Emin Çölaşan: Zamklı koltuklarda

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

CHP'ye tarihinin en ağır yenilgisini aldırıp Meclis dışında kalmasını sağlayan Deniz Baykal dün istifa etti. Kendisini kutluyorum. İstifa bir erdemdir, onurdur. Ama Türk siyasetçisi, özellikle partilerin başına çöreklenmiş bazıları bunu bilmez.

Aslında Baykal'ın iki gün önce istifa etmesi gerekiyordu. Ama seçim sonuçlarını aldıktan sonra yaptığı açıklamalarda ‘‘İstifa baskısı beni devam etme yönünde kamçılıyor. Kurultaya kadar istifa etmiyorum. Kararı kurultayda vereceğim’’ gibi laflar etmiş, görevi bırakmayacağını söylemeye başlamıştı.

Fakat CHP'nin seçmeni diğerlerine benzemiyordu.

CHP seçmeni kapıkulu değildi. Genel başkan kulu hiç değildi. Seçim sonuçlarının alındığı pazartesi sabahından başlayarak CHP genel merkezine telefon ve faks yağmaya başladı.

Halkın tepkisi büyüyordu. Bu ortamda Baykal görevde kalamazdı. Toplumun baskısı altında ezilip kalırdı.

O baskı sadece CHP'li seçmenden gelmedi.

CHP, Atatürk'ün partisiydi. 1920'li yıllardan beri Meclis'te şerefle, onurla görev yapmış, bir gün olsun safdışı kalmamıştı. Bazen iktidar, bazen muhalefet olmuştu, ama bu duruma hiç düşmemişti.

Yani CHP'nin uğradığı ağır yenilgi, yakın geçmişimizi bilen her vatandaşı üzdü...

Çünkü sandıktan çıkan sonuç sadece CHP'nin değil, cumhuriyet tarihinin, bir siyaset kurumunun safdışı bırakılması anlamına geliyordu.

***

Peki CHP bu sonucu hak etmiş miydi? Bence etmemişti. Ama parti yönetiminin uyguladığı yanlış siyaset ve birbiri ardına yapılan inanılmaz hatalar partiyi bu duruma getirdi.

Belleğinizi bir yoklayın, Türkiye'yi 18 Nisan seçimine Baykal sürüklemedi mi?

Dünyanın en mızıkçı siyasetçisiydi. Hiç kimseyle uzlaşmadı. Hükümete bir türlü girmedi. Oysa girseydi, bugün Türkiye yönetiminde söz sahibi olacaktı.

Hesabı neydi, neyi amaçlıyordu, bunu bir türlü anlayamadık. Anlayamadığımızı da yazılarımızda belirttik. Kendisini ve parti yönetimini çeşitli zamanlarda uyardık.

Taban elden gidiyor, DSP'ye yöneliyordu.

Ama burnundan kıl aldırmaz tavrıyla bunların hiçbirini önemsemedi.

CHP'de sadece o vardı, her şeyi o bilirdi!

***

Seçimden birkaç gün önce Ankara'da görkemli bir CHP mitingi düzenlendi. Ankara, belediye başkanlığında bu partinin en iddialı olduğu illerin başında geliyordu. Partinin ülke barajını aşıp aşamayacağı tartışılırken, Murat Karayalçın Ankara'yı tek başına sürüklüyordu.

Mitingde coşkulu ve büyük bir kalabalık vardı...

Tam bu sırada CHP Ankara il örgütü, Murat Karayalçın'ın miting meydanındaki posterlerini indirmeye başladı!

Evet, aynen böyle oldu.

Acaba bu emri il örgütüne kim vermişti? İl örgütüne kim emir verir?

Bir parti yönetimi düşünün ki, CHP'nin yüzde 8'lik Türkiye oranına karşın Ankara'da yüzde 32, yani partisinden dört kat yüksek oy alan bir belediye başkan adayının posterlerinin miting meydanından indirilmesine göz yumuyor, onu kürsüden konuşturmuyordu...

Çünkü Murat Karayalçın'ı sevmezdi. Onu iki nedenle aday göstermişti. İlki Ankara'da iddiası olan başka birini bulamamıştı, ikincisi ise Meclis'ten uzaklaştırıyordu.

***

Neyse, olan oldu, torba doldu ve Baykal istifa etti. Türk siyasetinde adına ‘‘istifa’’ denilen kavram hiç bilinmez. Bizim genel başkanlar vesaireler, o koltuklara zamkla yapıştırılmıştır!..

Çünkü onlar analarından ‘‘parti genel başkanı’’ olarak doğmuşlardır!.. Çünkü Allah onları ‘‘lider’’ olarak yaratmıştır!

Ama biz gazeteciler onların ciğerinin içini biliriz. Ters bir soru sorduğumuzda yüzleri sararır, lafı hemen gargaraya getirmeye çalışırlar. Sonra sizin karşınıza bir daha çıkmazlar. İki soruda açmaza düşürürsünüz. Çoğunun kişisel açıkları vardır. Pek çok konuları bilmezler ve kafadan konuşurlar.

Yani toplumun gözünde büyüttüğü o kişilerin gerçek yüzünü biz çooook iyi görüp anlamışızdır.

Aralarında gerçekten saygı duyulması gereken bir veya iki kişi ya vardır, ya yoktur.

***

Bakınız, bu seçimden CHP, Fazilet, ANAP ve DYP ağır yenilgiyle çıktılar. Ama hepsinin genel başkanı aynı yolu izledi. Seçim sonrasında uzun süre ortadan kaybolup istihareye yattılar, yakınlarından akıl aldılar...

Ve sonra tek tek ortaya çıkıp konuştular:

‘‘İstifa etmiyorum.’’

Hepsinin kıvırtma gerekçesi farklıydı. Kimi seçime ilk kez(!) girmişti, kimi mahallenin namusuna sahip çıkmaya devam edecekti, kimi de zaten yenilgi almamıştı! Hepsi birer kılıf uydurdu.

Sadece Deniz Baykal istifa etti, çünkü CHP seçmeninin emir kulu olmadığını iyi biliyordu. Kıyameti koparacak, dünyayı Baykal'a dar edecekti.

Diğerlerinin zamklı koltukları işte orada. Genel başkan koltukları onlar! Üzerinde dört kat Japon yapıştırıcı sürülü. Oturan yapışıyor ve bir daha kalkması mümkün olmuyor.

Seçim tokatı falan hiç fark etmiyor. Jiletle kazımaya kalkışsanız yine olmuyor.



Yazarın Tüm Yazıları