Doğuş Otomotiv, 2.8 milyar dolarlık ciroya Mövenpick sayesinde koşuyor
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Sırasıyla Oyak Grubu’na bağlı İnter Traktör ve Borusan’da üst düzey yöneticilik yaptıktan sonra otomotiv sektöründe profesyonelliğinin zirvesine Doğuş Grubu’yla yükselen 62 yaşındaki İlhan Çetinkaya, 2003 yılında emekli olmayı seçmesine rağmen buna ancak 1 yıl dayanabildi.
Çetinkaya, sahibi olduğu İlçe Grubu’yla bugün bir taraftan lojistik ve gıda sektörlerinde diğer taraftan Hintli Mahindra’nın temsilciliğini alarak otomotivde faaliyet gösteriyor.
Bizzat kendisinin kullandığı minibüsle geçtiğimiz hafta doğup büyüdüğü Nallıhan’daki çiftliğine giderken, Çetinkaya’yla bol bol sohbet etme imkanı bulduk. Bugün bünyesinde 14 markayı bulunduran ve cirosu 2.5 milyar doları aşan Doğuş Otomotiv’in aslında biraz da tesadüfler eseri doğduğunu söyleyen Çetinkaya, "Doğuş Otomotiv’in temelleri ağırlıklı olarak inşaat sektöründe faaliyet gösteren merhum Ayhan Şahenk’in 1987 yılında sahip olduğu arazi yüzünden Genoto’yu satın almasıyla atıldı" diye konuşuyor. Genoto binasında tozlu defterlerin içinde General Motors’a ait bir sürü temsilcilik çıkınca, Ayhan Şahenk zaten çok sevdiği ’otomobil’ işine hem tesadüfen hem de büyük bir şansla girmiş.
Çetinkaya, o döneme ilişkin şöyle konuşuyor: "Ayhan Bey, Genoto’yu alıp kasadan General Motors (GM) markaları çıkınca ilk işi otomotivden anlayan birini transfer etmek olmuş. Çünkü GM yetkilileri distribütörlüğü devam ettirmek için bu şartı koşmuşlar. Şahenk, önce Tofaş’ın o dönemki Genel Müdür Yardımcısı ile görüşmüş. Bu kişi Tofaş’ta kendisine daha iyi bir gelecek gördüğü için Şahenk’e beni tavsiye etmiş. Borusan’ın Genel Müdürlüğü’nden ayrıldıktan sonra kendi işimi yapmak istiyordum, ama bir takım aksaklıklar yaşayınca Şahenk’in teklifini kabul etim. Geneto’yu Opel markasıyla büyütüyor, Ayhan Şahenk’e para kazandırıyordum. Ancak daha sonra GM, kendisi Torbalı da Opel montaj fabrikası kurup kademe kademe bizi temsilcilikten uzaklaştırmaya başlayınca yeni arayışlara girdik. O dönem bir tek boşta Daewoo vardı ve onlarla temsilcilik anlaşması imzaladık. Bünyemize Saab’ı da katmıştık, ama bize Opel gibi ’volume’ yapacağımız bir marka lazımdı. Daewoo kafamızda tam bir soru işareteydi. O günlerde Opel, İzmir’de üretime başlamış bize Türkiye’de sadece Marmara Bölgesi’nin sorumluluğunu bırakmışlardı. Yani temsilcilikten bir nevi bayiliğe indirilmiştik.
O dönem ismi Maslak Mövenpick olan şimdiki Maslak Princess’in Genel Müdürü, Ayhan Şahenk’i yakından tanıyordu. Ayhan Bey, misafirlerini o otelde ağırlıyor, toplantılar yapıyordu. Genel Müdür, Şahenk’e birkaç gündür Volkswagen’in üst düzey yetkililerinin otelde olduğunu ve yeni distribütör arayışı içinde oldukları haberini verince; Ayban bey, kendisine beni aramasını söylüyor. Volkswagen, o günlerde Türkiye’de Çiftçiler Grubu’na bağlıydı, ama yılda ancak 240 otomobil sattıkları için VW yeni temsilci arayışına girmişti. Mövenpick’in Genel Müdürü bir şekilde bizim için yetkililerden bir randevu alınca, Ayhan Şahenk ve yardımcım olan Arif Cengiz’le birlikte otele gittik. Ayhan Bey, 10-15 dakika kalıp gittikten sonra biz VW yetkilisine çok iyi bir sunum yaptık. VW, daha önce bizim dışımızda 2-3 firmayla görüşmüş, ama açıkçası çok tatmin olmamışlar. Bir hafta sonra Almanya’da gelen VW’nin üst düzey yetkilileri ile 3 gün otele kapandık ve bu yoğun görüşmelerin sonunda prensipte el sıkıştık."
