Formula 1’den 3 yılda sıkıldık mı?

Türkiye’ye getirmemiz, getirdikten sonra pistini yapmamız olay olan Formula 1, bu haftasonu 3’üncü kez İstanbul’da.

Ama ilk ikisine göre en önemli fark, heyecanın azalması. Yani artık ne Türk halkının, ne basının, ne şirketlerin, ne sponsorların, ne de organizasyonu yapanların Formula 1 heyecanının kalmadığı açıkça gözüküyor.

2005 yılında gerçekleşen ilk yarış öncesinde, Formula 1’le ilgili tanıtımlar üst seviyedeydi. Her türlü gelişme basında geniş yer buluyordu. Kavga gürültü eksik olmuyordu. Araçların yurtdışından İstanbul’a gelişini bile haber yapmıştık. Tabi ki bunlar Formula 1’in ilk kez düzenlenecek olmasından kaynaklanıyordu.

Geçtiğimiz yıl yani ikinci yarışta ise biraz da basının eleştirileri ile ilk yarıştaki organizasyon hatalarından ders alınıp daha iyi bir Formula 1 heyecanı yaşatılmıştı. Bunda yarışın isim hakkını alan Petrol Ofisi’nin katkısını da unutmamak lazım. İstanbul’da yer gök Formula 1 olmuştu. Kıbrıs Cumhurbaşkanı’nın ödül vermesi ile çıkan kriz bile tanıtım adına İstanbul’u dünya gündemine taşımıştı. Reklamın iyisi kötüsü olmaz derler.

Ama Türkiye sanki iki yılda Formula 1’den sıkılmış gibi. Yarışa 2-3 gün kalmasına rağmen, Formula 1’de yer alan şirketlerin bir kaç basın toplantısı ve pist gezisi davetinden başka ortada tanıtım adına bir şey yok. Veya ilk iki yarışa göre çok az. Sebepleri açık:

Kár edilemediği için bu yıl İstanbul Park’ın işletmesi Bernie Ecclestone’ye verildi. Bu durum Formula 1’i Türkiye için milli bir olay olmaktan çıkardı. Ecclestone cephesinin Türkiye’yi tanıtmak gibi bir misyonu olmadığından, çalışmalar yetersiz kaldı.

Geçtiğimiz iki yılın şampiyonu Renault, Formula 1’de bu sezon başarısız sonuçlar alıyor. Bu da Türkiye’de otomobil pazarının lideri Renault Mais’in geçmişte olduğu gibi çok fazla tanıtım yapmasını engelledi.

Bu yılın flash takımları Mclaren Mercedes ve Ferrari ise Renault gibi büyük bütçeli tanıtımlar yapmaya gerek duymuyor. Zaten güçlü bir imaja sahip olan bu lüks markalar için Türkiye pazarı Renault’ya oranla çok da önemli değil.

Geçtiğimiz yıl Formula 1 Türkiye Grand Prix’inin isim hakkını alan Petrol Ofisi’nin bu sponsorluğu her ne kadar devam etse de, tanıtımlar geçtiğimiz yılın çok gerisinde. Petrol Ofisi’nde yaşanan yönetim değişikliğinin bunda etkisi olabilir.

İşte bana göre Formula 1’de bu yıl yukarıdaki bu maddeler eksik olduğu için heyecan azalmış gibi gözüküyor. Ama eminim yine haftasonu F1 fanatikleri tribünleri dolduracak. Çünkü bu yıl İstanbul’daki yarış geçtiğimiz yıldan daha heyecanlı olacak. 4 pilotun birincilik için kıyasıya mücadalesini seyredeceğiz. Bu da tanıtımlar eksik olsa bile yarışa olan ilginin azalmayacağını gösterecek.

Tabi bu arada tanıtım adına bu yıl Formula 1’in resmi lastik tedarikçisi Bridgestone’yi unutmamak lazım. Formula 1 öncesinde 13 pilotu biraraya getirerek halka açık bir basın toplantısı düzenliyor. Bu Formula 1 için İstanbul’da yapılacak en büyük tanıtım olacak. Herkese iyi yarışlar...

