Paylaş
TÜRKİYE, cumhuriyet tarihinin en zor günlerini yaşıyor. Düşünün ki, kendi nasırına basılmadıkça hiçbir konuda hiçbir tepki vermeyen, ‘‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’’ diyerek yolsuzlukları, hırsızlıkları, israf ve savurganlığı izlemekle yetinen tepkisiz kesimler bile sokaklarda.
Bunların arasına çok yakında kışkırtıcı ajanlar karışırsa, olaylar yağma ve çapulculuğa dönüşürse, kan akmaya başlarsa ne yapılacak?
Kışkırtıcılar şimdiden devrede. Dinci gazeteler krizin üzerine körükle gidiyor. Genelde Basın İlan Kurumu eliyle verilen devlet ilanlarıyla ve biri de Fazilet'li İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından verilen iş ve ihalelerle beslenen dinci basın, resmen tahrikçilik yapıyor.
Bazı siyasetçiler de yanlış yolda. Recai Kutan önceki gün Kapalıçarşı'ya gidip tahrik edici konuşmalar yapıyor ve esnaftan tepki alıyor. Hem de ne rastlantı, tam Cuma namazı öncesinde! Namazını orada bir camide kılıyor, caminin imamı tarafından verilen vaazda başımıza ne geldiyse İslam'dan uzaklaştığımız için geldiği vurgulanıyor, türban konusunda nutuklar atılıyor ve ‘‘Çözümü İslam eczanesinde arayın’’ gibi inciler yumurtlanıyor.
Aferin imam efendi sana! Kutan'ı karşında görünce coştun haa!
Konya'da tahrikçiler devrede. Önceki gün ‘‘Erbakan geldi, miting yapacak’’ diye bütün işyerlerini dolaşıp adam topluyorlar, sonra sokaklarda gösteri yaptırıyorlar.
Herkes, sokaklara iyi niyetle dökülenler bile şu ortamda çok dikkatli olmalı. Aralarına karışan dinci, sağ ve sol terör örgütlerinin mensupları kışkırtıcılık yapacaklar. Kitleleri yasadışı eylemlere zorlayacaklar...
Çünkü gün, onların günü. Basiretsiz ve beceriksiz hükümetin sayesinde onlar su üstüne çıkmayı bekliyorlar.
VE ANKARA'NIN ACI DURUMU
Ecevit yorgun ve bitkin. Elinden hiçbir şey gelmiyor. Mesut Yılmaz ve partisi, hükümetin altını bazen gizlice, bazen açıktan oymakla meşgul. MHP şaşkın. Kemal Bey ise sabah kahvaltılı muhabbetlerine devam ediyor. Dün de kahvaltısını Temizel'le yaptı.
Acaba bunun sonunda ortaya ne çıkacak? Hilton kahvaltıları inşallah uğurlu gelir!
Ya muhalefet? Allah milletimizi onlardan da korusun. Birinin işi gücü din sömürüsü yapıp türbanla uğraşmak. Diğerinin ne olduğu, nerede durduğu belli değil.
Ama hakkını verelim, Ecevit bir konuda doğruyu söylüyor. Bu hükümet gitsin de, yerine kim gelsin?
Her şeyin pamuk ipliğine bağlı olduğu bir ortamda hükümet istifa ederse, üstüne bir de hükümet krizi çıkarsa, ya da seçime gidilirse ne olur biliyor musunuz?
Hemen söyleyeyim, faizler beş kat artar, dolar 3 milyona zıplar, kargaşa daha da hızlanır ve bugünleri bile aramaya başarız. Olacağı budur. Yapılacak tek şey, niteliksiz ve başarısız bakanları değiştirmektir.
***
Ankara, israf ve savurganlığı hızla sürdürüyor. DTCF hocalarından Prof. Dr. Nevzat Gözaydın'ın mektubundan alıntılar yapıyorum:
‘‘Dar gelirliden fedakárlık isteyen yüzsüz politikacılar, tasarrufa niçin kendileri katkıda bulunmazlar? Mahallemde yapılan polis karakolu ve lojmanı inşaatının cephesi, İtalya'dan dövizle getirilen mermer plakalarla kaplanıyor. Maliye Bakanlığı'nın Cebeci Dirim Sokak'taki lüks inşaatındaki iç donanımı bir görün. Bakanlık binasının içindeki lüksü gördünüz mü? İçi dışı pırıl pırıl mermerlerle kaplı.
Ya Rekabet Kurulu'nun binalarına ne demeli? Sekreter odaları bile net 125 metrekare. Özel odalar ise başka bir álem! Banyolar, mobilyanın en pahalısı. Beyler ayda bir toplantı yapıyorlar.
Lüks malları dövizle getirtip inşaat yaptırıyoruz. Bu akılla mı tasarruf yapılacak? Meclis'tekiler, benim öğrencilerimin ne yediğini bir görseler küçük dillerini yutarlar mı? Onlara ve asistanlarıma artık kitap aldıramıyorum. Atatürk'ün Meclis'ini küçük düşürdünüz, rezil ettiniz...’’
***
Burada yazmaktan ben utanıp sıkılır oldum. Yıllardır yolsuzluk ve savurganlık yazıyorum, kamu parasının nasıl hovardaca harcandığını kanıtlıyorum, kimseden tepki gelmiyor. Şimdi sokaklara dökülenlerden ise hiç gelmiyordu!
Ankara'da bir Akay Kavşağı'na 50 milyon dolar gömülüyor, 11 milyon dolara ihale edilen inşaat 2 yıl gecikiyor ve üstelik 50 milyon dolar müteahhide tıkır tıkır ödeniyor, tünelin içine İspanya'dan ithal edilen karolar döşeniyor, yarım metrede bir gereksiz lambalar takılıyor, kimseden tık yok.
Ankara, burnunun dibinde olanları bile görüp hesap soramıyor.
Belediye şirketi, adına ‘‘gazete’’ denilen bir nesneyi her gün 300 bin adet basıp bedava dağıtıyor, yüz milyarlarca lira zarara giriyor. Defalarca yazıyorum, soruyorum, devleti yönetenlerden tık yok.
Sonunda bakıyorlar ki zarar çok büyüdü, önceki gün gazeteyi kapatıyorlar. Peki ne oldu, kişisel amaçlarla harcanan bunca kamu parası, ne oldu? Hesap soran yok ki! Ankara ve hükümet kendi derdine düşmüş.
Dün yazdım, Karayolları Genel Müdürlüğü'ne üç gün önce, krizin tam göbeğinde iken 25 adet son model Opel marka makam aracı alınıyor. Tık yok.
Ankara'da EGO, vatandaşın evine doğal gaz bağlantısını dolarla yapıyor, yazıyoruz, tık yok!
Bütün bunlar Ankara'da Cumhurbaşkanı, Başbakan, hükümet ve protokol valisinin gözleri önünde oluyor, hiçbiri hiçbir girişimde bulunmuyor.
Başkent böyleyse, diğer illerimizi siz düşünün. İmam-cemaat meselesi!
Gel IMF, gel AB, gel ABD, bastır parayı, kurtar bizi! Kurtar ki lüksümüz devam etsin, bir sürü görmemişin oğlu, ahlaksız ve hırsız, devletin ve milletin paralarını savurmaya, yemeye devam etsin.
Paylaş