14 yıllık gazetecilik hayatımın özellikle son 6-7 yılında otomotiv sektörüyle yakın temas halindeyim.
Daha doğrusu bu dönem zarfında otomotivle yatıp, otomotivle kalkıyorum. Eğer yağ, yakıt, lastik markalarını eklemezsek 50’in üzerinde otomotiv markasıyla çalışıp, bu markaların gerek modellerini gerek yeniliklerini gerekse yatırımlarını sizlere aktarmaya çalışıyorum. Ekonomi muhabirliği yaptığım dönemleri de sayarsam yaklaşık 10 yıldır, hemen hemen tüm markaların modellerini test ediyorum. Bu dönem içinde bir çok meslektaşım gibi bir tek Mazda’ya bu kadar yabancı kaldım.
UN VAR, ŞEKER VAR
Ama bugün Mazda Türkiye’ye doğrudan kendisi giriş yaptı. Genel Müdür olarak, Kia ve ardından Citroen’de önemli başarılara imza atan Bora Koçak’ı getirdi. Kurumsal İletişim Müdürü olarak sektörün en deneyimli kişilerinden biri olan Hülya Pamuk’u atadı. Halkla İlişkiler şirketi olarak yıllarca Ford’la başarılı bir şekilde çalışan Beç İletişim’i seçti. Gerek tasarım, gerek motor hacmi gerekse fiyat olarak Türkiye için çok uygun modelleri getirdi. Bayi teşkilatını tamamen yeniledi. Yani tabiri caizse, unları var, şekerleri var, şimdi iş helva yapmalarına kalıyor.
Bunun içinde Mazda, Bora Koçak’ın 1 Ağustos’ta iş başı yapmasını beklemeden, helva için malzemeleri tek tek kaba koymayı başladı. Bu doğrultuda geçtiğimiz hafta Beç İletişimden Volkan Bakaç, "Tüm test araçlarımız hazır, hangi aracı test etmek istersin" diye sorunca, şaşırdım. Açıkçası son 2-3 yıldır en çok yazdığım haberler içinde Mazda baş sıralarda yer alsa da, bu haberler tamamen markanın Türkiye’deki durumu, distribütör kavgası ve davalarla ilgiliydi. Yani bugüne kadar hiç bir Mazda modelini kullanma ve yazma fırsatım olmamıştı. Bu yüzden soru tuhaf gelmişti.
BOYUMU HESAPLAMAMIŞLAR
Volkan’a cevabım, "Valla bugüne kadar hiç Mazda kullanmadığım için hepsini merak ediyorum" oldu. Bana ilk olarak Mazda MX-5’i gönderdiler. Tabi benim boyumu hesaplamamışlar. Kendi kendime, "Kaderde ilk kullandığım Mazda’ya sığmamak varmış" diye düşündüm. Şaka bir yana Mazda MX-5, üstü açık iki kişilik otomobil sınıfında piyasaya sunulduğu 1989 yılından 2000’e kadar 750 bin adet satarak Guiness Rekorlar Kitabı’na girmiş başarılı bir model. 2005 yılında yenilenerek ikinci jenarasyonunu kavuşan araca ben sığmasam da, testim sırasında yapılan yorumlar çok şirin ve dikkat çekici olduğu yönündeydi. 3 gün üstü açık bir şekilde test ettiğim araçta, 4 silindirli 2 litrelik arkadan çekişli başarılı bir motor bulunuyor. 160 beygirlik motorun maksimim hızı 210 kilometre. Aracı çok rahat olamadığım için hızlı kullanamadım ama buna rağmen beni çok etkilediğini söyleyebilirim.
İki kişilik bu küçük spor otomobilin üstü ise öyle bir düğmeye basıp otomatik açılmıyor. Tavanda mandal gibi bir aparat var, onu kaldırıyorsunuz ve elinizle üst tenteyi arkaya doğru bırakıyorsunuz. Kapatmak içinde tentenin bulunduğu bölmeden elinizle tutup kapatıyorsunuz. Çok pratik gibi gözükmese de araç küçük olduğu için bu işlem çok kolay yapılıyor. Ama gönül isterdi ki 78 bin YTL fiyatlı bu aracın üstü hard-top ve otomatik olsun. Sonuçta, MX-5, boyu 1 metre 80 santimetrenin altında olanlar için başarılı bir model. Bakalım dünyadaki performansı Türkiye’ye yansıyacak mı.
FİYATLAR REVİZE EDİLMELİ
Mazda MX-5’le 3 günlük üstü açık maceramdan sonra sıra en merak ettiğim modele yani Mazda2’ye gelmişti. Yurtdışında bir çok ödül alan, COTY ödülünü kıl payı kaçıran Mazda2, sınıfının en başarılı modeli olmasına rağmen Türkiye’de bugüne kadar ne yazık ki farkedilmemişti. Mazda’nın Türkiye’ye kendisinin gelmesiyle birlikte Mazda2’nin bundan böyle hakettiği noktaya geleceğini tahmin ediyorum. Hem dış hem iç tasarımı, hem motor hem donanım özellikleri Mazda2’yi küçük sınıfın önemli bir oyuncusu yapıyor. Hatta bence en önemlilerinden biri. Hele o yeşil rengi var ya bayıldım. Japon teknolojisiyle Avrupa tasarım çizgisini birleştiren modelin tek handikapı ise Türkiye’de fiyatının 27 bin YTL’den başlıyor olması. Mazda2’nin pazarda daha güçlü yer alması için fiyatının biraz daha düşük olması gerektiğini düşünüyorum. Eminim Bora Koçak göreve başladığında ilk yapacağı iş fiyatlarda revizyona gitmek olacaktır.
