, büyüdü.
İç pazarda yaşanan büyümeye bağlı olarak ise yeni markalar Türkiye’ye girdi, bayi ve servis sayıları hızla arttı. Bir bayinin ve servisin en az 2-3 milyon dolarlık yatırımla kurulduğu düşünülürse, düşen satışların önce kimleri vuracağı da daha net anlaşılabilir.
Bu yatırımlar yapılırken herkes Türkiye’nin yaşabileceği krizleri hesaba katmış ancak kimse böylesine güçlü bir global krizi öngörmemişti. Dolayısıyla global krize bağlı olarak dünyada ve özellikle Avrupa’daki otomotiv talebi hızla gerileyince, Türk otomotiv sektörü çok fena köşeye sıkıştı. Otomotiv üreticileri 2009 yılında planlarını 1.5 milyon adetlik üretim, 1.2 milyon adetlik ihracat ve en az 700 bin adetlik iç pazar üzerine yaparken, yaşanan krizle bırakın şimdi bu rakamları son 10 yılın en kötü yıllarından birini yaşamaya hazırlanıyorlar.
İÇ PAZAR TAHMİNİ 325 BİN
İyimser tahminlere göre 2009 yılında toplam iç pazarın 400 bin adete ulaşması bile zor gözüküyor. Yapılan kötümser tahminlere göre ise toplam pazar 300 bin sevilerine gerileyecek. 300 bin adetlik bir pazar, Türk otomotiv sektörünü bir anda 10 yıl geriye götürecek. Toplam otomotiv satışlarına baktığımızda son 11 yılda sadece 2001 ve 2002 yıllarında 400 bin adedin altına indiğimizi görüyoruz. O yıllarda yaşadığımız ekonomik krizle 200 bin adedi altına inen pazar, 2009 yılında ise 300 bin adetli seviyelere gerileyerek son 11 yılın en kötü 3’üncü yılına imza atacak. Her nekadar bu yıl iç pazar 2001-2002’den iyi gibi gözüksede, unutulmaması gereken o dönemde ihracatın desteği ve sektörün bu kadar büyük olmaması nedeniyle yine de yaralar sarılabilmişti. Ama şimdi yara saracak bir bant açıkçası ben göremiyorum.
2009 yılına üretim ve ihracat cephesinden baktığımızda kayıpların çok daha fazla olacağı görülüyor. 2008 yılını yaklaşık 1.1 milyon adetlik üretimle kapatan Türk otomotiv sektörünün iyi senaryoya göre 2009 yılında en fazla 1 milyon adetlik üretime ulaşabileceği konuşuluyordu. Ama son rakamlar 2009’da toplam üretimin 800 bin adedi bile zor ulaşacağını gösteriyor. Üretimin yüzde 80’inin ihraç edildiği düşünülürse, ihracat ise 600 bin adet civarında olacak. Bana göre daralan talepte 600 bin adetlik ihracat bile iyimser bir tahmin.
Otomotiv sektörünü NELER BEKLİYOR
Şimdi girdiğimiz böylesine kötü bir yılda olacakları ben size söyleyeyim. En büyük kayıp ana ve yan sanayinde yaşanacak. Ana sanayi, kapasitesini artırmak için yaptığı yatırımların geri dönüşünü alamadığı için finansal sıkıntıya girecek. Aldığı kredilerin geri ödemesi için hem içeriye hem de dışarıya araç satması şart. Ama görünen o ki bu konuda sıkıntı artarak devam edecek. Fabrikaların kapatılma süreleri ilk 3 ay uzayacak. Hatta yılın ilk üç ayında fabrikalar ellerindeki stoğa bağlı olarak sadece 1-2 hafta açılacak. İşçi çıkartmaları hergeçen gün artacak. Mavi yakalılarla başlanan çıkartmalar, beyaz yakalılara sıçrayacak. Ama buna rağmen ana sanayii tepesindeki dev holdingler ve uluslararası ortaklarının desteğiyle yine de ayakta kalabilecek. Olan 2008 yılının son çeyreğine kadar firmalar arasında tranfer savaşı yaşatan kalifiye otomotiv işçisine olacak.
