Tekstilcilerin ’değerli YTL ve yüksek üretim maliyetleri’ nedeniyle yaşadığı sıkıntının bir benzeri de otomotiv sektöründe de yaşanıyor.
Türkiye’nin tekstilden sonra ikinci büyük ihracatçı sektörü olan otomotivi son yıllarda enerji ve işçilik maliyetleri zorluyor. Bugün Türkiye’deki mevcut otomotiv üreticileri bu zorlanmaya karşı kendi bünyelerinde gerçekleştirdikleri tasarruf önlemleriyle ayakta duruyorlar.
5 MİLYAR DOLAR KAPTIRDIK
Ancak yüksek maliyetler yüzünden Türkiye’ye gelecek olası büyük yatırımlar da yönünü başka ülkelere çeviriyor. Son dönemde bu yüzden Türkiye, yaklaşık 5 milyar dolarlık yeni otomotiv yatırımını Slovakya ve Çek Cumhuriyeti gibi Doğu Avrupa ülkelerine kaptırdı bile. Özellikle enerji maliyetlerinin bu ülkelerle rekabetçi düzeye gelmemesi halinde yan sanayi şirketlerinin de Türkiye’den kaçma riski yüksek.
REKABET GÜCÜ % 23 DÜŞTÜ
Sürekli bu konuda yazıp çiziyoruz. Türkiye’de üretim maliyetlerinin düşürülmemesi ve yeni yatırımların önünün açılmaması halinde gelecekte Türkiye’nin otomotivde gücü çok zayıflayacak. Maliyetlerin düşmemesi halinde daha ne kadar rekabetçi olabileceğimiz şüpheli.
Geçtiğimiz hafta Otomotiv Sanayi Derneği (OSD) Başkanı Turgay Durak da, derneğin genel kurulunda yaptığı konuşmada otomotiv sektörünün 1 yılda rekabet gücünün yüzde 23 azaldığını açıkladı. Yani Türk otomotiv sektörünün işçilik maliyetleri 1 yılda tam yüzde 23, üretim maliyetleri ise yüzde 12 artmış durumda. Sektör verimlilik ve kárda fedakarlıkla şimdilik bu sorunların üstesinden gelmeye çalışıyor. Artık bu konuda hükümetin devreye girmesi şart.
NASIL DETROIT OLACAK
Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen, aslında Kocaeli ve Bursa’nın otomotiv üretiminde Detroit haline gelebileceğini söyleyerek, hükümetin durumun farkında olduğu mesajını veriyor. Otomotiv konusunda daha akılcı politikaların yapılması gerektiğini, otomotivin tam ayağa kalkacağı dönemde biraz daha yardım gerektiğini söylüyor.
Ve en önemlisi Tüzmen’in sektör temsilcilerine yönelik "Hepiniz azap askerlerisiniz. Bir türlü oh diyemedik" ifadesi ise umarım yerini bulur ve hükümetin diğer üyeleri tarafından da dikkate alınır.
Otomobilde KDV tekstil gibi inse tüketici en az 2 bin YTL kazanır
Tekstil, hazır giyim, deri ve konfeksiyon sektörleri 28 Şubat’ta Başbakan Erdoğan ve Bakanlarıyla zirve yapıp; sektörlerin sorunlarını anlattılar. Zirve sonrasında üretim maliyetlerinde bir indirim yapılmazken, yüzde 18’lik KDV yükü yüzde 8’e çekildi. Bu da üreticilerden çok tüketicilerin işine geldi ve fiyatlar yüzde 10’a varan oranlarda geriledi.
Bu aşamada ben de hemen otomotiv sektörünün aynı zirveyi yapması ve KDV oranının yüzde 8’e düşürülmesi halinde bunun tüketiciye nasıl yansıyacağını hesapladım. Biliyorsunuz bugün aldığımız bir otomobilin yarısını bazen yarıdan da fazlasını vergi olarak devlete ödüyoruz. ÖTV, KDV, Motorlu Taşıtlar Vergisi gibi bir çok vergi kalemi var. Kuşkusuz araçlardaki en büyük vergi dilimi ÖTV. (Özel Tüketim Vergisi) Bugün motor hacmi 1600 cc’ye kadar olan otomobillerdeki ÖTV oranı yüzde 37, 1600-2000 cc arasında yüzde 60, lüks otomobiller sınıfına giren 2000 cc’nin üzerindeki binek otomobiller için ise yüzde 84. ÖTV’nin üzerine yüzde 18’lik KDV’yi de eklediğiniz zaman vergi yükü iyice artıyor.
Peki tekstilde yaşanan yüzde 10’luk KDV indirimi otomobile de yansıtılırsa tüketici için fiyatlar nasıl değişir? Önce 1600 cc ve altında motor hacmi olan bir otomobilin fiyatına bakalım. Bugün vergi öncesi fiyatını 100 birim olarak aldığımız bir otomobilin üzerine ÖTV yükü bindiğinde fiyatı 137’e çıkıyor. Bu fiyatın üzerinden yüzde 18’lik KDV ekleniyor ve fiyat 161 oluyor. Vergi yükü yüzde 61. Bu noktada KDV oranının tekstilde olduğu gibi yüzde 8’e indirilmesi halinde fiyat 147 YTL’ye geriliyor. Arada oluşan fiyat farkının dışında yüzde 10’luk KDV indirimi toplam vergi yükünün yüzde 61’den yüzde 47’e düşmesini sağlıyor.