Çetinkaya’nın anlattıkları gerçekten ilginç. Eğer VW yetkilileri Mövenpick’te kalmasaydı ve otel Genel Müdürü Ayhan Şahenk’i tanımıyor olsaydı, bugün Doğuş Otomotiv 2.8 milyar dolarlık bir ciroya koşar mıydı bilemiyorum. Çünkü bugün Doğuş Otomotiv bu kadar büyüdüyse, nedeni VW grubu ve markalarıdır.
Koç isteseydi, Land Rover ve Jaguar’ı rahat alırdı
Bildiğiniz gibi geçtiğimiz hafta emeklilik fonları düştüğünde ünlü İngiliz Land Rover ve Jaguar’ı 1.7 milyar dolara Hintli Tata satın aldı. Tata, bu iki markayı alarak yan sayfada göreceğiniz gibi uluslararası büyük gruplar içine girerken, önemli bir prestij de kazandı. Açıkçası ucuz otomobil liginden, prestij ligine çıktı. Önümüzdeki yıllarda bu iki İngiliz markanın ’know-how’ını kullanarak hızlı bir gelişim sürecine gireceği kesin.
Şimdi duruma bir de farklı bir açıdan bakalım. Otomotivde marka yaratma trenini kaçıran Türkiye’de bu iki ünlü markayı Koç Grubu satın alamaz mıydı? Bence çok rahatlıkla alır, uluslararası çevrelerde hem Türkiye’ye hem de Koç Grubu’na önemli bir prestij kazandırırdı.
İki markayı alan Tata’ya baktığımızda, her ne kadar kendi otomotiv markası olsa da grubun toplam cirosu 28 milyar dolar. Yani Koç Grubu’nun yanına yaklaşamaz. Koç Grubu, 2006 yılında 36 milyar dolar ciro elde ederken, 2007 yılındaki hedefi 45 milyar dolar, 2008 hedefi ise 50 milyar dolar. Yani Tata’nın nerdeyse iki katı bir büyüklüğe sahip gruptan bahsediyoruz. Otomotiv tecrübesi de Tata’dan çok eskilere dayanıyor. Sahip olduğu iki otomotiv şirketi Türkiye’nin otomotiv üretiminin ve ihracatının yarıdan fazlasını karşılıyor. Diğer bir avantajı ise Land Rover ve Jaguar’ı satan Ford ile 52 yıldır çok başarılı bir ortaklığı var. Koç Grubu yönetiminde de Land Rover ve Jaguar’ı alma fikri konuşulmuş. İç yapılarını bilmediğim için neden teklif vermediklerini açık olarak bilemiyorum. Benim yorumum, Tüpraş’ı 4 milyar dolar vererek alan bir grubun, iki ünlü İngiliz markayı da çok rahatlıkla satın alabileceği yönünde. Sonuçta Türkiye, son yıllarda Godiva başta olmak üzere bir çok uluslararası markayı alacak şirketlere sahipken, otomotivde de böyle bir hamle yapmalıydı.
Para hazırsa Manukyan’a Cadillac’ı satın
1980’li yılların sonu. İlhan Çetinkaya, bünyesinde Opel ve Cadillac markalarını bulunduran Geneto’nun başında. Türkiye’de Cadillac satmaya hazırlanıyorlar. İlk etapta iki Cadillac geliyor ve showroomda sergiliyorlar. Amaçları, ünlü işadamlarına bu araçları satıp markaya prestij katmak. Bir gün Çetinkaya odasında otururken, Geneto’nun satış müdürü hızla içeriye giriyor. Çetinkaya, o dönemi şöyle anlatıyor: "Çok heyecanlıydı ve bana ’İlhan bey Matild Manukyan (genelev patroniçesi) geldi ve masamın üzerine bir tomar para koyup Cadillac’ı almak istediğini söyledi. Ne yapacağımı bilemedim" diyince; ben de bir süre düşündüm. Sonuçta bizim Cadillac hakkında düşündüklerimizin hepsini çürüten bir durumdu. Ne yapmalıydım diye düşünürken, konuyu Ayhan Bey’e (Şahenk)sormaya karar verdim. Telefon açıp kendisine durumu anlatınca cevabı çok net oldu, ’Parası nakit ve hazır mı?’ Evet diyince, ’Hemen sat o zaman’ dedi."
Çetinkaya’nın bu anlattıkları, Ayhan Şahenk’in nasıl akıllı bir işadamı olduğunu da çok net olarak ortaya koyuyor.