Bundan yaklaşık bir buçuk ay önce telefonum çaldı ve Nisan ayı başında Kanada’nın Toronto şehrine yapılacak bir seyahate katılıp katılamayacağım soruldu.
Bu şehirde yaşayan ve bir buçuk yıldır göremediğim kardeşimi görebilme heyecanı ile daveti hiç tereddütsüz kabul ettim. Davet eden şirket Volvo’ydu. Ama gezi Volvo otomobilleriyle ilgili değil, Volvo iş makinalarının bir davetiydi.
Türkiye’de bir çok insan gibi iş makinalarıyla ilgili fazla bir bilgiye sahip olmadığım için bazı endişelerim vardı. Ama geziye birlikte katıldığım ’Makina Market’ dergisinin sahibi Melih Apa bu endişelerimi giderdi ve bana ’greyder’ test edeceğimiz müjdesini verdi. İş makinalarının en büyüklerinden biri olan greyderlerin yaptıkları kısmen biliyordum, ama test etmek herhalde bugüne kadar kimseye nasip olmamış bir şeydi. Bugüne kadar yolların üzerinde giden otomobilleri test eden bir kişi olarak ilk kez yolları yapan bir aracı test edecektim.
MAKİNA MARKET
Yanımızda Volvo Türkiye’den bir yetkili olmadığı için Melih Apa’nın verdiği bilgiler sektörü anlamam için yeterli oldu. Büyük test macerasına geçmeden önce Melih Apa’nın sahibi olduğu Türkiye’nin ilk iş makinaları dergisini ve sektörü anlatmak boynumun borcu oldu. 1995 yılında yayın hayatına başlayan 204 sayfalık dergi bugün Türkiye çapında yaklaşık 4 bin adetlik bir tiraja sahip. Haftalık otomobil dergilerinin bile 5 ila 15 bin arasında bir tiraja sahip olduğu düşünülürse önemli bir rakam. Kuşkusuz dergi Türkiye’de iş makinaları sektörünün önemini de ortaya koyuyor. Zaten dergiyi açtığınız zaman 204 sayfanın tam 160’ı ilan. Editöryel bölümler 40 sayfayı geçmiyor ve dergi daha çok kamu kuruluşlarına ve belediyelere dağıtılıyor.
EKONOMİNİN YÜZDE 2’Sİ
Apa’nın anlattıkları iş makinaları sektörünün otomotiv gibi 2003 yılından itibaren büyük bir büyüme gösterdiğini ortaya koyuyor. Ben de bu bilgiler ışığında sektörü biraz araştırdım. Bugün iş ve inşaat ekipmanları ve makinaları sektörü Türkiye ekonomisinin yaklaşık yüzde 2’sini oluşturuyor. Bu sektörde Türkiye’de irili ufaklı 650 firma faaliyet gösteriyor. Bunların 100 tanesi imalatçı durumunda ve 50’ye yakın ülkeye ihracat yapıyorlar. Toplam 14 bin çalışanın yer aldığı sektörün yıllık cirosu 2.5 milyar dolar. Sektörün ihracat hacmi ise 500 milyon doları geçiyor. Dünya iş makinaları pazarının büyüklüğü ise 65 milyar dolar olduğu kaydediliyor.
Ülkelerin ekonomik ve sosyal alanda kalkınmasını sağlamak için yapılması zorunlu olan yol, su, elektrik, baraj, köprü, altyapı ve bütün bu altyapı üzerine kurulacak yerleşim alanları gibi bir çok şeyin hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesi, ancak iş makinaları ile mümkün oluyor. Dolayısıyla bir ülkenin ekonomik ve sosyal yönden kalkınmışlığı, sahip olduğu iş makinalarının sayı ve niteliğine bakılarak görülebiliyor.
GERİ KALMIŞLIĞIMIZI GÖSTERİYOR
Bu açıdan bakıldığında Türkiye’de gelişmiş ülkelerin 5’te biri kadar iş makinasının olması ve bu makinaların yüzde 60’ından fazlasının ömürlerini tamamlamış olması, geri kalmışlığımızın bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Ancak, kriz yılları olan 2001 ve 2002’nin ardından bu sektör de özellikle inşaat sektörüne paralel bir şekilde büyümüş.
Pazara baktığımızda 1997 ile 2002 yılı arasındaki 5 yıllık dönemde satılan makina adedi son üç yılda aşılmış. Yani 1997-2002 arasında Türkiye’de toplam 17 bin iş makinası satılırken, 2002-2005 yılı arasında satılan makina adedi 17 bin 338 olmuş. Sektör 2003 yılında yüzde 50 büyürken, 2004 yılında yüzde 99, 2005 yılında ise yüzde 50’lik bir büyüme kaydetmiş.
İş makinaları satışı 2005 yılında 7 bin 700 adetli tarihinin en büyük satışına ulaşırken, 2006 yılında bu rakamın 8 bini aşması bekleniyor. Ancak Avrupa’daki iş makinası parkına baktığımız zaman, Türkiye’nin hala çok gerilerde olduğunu görüyoruz. 2005 yılı itibariyle Almanya’da 400 bin, Fransa’da 300 bin ve İtalya’da 290 bin iş makinası bulunurken, Türkiye’de yer alan iş makinası sayısı 50 bin civarında. Diğer taraftan Avrupa ülkelerinde iş makinalarında yaş sınırı 7 iken Türkiye’de bu oran 14.