Yan sanayinin durumu ise dava vahim. Ana sanayi gibi tepeden destek göremeyeceği için finansal gücü zayıf olanların batışı hızlanacak. Büyük yan sanayi şirketleri için de tehlike çanları çalacak. Bugün ana ve san sanayide çalışan işçi sayısı 300 bin adetlere yaklaşıyor. Bunun 50-60 bini ana sanayide, geri kalanı ise yan sanayide. 2009 yılında herşey daha kötüye giderse bu rakamın yarı yarıya azalacağı söyleniyor. Bu da aileleriyle birlikte 600 bin kişi eder.
2004-2008 yılları arasında sayıları hızla artan otomotiv bayileri de satışlarda yaşanan düşüşle birlikte çok zor günler yaşacak. Bazı bayiler hatta bazı markaların Türkiye distribütörleri ne yazık ki batacak, ayakta kalanlarda iyice küçülecek. Böyle olunca ana ve yan sanayiye ek olarak yetkili bayi ve servisler de çalışanlarla birlikte otomotivden ekmek yiyen 1 milyonun üzerinde kişi 2009’da işçiz kalacak. Bu kişilere dolaylı olarak otomotiv sektöründe çalışanları da eklediğimizde rakam 2 milyona ulaşacak.
Şimdi böylesine kritik bir süreçte, neden sürekli hükümetin bir an önce sektörü desteklemesi gerektiğini söylediğimiz herhalde çok daha iyi anlaşılıyordur. Hükümet artık bir an önce ne yapacaksa yapsın. Çünkü bu işçiler çıkartıldıktan sonra tekrar işe alınmaları çok ama çok zor. Her seferinde tekrarlıyorum, ihracat düşerken hükümetin yapacağı en önemli şey, otomotiv sanayini finansal olarak destekleyip, iç pazarı artırıcı tedbirler almalı.
Otomotiv basınını NELER BEKLİYOR
2009’da otomotiv sektörünün yaşayacağı sıkıntılar ortada. Peki bu dönemde otomotiv basınının durumu ne olacak. Otomotiv sektörü kriz yaşayınca, doğal olarak tüm harcamalarını büyük oranda düşürüyor. Reklam ve pazarlama bütçelerini azaltıyor, lansmanlarını iptal ediyor, hatta piyasaya sunacağı yeni modelleri erteliyor veya getirmekten vazgeçiyor. Doğal olarak tüm bunlardan etkilenenlerin başında da basın geliyor. Otomotiv sektörünün son 5 yıldaki büyümesine paralel, otomotiv basını da büyüdü. Herkes büyüyen reklam pastasından, artan marka ve model sayından güç alarak dergi çıkarmaya, günlük gazeteler, haftalık ve aylık otomobil ekleri vermeye başladı. İnternet sitelerinin sayısı hızla arttı. Sonuçta herşey otomotiv basını içinde parlak gidiyordu. Yeni model lansmanlarına ve test sürüşlerine yetişilemiyor, her ay en az 5-6 model Türkiye’de piyasaya çıkıyordu. Bunlara ek olarak Türkiye’ye giriş yapan marka sayısı da artınca, otomotiv sektöründeki rekabet kızışmış, bu da pastayı büyütmüştü.