Yollarda artık daha özgürüz

Bulunulan bir noktadan başka bir noktaya ulaşmak için en uygun yolun belirlenerek yürütülen yönlendirme işlemine navigasyon (yön bulma) deniyor. Navigasyon cihazında bulunan GPS (Global Positioning System) alıcısı uydu aracılığıyla bulunulan koordinatı belirliyor. Bu koordinat, navigasyon yazılımı aracılığıyla cihazın ekranına yansıtılıyor. Ulaşmak istenilen adresi ya da araçta kayıtlı bilinen adrese bu sayede rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz.

Navigasyon cihazları biz otomotiv editörleri için özgürlük demektir. Çünkü yurtdışında gerçekleşen yeni model testleri sırasında navigasyon cihazıyla yolumuzu kimseye sormadan bulur, kendi rotamızı kendimiz belirleyip saatlerce zorunlu dağ bayır yolculuğu yapmayız. Eğer kullandığımız araçta navigasyon yoksa, yol haritasına bakarak yolumuzu bulmaya çalışır, bu da en ufak bir hatada saatlerce kaybolmamızı sağlar. Bu yüzden navigasyon cihazını çok severiz.

Son 10 yıldan bu yana yurtdışındaki tecrübelerimizden dolayı bu tip cihazların Türkiye’de de geliştirilmesi gerektiğini her ortamda söylüyorduk. Bundan bir kaç yıl önce NavTürk şirketi Türkiye’nin yol haritasını çıkartıp ilk navigasyon cihazını piyasaya sunduğunda heyecanlanmıştım. Ama o dönem bu cihazı kullandığımda, çok da beğenmemiştim. Ana yolların dışında, ara yollarda yönünüzü bulabilmek çok güçtü. Cihazlar çok kullanışlı değildi. Geçtiğimiz günlerde, NavTürk’un yazılımını tamamen yenilediği ikinci nesil navigasyon sistemini denedim. NavTürk yeni yazılımı için Türkiye’de navigasyon cihazı üretmeye başlayan Navitech ile işbirliği yapmış. Yani artık Türk yazılımı, Türk malı bir cihazda satılıyor. Navitech Türkiye’de Delco Şirketi’ne bağlı. Bu şirket Pioneer’ın da Türkiye temsilcisi.

Delco Şirketi’nden hem NavTürk’ün yeni yazılımını hem de Navitech’i test etmem için bir araç gönderdiler. Şirket yetkilisinin kullandığı araca binip, Bakırköy-Güneşli arasında küçük bir test yaptık. Öncelikli olarak Navitech cihazının oldukça gelişmiş teknolojileri içinde barındırdığını söylemeliyim. Yani yön bulmanın dışında, mp3 dinleme ve yükleme, film yükleme ve seyretme, foto albümü gibi bir çok özelliği size sunuyor. Dokunmatik ekranı sayesinde rahatça kumanda edebiliyorsunuz. Dileyen birden fazla cihaza sahip bu markanın ürünlerini www.navitech.com.tr’den inceleyebilir.

Ben teste geçeyim. Cihaza önce Ataköy’deki bir adresi girdim. Bu adresi vermemin sebebi, E-5’te ’Metrobus’ için yolların tamamen değişmesiydi. Acaba, benim bile karıştırdığım yeni Ataköy girişini cihaz bulabilecekmiydi. Hiç tereddüt etmeden şıp diye buldu. Bundan sonra ikinci rotam, Bakırköy’ün içinde yer alan bir evdi. Adresi ve numarayı girip beklemeye başladım. Bakırköy’ün ara sokakları o kadar karışıktır ki, bırakın navigasyon cihazını, evi olan bile bazen zor bulur. Her neyse uzun lafın kısası, ’sağa, sola dön’ komutlarıyla kısa sürede evin önüne geldik. Gerçekten ikinci nesil yazılım çok başarılıydı. Neredeyse yurtdışındakilerle rekabet edecek düzeye gelmişti.
Yazarın Tüm Yazıları