17 vitesli ama otomobil kullanmaktan daha kolay
Volvo İş Makineleri Grubu, 2001 yılında Kanada’nın greyder alanında dünyaca ünlü Champion Graders firmasını satın almış ve dünya greyder pazarının en önemli oyuncularından biri durumuna gelmiş. Champion şirketini almasının ardından Ar-Ge yatırımlarını hızlandıran Volvo, yeni modeli G900’ü kullanıcılarının istekleri doğrultusunda yaratarak kısa süre önce piyasaya sunmuş. Ben de bir çok ülkeden gazeteciyle birlikte, hem Volvo’nun Kanada’daki greyder fabrikasını hem de yeni modelini yakından görme fırsatı buldum. Şubat ayında tüm dünya ile aynı anda Türkiye’de satışa sunulan G900 serisi firmanın bir önceki serileri olan G700 ve G700B’den çok farklı bir anlayış ve mühendislik yaklaşımı ile tasarlanmış. (Bize böyle anlattılar, eskisini bilmediğim için yorum bilenlerin) Toplam 9 modelden oluşan G900 serisi, 7 ve 9 litrelik dizel motorları ile güçlendirilmiş ve şanzımanları da tamamen yenilenmiş.
Öncelikli olarak ağırlıkları 16 bin ile 21 bin kilogram arasında, güçleri ise 195 ile 265 beygir arasında değişen böyle bir aracı test etmek önce beni ürküttü. Çünkü kabinin içine girdiğiniz zaman bir anda karşınıza onlarca kumanda kolu, bir o kadar düğme çıkıyor. Sonuçta haber uğruna böyle bir aracı test etmek zorundaydım ve iyi ki de etmişim.
YENİ ŞANZIMAN
Daha önceki modellerini bilmiyorum, ama bu yeni G900’ler için yepyeni bir şanzıman tasarlanmış. 11 ileri-6 geri ve 8 ileri-4 geri olmak üzere iki farklı seçenek sunulmuş. Ayrıca bu şanzımanlar isteğe bağlı olarak tam otomatik özelliklere sahip olabiliyor.
HER TÜRLÜ LÜKS VAR
Ben de bundan cesaretle direksiyona oturdum. Öyle iş makinası deyip geçmeyin, içeride her türlü lüks var. Klimanız, çok rahat bir koltuğunuz, CD çalar müzik setiniz, özel ışıklandırmalar. Yani var da var... Motoru çalıştırıp, vitesi takınca yanımdaki yetkili ’artık gaza basabilirsin’ dedi. İnanılmaz ama otomobilden bile rahat bir kullanım. Evet şaka yapmıyorum. Araç dev gibi ama direksiyonun hafifliği ve manevra kabiliyeti ile biranda sanki 40 yıllık greyder operatörü oldum.
Vitesi otomatik olarak belli bir seviye getirdiğiniz zaman, araç kendi kendine gitmeye başlıyor. En çok hoşuma giden ise debriyaja basmadan vitesi geriye takabiliyorsunuz. Yani ileri giderken ’haşırt’ diye geri vitese aldığınızda araç geri geri gitmeye başlıyor. Bu da greyder operatörlerinin işlerini kolaylaştırmak ve hızlandırmak için ilk kez uygulanan bir sistemmiş. Kullanımın bu kadar kolay olmasının sebebi, kuşkusuz operatörün asıl işi olan yol yapımına odaklanmasından kaynaklanıyor. Greyderin ortasında yer alan dev bıçağı kontrol etmek öyle sürmek kadar kolay değil. Çünkü kumanda kollarıyla önce bıçağı düz bir seviye getirip daha sonra indirip yolu düzeltmeniz gerekiyor. Tabi ben o kadarını yapamadım. Ama yapan gazeteciler vardı.
Volvo, Türkiye’de 1100 makina sattı
Volvo’nun Kanada seyahatine dönecek olursam; öncelikli olarak geziye katılan gazetecilerden başlamam gerekir. Çünkü gazetecilerin temsil ettiği ülkeler iş makinaları firmalarının hangi ülkelere önem verdiğini göstermesi açısından oldukça önemliydi. Volvo’nun yeni greyderi ’G900’ serisinin tanıtımına Türkiye ve İngiltere’den ikişer, Çin ve Hindistan’dan ise birer gazeteci katıldı. Ayrıca Amerika ve Kanada’dan da gazeteciler vardı. Sonuçta, Türkiye’nin özellikle Volvo için önemli bir pazar olduğunu davet ettiği gazeteci sayısından anlayabiliyoruz. Volvo Graders Başkanı ve CEO’su Patrick Olney, Avrupa’daki en büyük pazarlarının Türkiye olduğunu belirterek, 2005 yılında 300 adet greyder satışı yaptıklarını belirtti. Olney, Türkiye’nin özellikle greyder alanında önemli bir potansiyel yarattığını belirterek, Türkiye’deki hızlı büyümelerini sürdüreceklerini söyledi.
Diğer taraftan Volvo Türkiye’nin toplam iş makinaları satışı ise 2005 yılında 1100 adedi geçmiş. Bu da 7 bin 700’lük satışın yapıldığı pazarda Volvo Türkiye’nin yüzde 14 pazar payına sahip olduğunu ortaya koyuyor.