Paylaş
Psikologlar tarafından da şükür, insanı daha üretken, mutlu, enerjik ve sağlıklı yapan, ruhsal bozulmaları azaltan ve yaşam memnuniyetini olumlu yönde etkileyen psikolojik güç kaynağı olarak tanımlanmıştır. Aynı zamanda şükür, bireyin yaşamına büyük anlam veren umut, neşe, güzelliğin takdir edilmesi gibi erdemlerin arasında yer almaktadır.
Rabbimizin her buyruğu bizim iyiliğimiz içindir. Allah kendisi için bir şey istemez. Şükür sahibi olmak her anlamda bizim faydamızadır ki Allah bizden nankörlükten uzak bir şekilde şükretmemizi istemektedir. Allah insana doğru yolu gösterdiğini, şükretmenin ya da nankörlük etmenin ise insana kaldığını söylemektedir: “Biz onu yola kılavuzladık. Artık ya şükredici olur ya nankör.”
(İnsan suresi 3)
ŞÜKÜR KIYMET BİLMEKTİR
Şükretmek, bir anlamda kıymet bilmek ve insanın halinden memnun olması demektir. Allah’ın bize lütfetmiş olduğu sayısız nimet için ona minnettar olmak ve teşekkür etmektir. Şükreden insan, en zor durumlarda dahi sabırlı ve metanetli olur. Sahip oldukları ile yetinmeyi ve en zor durumunda dahi kendisinden daha zor durumdakiler ile paylaşmayı bilir. Şükür berekettir. Allah şükredenler için artıracağını söylemektedir: “Eğer şükrederseniz, ben de sizin için mutlaka artıracağım.”
(İbrahim suresi 7)
Şükür, insanın ruhunun nefes almasıdır. Güzel huylara sahip olma vesilesidir. Esasen şükreden kendi için şükretmiş demektir: “Şükreden, kendi nefsi için (kendisi lehine) şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse bilsin ki, Rabbim kendi kendine yeten (kimsenin şükrüne muhtaç olmayan) ve (yarattıklarına karşı) sınırsız cömert olandır.”
(Neml suresi 40)
ŞÜKRETMEMEK NANKÖRLÜKTÜR
Şükretmeyen insan nankörlük eder. Sürekli şikâyet eder. Nankörlük ve şikâyet ise insanı içten içe çürüten bir zehir gibidir. İnsanı mutsuz, huzursuz ve tatminsiz kılar. İnsanda hep daha fazlasını isteten bir doyumsuzluk duygusu oluşturur. Hep daha fazlasını isteyen insan sahip olduklarının kıymetini bilmez. Bunlardan mahrum olanları düşünmez. Nankör, bencil, cimri, kıskanç, doyumsuz, hırslı, sabırsız, aceleci, kibirli, merhametsiz, geçimsiz, paylaşma ve yardımlaşma duygusundan yoksun, nefret dolu ve acımasız olmak gibi kötü huylara sahip olur. Kötü huylar, insan ruhunun gözeneklerini tıkar. Şükretmememiz ve kötü huylara sahip olmamız şeytanı memnun eder. Çünkü şeytan insanları şükretmekten alıkoymak ister: “Sonra onlara; önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından musallat olacağım. Birçoklarını şükreder bulamayacaksın.” (Araf suresi 17)
Şükretmeyen insan, Allah’ın nimetlerine karşı nankörlük eden insandır: “Ey insanlar! Allah’ın size bağışladığı nimetleri hatırlayın! Size göklerden ve yerden azık sağlayan Allah’tan başka bir yaratıcı var mı? (Hayır!) Ondan başka ilah yoktur: Ama nasıl olur da zihinleriniz bu (apaçık hakikatten) sapar!” (Fatır suresi 3)
Gerçekten de Allah’ın vermiş olduğu sayısız nimete rağmen ona nankörlük eder ve bir şekilde yaşadığımız hayattan şikâyet ederiz. Oysa öyle zor durumda insanlar ve öyle hayatlar vardır ki dünyada, yarım saatliğine bile o hayatı yaşamak zorunda kalsak, kaçıp kurtulacak bir yer bulmak isteriz. Ya da Allah’ın vermiş olduğu sayısız nimet için sürekli şükretmek yerine “Şuyum var, buyum var” diyerek sahip olduklarımızla övünür dururuz. Oysa sahip olduğumuz her şey Allah’ın bize ikramıdır. Gerçek anlamda inanan insan, sahip oldukları ile övünmek yerine onlar için şükretmekle ve sorumluluklarının gereğini yerine getirmekle meşgul olur.