Yüzde 0.5’lik hazır pazar olabilir mi
Bazen topa girmek istemiyorum ama dayanamıyorum. Fatih Abi’nin (Altaylı) gazeteciliğine ve hatta otomobiller konusundaki bilgisine saygı duyarım. Geçtiğimiz günlerde yazdığı bir yazısında "Bazı yabancı şirketler, Türkiye’de yıllardır kendilerini temsil eden Türk firmalarla yollarını ayırıp, Türk pazarına kendileri doğrudan giriyorlar" saptamasını yapmış. Sonuna kadar katıldığım çok doğru bir saptama. Ama verdiği örnek tamamen yanlış.
Ortada Toyota ve Honda gibi Türkiye’de yerli ortaklarını hem de kriz döneminde saf dışı bırakmış yabancı şirketler varken, Fatih Abi gitmiş Mermerler Grubu-Mazda ortaklığını göstermiş ve şöyle demiş: "Mermerler yıllarca Türkiye’de Mazda’yı temsil etti. Mazda’yı hiç bir Avrupa ülkesinde sahip olmadığı bir pazar payına ulaştırdı. Bunun için ciddi çabalar harcadı. Sonunda ne oldu. Mazda, bir hamlede Mermerler’i saf dışı bıraktı ve hazır pazarın üzerine kendi oturdu" yorumunda bulunmuş. Fatih Abi, muhtemelen bu aralar Çinli Chery turuna çıkan Mermerler Grubu’ndan birileriyle görüşmüş. Evet Mermerler Grubu 22 yıl Mazda’nın Türkiye distribütörlüğünü yaptı ve Mazda’yı bir dönem ithal otomobillerde gerçekten bir numaralı markalardan biri haline getirdi. Ama bu durum bundan yaklaşık 17-18 yıl evveldi. Yani Fatih Abi’nin dediği hazır pazar o dönemdi ve Mazda eğer doğrudan girmek istese o dönem girerdi. Son 5 yıldır ise ortada Mazda diye bir marka olmayınca, adamlar kendi gelmek zorunda kaldı.
3 BİNİ ZOR GEÇMİŞ
Bunu anlamak için de öyle çok büyük bir araştırma yapmaya gerek yok. Otomotiv Distribütörleri Derneği’nin (ODD) internet sitesine girip istatistiklere bakılması yeterli. Şöyle son 5 yıla baktığımızda Mazda’nın bırakın çok satmayı 3 binli adetleri geçemediği gözüküyor. Hem de ürün gamı, kalitesi geçmişe göre çok daha iyi durumdayken.
Şöyle sıradan bir geçelim. Krizden çıkılan 2003 yılında toplam 227 bin 276 otomobil satılırken Mazda’nın toplam satışı 1083 adet. 2004’e geldiğimizde toplam otomobil satışı 451 bin 209’la rekor kırarken, Mazda cephesinde yine tık yok. Toplam satış 2 bin 869. Yine rekor bir yıl olan 2005’te ise 438 bin 597 oto satılırken, Mazda satışını biraz artırarak 3 bin 63’e çıkarmış. 2006 yılında ise 373 bin 219 otomobilin satıldığı pazarda Mazda 2 bin 407 araç satmış. 2007 yılına geldiğimizde 357 bin 465 bin adet otomobilin satıldığı Türkiye’de Mazda sadece 1029 adet satış yapmış. Yani pazar payı sadece yüzde 0.2. 2007 yılında Mermerlerle Mazda arasındaki distribütörlük sözlemesi bittiği için bizim 2006 yılını baz almamız daha doğru olur. Veya 451 bin 209 otomobilin satıldığı 2004’ten hesaplayalım. O dönem Mazda’nın pazar payı sadece ve sadece yüzde 0.6. Daha doğrusu son 5-6 yılda Mazda’nın Türkiye’deki pazar payı yüzde 0.5-0.6’ı üzerine çıkamamış.
Yani Fatih Abi, söylediğin gibi Mazda, hazır bir pazar payına değil, dibe vurmuş bir pazar payına gelmiş. Son dönemde özellikle Avrupa’da çok önemli modelleri piyasaya sunan ve satışlarını sürekli artıran Mazda, Türkiye’de haketmediği yerde olduğunu görünce, kendi gelmeye karar vermiş. Yani taşın altına kendi ellerini sokmayı daha uygun görmüşler. Ama yazında söylediğin düşüncede gerçekten bir çok yabancı şirket var. Otomotivde dediğim gibi Toyota ve Honda bunların en büyük örneği. Ama son dönemde BMW’de bunu çok yapmak istiyordu. Sonuçta Borusan izin vermedi ve 10 yıllık sözleşme yeniledi.