Bugün Türkiye’deki otomotiv fabrikaları, bağlı oldukları markaların dünyadaki en iyi fabrikaları seçilip, en kaliteli araçları üretiyor olsa da Türk kamuoyundaki imajı halen geçmişteki kötü örnekler nedeniyle bir türlü düzelemedi.
Kafalardaki olumsuz yerli araç imajını bir nebze de olsun düzeltme amacıyla kurulan Otomotiv Endüstrisi Tanıtma Komitesi (OETK) geçtiğimiz yıl hatırlarsınız yaklaşık bir ay boyunca hem televizyonlarda hem de gazetelerde önemli bir tanıtım atağına kalktı. Başarılı oldu veya olmadı ama sonuçta, bir adım atıldı. OETK Başkanı Cengiz Kabatepe’yle geçtiğimiz günlerde biraraya geldim. Kabatepe, OETK’nın kriz döneminde sektörü desteklemek için yeni bir tanıtım atağına kalkmaya hazırlandığını söyledi. Çalışmaları sürüyormuş. Bekleyip göreceğiz.
Aynı zamanda Ford Otosan Genel Müdür yardımcısı ve Uludağ İhracatçı Birlikleri (UİB) Yönetim Kurulu üyesi de olan Kabatepe, krizin etkilerinin en yoğun hisseden otomotiv sektörüne ilişkin de önemli saptamalarda ve çözüm önerilerinde bulundu. Açıkçası Kabatepe’nin açıklamalarını bugüne kadar Türkiye’de krize ilişkin yapılan en yapıcı değerlendirmeler olarak görüyorum. Otomotiv sektöründe yaşanan gelişmeleri, rekabeti, heyecanı bir futbol maçına benzeten Kabatepe, meydana gelen ekononik krizi ise maçın devre arası olarak görmemiz gerektiğini söylüyor ve ekliyor; "İlk devre bitti, ara verildi. Biz Türk otomotiv sektörü olarak bu devre arasını iyi değerlendirip ikinci yarıya çok daha hazır girmemiz gerekiyor. İlk yarıda yaşadığmız problemleri ve eksikleri belirleyip, hazır bu kriz boşluğunda bunların üstesinden gelmeliyiz."
Özellikle son 10 yılda Türk otomotiv sektörünün çok hızlı geliştiğini söyleyen Kabatepe sözlerine şöyle devam etti: "Ama biz o kadar hızlı yol aldık ki, karşılaştığımız problemleri adeta, "Kervan yolda düzeltilir’ mantığıyla çözmeye çalıştık. Şimdi istesek de istemesek de bir devre arasına girdik. Geldiğimiz bu başarılı noktayı ikinci yarıda kaybetmemek için tüm problemleri çözmeliyiz. Gerek hükümet gerekse sektör temsilcileri Türkiye’de önce 2 milyon daha sonra 4 milyon adetlik otomotiv üretiminden bahsediyor. Ama sahip olduğumuz yol, liman, lojistik kapasitesi, depolama alanı 1.3 milyon adetlik üretimi bile kaldıramayacak düzeyde. Biz ikinci yarı başlayıp, hedeflenen bu adetlere sorunlar çözülmeden nasıl ulaşabiliriz ki. Devre arasında hükümetin desteğini de alırsak, otomotiv sektöründe ikinci yarının en iyi oyuncuları arasına girebiliriz. Türkiye, bu aradan istifade ederse rekabet ettiği ülkelerin önüne geçip yeni yatırımları çekebilir."
Duygusal alım yapmazsak 2009’da 50 bin kişi daha işsiz kalabilir
Bu kriz döneminde otomotiv sanayinin en büyük problemenin istihdam olduğunun da altını çizen Cengiz Kabatepe, "Otomotivde çalışacak eleman öyle kolay yetişmiyor. Büyük yatırımlar yapıp kalifiye elemanlar yetiştirdik. Şimdi krize bağlı olarak zor yetişen bu elemanları çıkartmak zorunda kalıyoruz. Sonuna kadar dayanıp çıkartmamak için uğraşıyoruz ama destek göremezsek çaremiz kalmayacak" diye konuştu.
"Kimseye yerli araç alın çağrısı yapmıyorum ama bu dönemde bu konuda biraz duygusal olmak da lazım" diye konuşan Kabatepe şu saptamaları yapıyor: "Araç alırken, yakın çevrenizden birilerinin işlerini kaybedeceğini düşünmeniz gerekiyor. Bugün otomotiv fabrikalarında 1 işçi yılda 50 araç üretiyor. Yan sanayide çalışanlarla birlikte bu sayı 5’e, dolayla yoldan otomotivde çalışanlara 20’ye yükseliyor. Yani Türkiye’de her yıl 20 kişi 50 araç üretiyor. Eğer 50 yerli araç alınmışsa bu 20 kişinin işini kaybetmediği anlamına geliyor. 2009 yılı öngörülerine göre üretim yaklaşık 900 bin adet seviyelerine gerileyecek. Bu da 2009 için planlanan üretimin 400 bin adet düşmesi anlamına geliyor. 400 bin adetlik üretim kaybının istihdama yansıması ise 40-50 bin kişinin işini kaybedecek olması sonucunu getiriyor."