Paylaş
Yeni hükümetin 189 sayfalık programında Avrupa Birliği önemli bir yer tutuyor. Türkiye’nin bu hafta açıklanan üç aşamalı ‘AB Stratejisi’ de 2023’e kadar tam üyelik hedefiyle siyasi reformları hızlandırma sözü veriyor.
Yeni hükümetin bu iddiası olumlu bir gelişme olsa da, somut adımlarla desteklenmediği sürece retorik kağıt üstünde kalır. Ve ne yazık ki, yeni hükümetin attığı ilk somut adımlar bizi AB'ye yaklaştırmak bir yana, daha da uzaklaştırdı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu unvanla onayladığı ilk yasalardan biri olan torba kanundaki internet düzenlemesinden bahsediyorum.
Hiçbir demokratik ülkede, idareye internet üstünde bu ölçüde kontrol sağlayan bir yasa yok.
Bu düzenlemelerin AB hukukuyla ne kadar örtüştüğünü, bu alanın en yetkin uzmanlarından olan Doç. Dr. H. Burak Gemalmaz’a sordum.
“Getirilen bu yeni düzenleme internetin zapturapt altına alınmasına yönelik kategorik bir sınırlama olduğundan, gerek Anayasaya gerekse Türkiye’nin tarafı olduğu başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere insan hakları sözleşmelerine aykırılık teşkil etmektedir,” diyor İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Gemalmaz.
Gemalmaz'a göre 6532 sayılı torba yasayla internet konusunda yapılan değişiklikler, 5651 sayılı internet kanununun yarattığı endişeleri daha da büyüten nitelikte.
(Kanunda yapılan şubat düzenlemeleriyle ilgili Av. Oktay Huduti'nin hazırladığı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti raporunu okumanızı öneririm. Son değişiklikler konusunda ise Kerem Altıparmak ve Yaman Akdeniz tarafından hazırlanan rapor, kaynak niteliğinde.)
Gemalmaz bugün benimle paylaştığı detaylı değerlendirmeyi blogunda yayınladı.
Bu değerlendirmeyi ben 6 maddede özetleyeyim; hükümetin yeni AB seferine “Kopenhag kriterleriyle” mi, yoksa “Ankara kriterleriyle” mi başladığına siz karar verin:
1) EN AZ 6 POTANSİYEL HAK İHLALİ
Yeni düzenlemenin evrensel hukuk kuralları dikkate alındığında ihlal etmesi en muhtemel temel hak ve özgürlükler şunlar: İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü, bilgi yayma hakkı, özel yaşam saygı (mahremiyet) hakkı, mülkiyet hakkı ve girişim özgürlüğü.
2) HUKUKİLİĞİ ŞÜPHELİ, AĞIR İHLAL SAYILABİLİR
Üstelik geçmişteki AİHM kararları, yasadaki ihlalleri daha da “ağırlaştırıcı” unsurlara işaret ediyor. Bu ihlaller nedeniyle yasanın “hukukiliği” şüpheli…
3) İDAREYE YARGI YETKİSİ
TİB daha önce ancak mahkemeler talep ederse internet kullanıcılarının trafik bilgilerini servis sağlayıcılardan alabiliyordu. Artık tüm internet kullanıcılarının hangi siteye ne zaman girip ne kadar kaldığını kendisi arşivleyecek.
4) GÜVENCE YOK, CAYDIRICI
Yasa, internet kullanıcılarının trafik bilgilerinin nasıl saklanacağına, işleneceğine, silineceğine dair hiçbir güvence vermiyor. Bu yönüyle internet kullanımını “caydırıcı” bir etkiye sahip.
5) TEDBİRLER ÖLÇÜSÜZ, SINIRLAR MUĞLAK
Yasayla alınan tedbirler “ölçüsüz” iken, bu tedbirlere yönelik sınırlama ölçütleri “muğlak” bırakılmış.
6) OLAĞANÜSTÜ YETKİ VE KEYFİLİK RİSKİ
Bağımsız ve tarafsız bir pozisyonda olmayan TİB başkanına verilen olağanüstü yetki, “keyfi” kullanım riskini taşıyor. Öngörülen para cezalarında da aynı risk söz konusu.
* * *
Hükümetin "AB Stratejisi" ne olur bilmem; ama tüm bunlara bakınca, AB üyeliğimiz yolunda en büyük katkıyı kağıt üstündeki sözler değil, bu yasayı iptal etmesi beklenen Anayasa Mahkemesi sağlayacak gibi görünüyor.
O da olmazsa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden çıkacak mahkumiyet kararlarının ardından Türkiye, zorunlu din dersi vakasında olduğu gibi bir kez daha AİHM zoruyla internete de özgürlüğünü iade etmek zorunda kalacak.
Paylaş