Motor hacmi 1600 cc’nin üstünde olan araçlarda ise vergi öncesi 100 birim olan aracın ÖTV’li fiyatı 160’a, KDV’li fiyatı ise 188’e çıkıyor. Vergi yükü yüzde 88. KDV’nin 8’e inmesi halinde fiyat 172’ye, vergi yükü de yüzde 72’ye iniyor. Lüks araçlarda ise 100 birim, ÖTV ile 184, KDV ile 217’e çıkıyor. Vergi yükü 117. KDV’nin yüzde 8 olması halinde fiyat 198’e, vergi yükü de yüzde 98’e iniyor.
FİYATLAR DÜŞER
Şimdi bu hesaplamayı piyasadaki mevcut araçlarla yapalım. Anahtar teslim fiyatı 23 bin 450 YTL olan bir aracın KDV’si yüzde 8’e düşmesi halinde fiyatı 21 bin 450 YTL’ye geriliyor. Aradaki fark tam 2 bin YTL.
34 bin YTL’lik bir aracın düşük KDV’li fiyatı ise 2 bin 800 YTL’lik düşerek 31 bin 200 YTL’ye iniyor. Lüks araçlarda ise bu fark daha da artıyor. 120 bin YTL olan bir aracın fiyatı 10 bin YTL, 450 bin YTL’lik bir aracın fiyatı ise 40 bin YTL’ye varan oranlarda düşüyor.
Renault’un Ortadoğu planında Türkiye’nin rolü olacak mı
Renault’un yeni başkanı Carlos Ghosn geçtiğimiz ay şirketin 4 yıllık plan ve hedeflerini anlatmış bunları ’2009 kontratı’ adı altında toplayıp dünya ile paylaşmıştı. Kontratı kısaca hatırlatmam gerekirse, Renault 4 yıllık plan içinde satışlarını 800 bin adet artırmayı, piyasaya 13’ü yepyeni olmak üzere 26 model sunmayı ve yer almadığı segmentlere (lüks ve 4X4) girmeyi hedefliyor.
Bu plan ve hedefleri açıklamasının ardından Nissan’ı zarardan alıp çıkaran Ghosn’un Renault’da işinin daha kolay olacağı belirtiliyor. Bekleyip göreceğiz. Ghosn’un plan ve hedeflerin detayları ise yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Üstüne basa basa lüks ve 4X4 sınıfında yer alacaklarını ve Formula 1’e yakın performanslı bir araç eksiklikleri olduğunu belirten Ghosn’un bu modelleri özellikle Ortadoğu için geliştirmek istiyor.
Çünkü Nissan’ı petrol zengini ülkelerin yer aldığı Ortadoğu’da Toyota’dan sonra en çok satan ikinci marka yapan Ghosn, şimdi Renault’u bu pazara sokmayı planlıyor. Bugün Ortadoğu’da ve özellikle parası bol Birleşik Arap Emirlikleri’nde Renault diye bir marka tanınmıyor. Körfez ülkelerinde (Dubai, Abu Dabi vs..) yalnızca 3 bin Renault marka otomobil satılırken, Ortadoğu toplamında bu sayı 20 bini aracı ancak buluyor. Bu rakamın 15 bini ise Ghosn’un doğum yeri olan Lübnan’da satılıyor.
Durum böyle olunca Ghosn, ilk hedef olarak Ortadoğu’yu görüyor. Bu pazara girmek içinde elinde Formula 1 gibi bir şansı var. Bildiğiniz gibi iki yıl önce Formula 1 takvimine giren Bahreyn pisti Renault için önemli bir pazarlama şansı yaratıyor. Bu bölgede tanınmayan Renault markasını Formula 1 ile tanıtmayı amaçlayan Renault, hemen ardından bu bölgeye uygun modelleri devreye sokarak pazardaki gücünü artırmak istiyor.
EN YAKIN TÜRKİYE
İki yıl önce Bahreyn’de geçtiğimiz yıl da Dubai’de şube açan Renault bu pazarda Nissan’ın bayileri üzerinden satış yapıyor. Bölgenin en çok satan ikinci markası olduğu için Renault modelleri Nissan showroom’larında oluşturulan corner’larda pazarlanıp, satılıyor.
Bu noktada hemen akıllara Renault’un Türkiye’deki fabrikası geliyor. Şirketin Ortadoğu’ya en yakın üretim tesisi Türkiye’de yer alırken, bu fabrikanın Renault’un Ortadoğu planı içinde olması kaçınılmaz. Sonuçta Renault ya Nissan’ın Mısır’daki fabrikasından ya da Türkiye’den yararlanacak. Böyle olunca yeni modeller de ihtiyaca göre gündeme gelebilir.