Otomotiv basınının bu büyüme dönemde en büyük sıkıntısı sektörde olduğu gibi kalifiye elamandı. Yani otomotiv basınında, özellikle dergilerde çalışacak kişilerin öncelikli olarak iyi gazeteci olması, otomobilden anlaması ve iyi kullanması, en az bir dil biliyor olması ve en önemlisi sektörü yakından tanıyor olması gerekiyordu. Tüm bu şartları yerine getiren kişi sayısı az olduğu için dergiler arasında transfer hızına inanın ben bile yetişemiyordum. Bir kişi bir ay bir dergide çalışıyorsa, bir bakıyorsunuz öbür ay diğerindeydi. Sonuçta, dergi sayısı artsa bile çalışanların sayısında çok büyük bir artış olmamıştı. Mevcut kişiler gidip geliyordu. Basının genelinde olduğu gibi ’Az kişiyle çok iş’ mantığı ağır basıyordu. Ama yine de bir çok yeni arkadaş yetiştiriliyor, basındaki bu açık kapatılmaya çalışılıyordu.
Günlük gazetelerde ise iş biraz daha farklıydı. Sektörün büyümesine pararelel olarak ekonomik boyutu da önem kazanmış, bu yüzden sadece otomobilden anlamak değil bir de ekonomiye hakim olmak şartı ortaya çıkmıştı. İşte bizde böyle doğmuştuk. Bugün geldiğimiz noktada önemli gazetelerin otomotiv editörlerinin hemen hemen hepsinin ekonomi kökenli olduğunu görürsünüz.
3 AYDA BELLİ OLUR
Şimdi yaşanan kriz ortamında olacakları söyleyeyim. 2009’da pazarlama ve bütçe harcamaları düşeceği için hem gazetelerin hem de dergilerin ilanları önemli ölçüde azalacak. Bu da bir çok derginin ve gazetenin ne yazık ki kapanmasına yol açacak. Kapanmayanlarda küçülmeye ve zaten çok az olan masraflarını kısmaya başlayacaklar. Şu an itibariyle zaten bunlar yaşanmaya başladı. Bazı dergiler kapandı, bazılarının da kapanacağı söyleniyor. Türkiye’nin en önemli otomobil dergilerinin de pazarın durumuna göre önümüzdeki 3 ay içinde kapanıp kapanamayacağı belli olacak.
Şimdi asıl sorun bu dönemde dergilerden çıkartılan otomotiv gazetecilerinin ne yapacağı. Zaten sayıca az olan bu kişiler, düne kadar bir dergiden çıksa muhakkak başka bir dergide veya portföyünde otomotiv markası olan bir PR (Halkla İlişkiler) şirketinde iş bulabiliyordu. Şimdi önlerinde böyle bir seçenekte yok. PR şirketleri deseniz, 2009’da o da çok güç olacak. Çünkü otomotiv markaları krizde PR’ı da dışarıdan destek almadan yapma yoluna gidiyor. Son dönemde Türkiye’nin en büyük otomotiv şirketlerinden biri PR şirketini bırakmışsa varın gerisini siz düşünün. Sonuçta, otomotiv basınında zaten çok zor yetişen kalifiye elamanlar bu krizde işsiz kalırsa, bu sektör yeniden büyüdüğünde bu kişiler nereden bulunacak. Bu değerlerin göz göre göre kaybedilmesi inanın basın için çok büyük bir kayıp.
Günlük gazeteler açısından bakıldığında ise sorun farklı değil. Bu dönemde öncelikli olarak olan darbeyi haftalık veya aylık ekler alacaktır. Bizim tek avantajımız, yanımızda büyük kadroların olmaması. Günlük gazetelerde bir çoğumuz tek başına otomotiv editörlüğü yapıyor, bazılarımız ise dışarıdan küçük destekler alıyor.
Ama yine de kimin ne olacağı bu dönemde belli değil. Şu bir gerçek, ilan sayılarının düşmesine paralel olarak gazetelerde otomobil köşelerinin yer aldığı ekonomi sayfalarının sayısı düşecek. Bu da otomobil haberlerinin eskisi gibi tam safya yerine daha kısıtlı bir yerde yer bulabilmesi anlamına geliyor. Umarım bu kabustan biran önce uyanırız.