ALLAH’IN ŞÜKRÜMÜZE İHTİYACI YOK
Esasen Allah’ın bizim şükrümüze ihtiyacı yoktur. Ancak O, rahmetinin büyüklüğü sebebiyle kullarının nankörlüğüne razı olmaz. Hatasından dönerek pişmanlık gösteren ve şükreden kullarından ise razı olur: “Eğer nankörlük ederseniz, unutmayın ki Allah size asla muhtaç değildir; ama o kullarının nankörlüğünden razı olmaz; fakat şükredecek olursanız, işte o sizin bu tavrınızdan razı olur.” (Zümer suresi 7)
Şimdi kendimize samimi olalım. Aile bireylerimizden, emek verdiğimiz dostlarımızdan ya da maddi manevi destek olduğumuz kişilerden vefasızlık ve nankörlük gördüğümüzde ne kadar bozulup gücendiğimizi ve hatta kimi zaman vefasızlığın boyutuna göre en yakınlarımızla dahi bağımızı kopardığımızı hatırlayalım.
Yaptığımız bunca iyilik ve fedakârlığa rağmen nankörlük ve vefasızlık ile karşılık bulmak son derece kötü ve incitici değil mi? Yaptığımız iyilikler için hep teşekkür ve minnet beklemiyor muyuz? İnsanın canının parçası evladı bile bir anlaşmazlık durumunda ortada bırakıp gidebiliyor bir anda insanı. Peki, ya bizim Allah’a karşı nankörlüklerimiz? İnsanlara yaptığımız iyiliklere teşekkür ve vefa beklerken, Allah’ın bunca lütuf ve nimetine teşekkür edip ona gerektiği gibi vefa gösteriyor muyuz? Peki, Allah’a nankörlük yapan kullar olarak, birbirimize nankörlük yapmamıza ne diye şaşırıyoruz?
HER DURUMDA ŞÜKRETMELİYİZ
Her durumda şükretmeyi bilmeliyiz. Hatta öyle ki haksızlık ve vefasızlığa uğradığımız zaman bile şükretmeliyiz. “Rabbim! Haksızlığa uğradım ama haksızlık etmedim!” “Zulme uğradım ama zulmetmedim!” “Vefasızlık gördüm ama vefasızlık etmedim!” “Kandırıldım ama kandırmadım!” diyebilmek de insan için şükür sebebidir.
Ahirete inanan ve büyük hesap günü Allah’ın huzuruna geleceğini bilen insan için bu dünyada haksızlık etmektense haksızlığa uğramak daha iyidir. Çünkü hesap görücülerin en hayırlısı olan Allah, herkese hak ettiği karşılığı eksiksiz ve en güzel şekilde verecektir. Şükretmeyi bilen insan en zor durumları bile hayra yorar ve olumlu düşünmeye çalışır. “Ben elimden geleni yaptım her şeyde bir hayır var” diyebilir. Oysa şükretmeyi bilmeyen ve nankörlük eden insan, her şeyi şerre (kötüye) yorma ve her şeyden olabildiğince olumsuz sonuçlar çıkarma hatasına düşer. Olumlu düşünce insanı şükür sahibi kılar; olumsuz düşünce ise nankör, şikâyetçi ve isyankâr.
Paylaş